Korkakların yasası

Yaz aylarında, "devlet krizi çıkar" tehditlerine rağmen yeni Cumhurbaşkanı'nın öncülüğünde her kesimden, her görüşten insanın sergilediği o muhteşem muhalefet dikkate alınırsa, memur kıyımı yasa tasarısının Plan Bütçe Komisyonu'ndan geçişi pek sessiz oldu denebilir. Üstelik, Genel Kurul'a havale edilen tasarı artık sadece, "memur kıyımı"nı değil, "vali, kaymakam, hakim ve savcı kıyımı"nı da içeriyor. Yani, "28 Şubat"ın kursakda kalan heveslerinden birkaçı, önceki gün birden gerçekleşmiş oldu. Bu hafta olmasa bile, muhtemelen önümüzdeki hafta, Genel Kurul'a gelecek olan tasarı orada da onaylanırsa, kariyeri ne olursa olsun kimsenin iş güvenliğinin kalmayacağı yeni bir dönem başlamış olacak. Özetle, kanunlaşırsa bu tasarıya göre, bütün memur, vali, kaymakam, hakim, savcı ve polisler herhangi bir gerekçe ileri sürülmeksizin ve yargı yolu kapalı olarak işlerinden atılabilecekler.

Hakim, savcı, kaymakam, polis

Kamuoyunun "Memur Kıyımı Kararnamesi" olarak tanıdığı tasarı, usule aykırı olarak Anayasa, Adalet ve İçişleri Komisyonları'ndan görüşülmeden, iktidar çoğunluğunun daha kolay temin edilebildiği Plan ve Bütçe Komisyonu'nda görüşülerek kabul edildi. Buna rağmen, bazı ANAP'lı, MHP'li hatta DSP'li üyelerin gönlü bu tasarı lehine oy vermeye razı olmadı. Liderler devreye girdiler ve devlet krizi olmasa bile bir "hükümet krizi"nin çıkmasını önlemeye başardılar. Bu itiraz havasına rağmen, "iktidar kanadını yönlendiren el", son dakikada ortak bir önerge verdirerek tasarıya eklettiği ek maddeyle "meslekten el çektirme" hükümlerinin, hakim ve savcılar ile dahiliye memurları (vali, kaymakam, polis) için de geçerli kılınmasını sağladı. Bunun anlamı, Meclis'te bekletilen 3 farklı 28 Şubat tasarısını aynı anda komisyondan geçirilmesidir.

Yüzde 10'un korkusu için

Komisyonda tavrını sonuna kadar sürdüren ve tasarıya tepkisini açık açık ortaya koyan ANAP'lı Nesrin Nas, komisyonda yaptığı konuşmada "21. yüzyıla ve AB'ye özgürlükleri kısıtlayan bu yasalarla nasıl gireceğiz? Neyi nasıl koruyacağımızı bilmiyoruz. Bizi korkularımız yönetiyor" demişti. Bu konuyu kendisiyle uzun uzun görüştüm. "Tam da Katılım Ortaklığı gündemdeyken, 'Türkiye'nin önüne bir yol haritası koyalım onlar nasıl buna uyamaz' diyenleri haklı çıkartacak işler yapıyoruz. Yüzde 10'un korkularını ile yüzde 90'ın hayatını tanzim edecek yasalar çıkarmaya çalışıyoruz" diyerek tepkisini ortaya koyuyor. Nas'a gümdemde yokken ek maddenin birdenbire tasarıya nasıl eklendiğini sordum. Meclis iradesinin açıkca yok sayıldığı bu olaya tepkisini, "Hiç anlamadım. Doğrusu artık bu işleri anlayamıyorum, anlamaktan acizim" sözleriyle cevapladı.

FP'li Mehmet Ali Şahin ise, "BTK'nın elinde hazır bir liste var. Şimdi, bu insanları işten atabilmek için yasal dayanak uydurdmaya çalışıyorlar" yorumunu getiriyor. Şahin, "Dünden beri hakim ve savcılardan telefonlar alıyorum. Eşinin başörtülü ev hanımı olduğunu söyleyen bir savcı yasa çıkmadan istifa edip etmemeyi soruyor. Savcı haklı... Şimdi ayrılsa avukatlık yapabilir, yasa çıktıktan sonra işten atılırsa bu imkanı bile yok" diyor.

Andıç'tan önce-Andıç'tan sonra

Bütün olup bitenlerin bir anlamı da Genelkurmay Başkanı'nın, 30 Ağustos resepsiyonda sarfettiği "Meclis açıldığında bu konu gündeme getirilir. Grup kararları alınır ve bu yasa Meclis'ten geçer" sözünün tahakkuk edişidir. "Andıç-gate"den önce sarfedilmiş olmasına rağmen bu sözlerin siyasi netice alabilmiş olması; yaz aylarını kasıp kavuran KHK karşıtı hareketin bugün ortada gözükmemesi kadar önemlidir. Önemi, Meclis iradesine yönelik içerdiği tehditte gizlidir.

Bu arada, memurlar, savcılar, kaymakamlar için nasıl sicil tutulacağı ve nasıl belge hazırlanacağı da bellidir. Bunun şekli, Andıç'larda uzun uzun anlatılmıştır. Uydurma metinlerle binlerce dürüst ve inançlı insanın birer suçlu gibi kapı önüne konulmasını önlemek için hala imkan var. Kıyım tasarınını arkasındaki iradenin Meclis'ten güçlü olmadığını unutmamak yeterlidir.