| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Patty DiphusaPedro Almodovar'ın Patty Diphusa'sına nimphomaniak diye bakıldığında kahramanımızın çehresi değişir. O zaman karşımıza düpedüz bir hasta çıkmış olur. Düpedüz bir manyakla karşı karşıya gelmiş oluruz. Ama belki de iş bu kadar düz ayak olmayabilir. Belki gene cinselliğine düşkün bir kızla tanışırız ama, bu kızın bitmez bir aşk arayışı içinde bulunduğu da ileri sürülebilecektir. Almodovar kendisiyle yaptığı mülakatta Patty Diphusa'nın okurların bir fantezisi olarak, bu demektir ki okurların olmak istedikleri, fakat bu isteklerini dışa vurmaya çekindikleri bir "kahraman" olarak meydana getirildiğini söylüyor. Aslında pekâla kafası çalışan bir insandır karşımızda arsızca duran, içini olduğu gibi gösterebilmek için çıplanmış olan: bu çıplanmışlıkta aslında bir safiyeti bile gözlemek mümkündür sanıyorum. Gene yazarın tanımlamasıyla hayat dolu, saf, uyku bilmeyen, dahası fettanlıklarını uyurgezer bir hastanın arkasına gizleyen, şefkatli bir kızdır o. Bunun yanında başka niteliklerle de donanmıştır, iğrençtir, kıskançtır, kendine aşıktır, herkesin, her zevkin dostudur ve her şeyin iyi yanını görmeye hazırdır. Kıskançlığının anlaşılması kolaydır. Çünkü o, her zaman sevilmek isteyen biri olarak belirir. Kıskançlıksa sevilene özgü bir duygudur. Ama öte yandan o, sürekli bir aşk arayışı içinde dolanmaktadır. Aradığı aşkı bulduğunu sanmadığı için arayışı sürmektedir. P. Diphusa'nın aşk arayışı bize Don Juan'ı, onun erkek hemşehrisini hatırlatıyor. Don Juan da üstünkörü bir bakışla çapkın bir karakter olarak yorumlanmıştır. Evet, onun adıyla çapkınlık özdeş hale gelmiştir. Ama burada sanıyorum bir noktanın gözden kaçırılmaması gerekiyor: acaba aşk, vuslatı kabil olan bir olgudur da, Don Juan durumu göz ardı ederek bizi mi kandırmaktadır? Yoksa aşk zaten vuslatsız bir gerçeklik midir? Vuslat sanılan şey daima bir aldatmaca mıdır ve onun gerçekleşmesi diye bir olgu yok mudur? Ve ilâhî aşka da tam da bu noktadan mı bir geçit elde edilmektedir? İlâhî aşk da vuslatsız olan bir olgu değil midir? Vuslatsızdır, çünkü doyumu mümkün olmayan bir arayışın ardından sürüklenilmektedir. Vuslatsızdır, çünkü vuslat diye bilinen her momentin (durağın) ardından bir yeni menzilin ucu görünmektedir. Fenafillah bir duraktır. O durakta demir atıp kalmak mümkündür. Ancak o duraktan sonra başka durakların olduğu bilinirse, orada kalmak hiç de akıllıca bir karar olmaz. Oradan bekabillaha yol alınır. Ne var ki, orası da son durak değildir. Oradan seyrillallaha doğru gidilir. Gene de, elbette, her bir menzilin kendi içinde sonsuz seferlerinin bulunduğu ve her bir menzilin kendi iç sonsuzluğunu kendi içinde barındırdığını da unutmamak gerekiyor. Don Juan'ın ve Patty Diphusa'nın dünyevî aşkları çerçevesinde bu sonsuzlukları yaşadıklarını, ama her defasında bir sonraki menzile doğru yelken açmaktan da kaçınmadıklarını düşünebiliriz. Ama bu fantezi kişiliklere cinsel manyaklar olarak bakıldığında bütün bu yorumların için boşalmış ve anlamsızlaşmış olur. Çünkü onlara böyle bakmakta da yasaklama yoktur. Ama ben gene de, onlara böyle bakmaktansa, onları birer aşk yolcusu olarak görmeyi tercih ediyorum: kendilerinin de farkında olmayan talihsiz ve belki hasta yolcular...
rozdenoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|