![]() |
![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Dem bu demdirDem ve an kelimeleri "kısa zaman" mânasına gelmektedirler. Lügatte an için "Zamanın bölünemeyecek kadar küçük parçası" deniliyor. Tasavvufta an, zaman mekân gibi mevhum ve mücerret bir kavramdır. Bu kavramlar "kevn"e (oluş) tâbidirler. Âlem her an Tanrı'dan belirir, yine Tanrı'ya döner. Ân-ı vâhid denilen bu dönüşü ancak ermişler, en çok da bunların arasında "vaktin kutbu" olanlar bilir. Vahdete erilince zaman ve mekân kaydı kalkar ve ortada ancak ân-ı dâim kalır. Ân-ı dâim zamanın batınıdır. Mevlâna Mesnevî'de zamanın sûfilerin gözünde değeri olmadığını belirtir ve hakikat ehlinin ibnü'l-vakt olduklarını ifade eder. Dem de tıpkı an gibi tasavvufta "Tecellinin zuhur ettiği an" olarak değerlendirilir. İşte dem bu demdir, tabiri bu ânın kıymetini ifade etmek için söylenmiştir. O bir Rahmanî nefesdir ki Hakk'ın feyzinden ibarettir. Tasavvuf erbabı bu kavramları şiirlerinde kullanmışlardır: Hak bir gönül verdi bana ha demeden hayrân olur
Ne mâziyim ne müstakbel, her ânın ânesiyim ben
Müslümanlar her ânı, her nefesi kendilerine verilmiş bir ihsan olarak bilir ve değerlendirmeye (ibadete, şükre, hayra) çalışır. Önemli olan geçmiş ve gelecek değil, şimdi (an) dir. Dolayısıyla yaşanan andan gâfil olmamak lazım gelir. Hani ne derler "O mâhilerdir ki derya içredirler, deryayı bilmezler" taifesinden olanlar, son zamanlarda "yaşam biçimi"ne ilişkin bir düsturu yineleyip duruyorlar. O da şu: Carpe diem. Latinceden gelen bu deyimin Türkçesi "Günü yakala" demekmiş. Yani yarını düşünmek yerine yaşadığın andan zevk al. Evine iş götürme, iş dışındaki şeylerle uğraşmayı öğren, sevdiğin şeyleri yap. Bu "yaşam biçimi", uzakdoğu felsefesinden alındığı söylenen "Yalnızca şu an var" düsturu ile de destekleniyor. Gelecek yıl, gelecek hafta, yarın, hatta bir sonraki nefes var mı, yok mu bilinemez. Bilinen tek şey: şu an. Şu anın değerini bil, yapacaklarını erteleme. Yarını da düşünmek gerekli kuşkusuz. Ama bugünden fazla değil. Çünkü gerçekten yarın olmayabilir. Tüketim toplumunun dolabına su taşıyanlar, bütün bir ömür koşturmaca içinde olduklarından, bu kabil sözlerle karşılaşınca aptallaşıyor. Tıpkı geçmişteki yoldaşları gibi sözün özünü yozlaştırıp, çarptırarak "yaşadığın andan zevk al, sevdiğin şeyleri yap" şeklinde bir öğüte götürüyorlar işi. Yani bir nevi "İç bâde, güzel sev/Dem bu demdir, dem bu dem". Şurası kesin ki; bu dünya hayatının biçim ve mâna kazanması, tamamen âhirete ve hesap gününe inanıp inanmamak sonucu gerçekleşmektedir.
mkutlu@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|