![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Kutsal İttifak ve Bush'un dış politika öncelikleriABD seçim sonuçları komedi olmaktan çıkıp giderek toplumsal yapıda derin izler bırakacak gelişmelere sahne olmaya başladı. Bölgeler arasındaki etnik-kültürel farklılık ve ekonomik dengesizlik seçim sonuçlarına yansıdığı gibi, sonuçların bir türlü açıklanamaması ve yolsuzlukların bir bir ortaya çıkmasıyla gerilim daha da derinleşti. Amerikan eliti artık seçim sonuçlarını değil, sürecin toplumsal yapıda, ABD demokrasisinde ne tür etkiler bırakacağını ve toplumdaki bölünmenin niteliğini tartışıyor, 'Amerikalı olmanın anlamı'nı sorguluyor. Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasındaki iktidar hırçınlığı ve güvensizlik aslında ABD'nin toplumsal yapısının bir yansıması. Ekonomik refah, bir çok sıkıntıyı örter veya erteler. Oysa ABD ekonomisi son yılların en iyi dönemini yaşıyor. Böyle bir refah döneminde bile seçim sonuçları derin bölünmelere yol açabiliyorsa, ekonomik gerilemenin nelere malolacağını bir düşünün. Olayın vehameti farkedilmiş olacak ki, yenilgiyi kabul etmeyen Demokrat aday Al Gore, sonunda, "Ben, oyların yanlış sayıldığı ya da hiç sayılmadığı tartışmalarıyla başkan olmak istemem. Bush'un da bunu istediğini sanmıyorum. Ben şu anda bütün dikkatimi başkanlık yarışına değil, demokrasimize yönelttim" demek zorunda kaldı. Terör paranoyası etkili olmadı Soğuk Savaş sonrası her seçimde olduğu gibi, bu seçimde de ABD halkı iç politikaya, adayların ekonomik ve sosyal önceliklerine göre tercihlerini belirledi. Sovyet tehdidinin yerine yeni düşman ikame edilemediği, en azından ABD halkına böyle bir düşman benimsetilemediği için dış politik öncelikler seçmenlerin tercihlerine fazla yansımadı. Oysa, Sovyetler'in çöküşünden bu yana ABD ve onun kontrolündeki uluslararası kurumlar, özelde ABD toplumunu, genelde dünyayı etkisi altına alacak yeni bir korku üretmek için çok çaba sarfetti. ABD'nin uluslararası askeri müdahaleleri Soğuk Savaş dönemine göre yüzde 300 arttı. Körfez Savaşı'ndan bu yana Amerikan ordusu dünyanın her köşesinde fiili askeri müdahalelere girişti. İnsan hakları gerekçesiyle bazı ülkeler parçalandı, bazıları da uluslararası toplumdan dışlandı. Tecrit politikası şiddetle uygulandı ve milyonlarca masum insan bu politikanın kurbanları oldular. Kutsal İttifak ve İslamcı avı
Uluslararası terörizm kavramı komünizmin yerine ikame edilmeye çalışıldı. Bu kavram özellikle İslami canlanmanın ve Müslümanlar'ın siyasi ve ekonomik taleplerinin önüne geçilmesi için çok acımasızca kullanıldı. Müslüman ülkelere yönelik toplumsal projeler hayata geçirildi, toplum yeniden dizayn edilmeye çalışıldı. Sürece direnen ve kontrol altına alınamayan, sistem dışı kalan çevreler tereddütsüz terörist damgasını yedi. Öyle ki, en masum siyasi taleplere karşı bile hoşgörü gösterilmedi. Dünyanın bir çok bölgesindeki özgürlük mücadelelerine destek verilirken, onlar için fiilen askeri müdahaleler yapılırken Müslüman coğrafyadaki hak ve özgürlük taleplerine katı bir şekilde karşılık verildi. Onlar hiçbir zaman dünya milletler ailesine kabul edilmedi. Fas'tan Endonezya'ya bütün İslam coğrafyasında 'İslamcı terörist' avı başlatıldı. Küresel güçler ve yerli iktidarlar, siyasi ve sosyal talepleri kadar kendi kaynakları üzerinde de hak isteyen Müslümanlar'a karşı bir 'Kutsal İttifak' kurdular. İslam toplumunda ve dünyada 'İslamcı terörizm' paranoyası oluşturulmaya, böylece iktidar ve zenginliğin kontrol altında tutulması sağlanmaya çalışıldı. Ancak ABD seçimlerinde de görüldüğü gibi bu senaryo tutmadı. En azından Amerikan halkı dış politika eksenli tercih yapmadı. Bu da Körfez Savaşı'ndan bu yana işlenen yeni korku senaryosunun pek fazla işe yaramadığını ortaya koydu. Bush'un dış politika öncelikleri
Seçimi Cumhuriyetçi aday George W. Bush'un alması daha büyük bir ihtimal olarak kendini gösteriyor. Bush'un, "ABD ordusu dünyanın jandarması olmayacak" sözü ve bir çok bölgeden Amerikan ordularını geri çekeceğini söylemesi seçmenler üzerinde etkili oldu. Ancak iktidar değişimi ABD dış politikasında köklü değişikliklere yol açmayacak. Sadece önceliklerde bazı değişiklikler olacak. Bir kere Bush, 'şahin' bir ekiple geliyor. Körfez Savaşı sırasında Savunma Bakanı olan ve petrol lobisinin adamı gözüyle bakılan Deck Cheney Başkan Yardımcısı, Körfez Savaşı'nda Genelkurmay Başkanı olan Colin Powell Dışişleri Bakanı olacak. Bush'un Güvenlik Danışması ise Rusya uzmanı olan ve Clinton yönetiminin Moskova'ya verdiği kayıtsız şartsız desteği yadırgayan Condoleeza Rice. Bush'un dış politika önceliklerinden bazılarını not edelim: - İsrail-Filistin sürecine doğrudan anlaşma dayatılmayacak. Al Gore'un İsrail pasaportlu yardımcısı Joseph Lieberman'ın kaybetmesi İsrailliler için oldukça üzücü bir durum. - Irak'ta yarım bırakılan şey bitirilecek. Yani Irak'a yönelik baskılar artacak, Kuzey Irak daha da hareketlenecek. - Rusya'ya yönelik politika gözden geçirilecek. Clinton'un Rusya politikası tam anlamıyla iflas etmiş durumda. Rusya düşman ilan edilmeyecek ancak kayıtsız şartsız destek rafa kaldırılacak. - Özellikle Yardımcı Cheney'in petrol uzmanı ve petrol lobisinin 'adamı' olması nedeniyle Hazar çevresi enerji kaynakları üzerindeki yarış sertleşecek. - İran'a uygulanan ambargo kaldırılacak, Orta Asya ve Kafkaslar'da İran'la işbirliği imkanları aranacak. - Bu da Hazar petrollerinde İran alternatifinin şansını artıracak. Yani Bakü-Ceyhan ve Türkiye'nin bölgesel politikaları darbe alabilecek. - İnsan hakları öncelikle konu olmayacak. Yani insan hakları gerekçeli uluslararası askeri operasyonlar yapılmayacak.
ikaragul@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|