Kırmızı başörtülü kız

Kırmızı başlıklı kızın hikâyesini bilirsiniz. Annesinin hazırladığı kekleri sepete doldurur, uzakta oturan ninesine götürmek için yola çıkar.

Ormandan geçer; ninesinin evine gittiğinde, onun yatağında çok farklı bir nine bulur.

Kulakları sivri, burnu uzun, elleri kolları kıllı, dişleri sivri...

Malûmunuz, kurt efendi girmiştir yatağa. Kırmızı başlıklı kız da saf saf sormaktadır.

- Senin ellerin niye bu kadar kıllı?.. Dişlerin neden bu kadar sivri?..

*

Bir de "kırmızı başörtülü kız" hikâyesi var. O daha ilginç. Kırmızı başörtülü kız, orta öğretimden mezun olur; üniversitede okumak için önce ÖSS'ye sonra da ÖYS'ye girer. Bir fakülteyi kazanır.

Annesinin hazırladığı üzümlü kekleri yedikten sonra okulun yolunu tutar.

Maksadı bir meslek sahibi olmak, vatanına milletine faydalı bir insan olarak hizmet vermek, hayatını kendi ayakları üzerinde durabilen birisi olarak devam ettirmektir.

Ancak o da kırmızı başlıklı kız kadar saftır.

Okula alınmaz. Giriş kapısından çevrilir.

Karşısına dikilenler, ellerindeki "gürz" ile kafasına kafasına vurmak için beklemektedirler.

Dedik ya 'saf' diye, o da başlar sorulara.

- Neden böyle?.. Neden böyle?..

Tilkiye sormuşlar "Tavuk yer misin?.." Tilki gülmüş, "Dün sormadınız, bugün de unutacaksınız sanmıştım. Ne kadar teşekkür etsem azdır ama, bir hususa hususen kafam takılıyor. Siz de bana tavuk diye 'bufalo' eti vermiyorsunuz değil mi?"

İyilik güzellik

Ünlü ve yaşlı bir yazar, bir partide karşılaştığı genç bayana soruyor: - Nasılsınız?

- İyilik güzellik efendim. Sizde ne var ne yok?

- Ne olsun; bizde sadece iyilik!

Yarım elma, gönül alma derler... Bütün elma?

Hususi bir mesaj: "Aliefendi Sendromu"

Kazcı, Kekeç ve diğerleri... Boş yere nefes tüketmeyin. Hiçbiriniz yazamazsınız Aliefendi Sendromu'nu.

---

---

« Geri Dön