YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Yazarlar

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan
Spor'dan

  Arşivden Arama

 

 

İran dibin kara, seninki benden kara

"Pusuda bekleyen düşman üniversiteye girerek, sevgili öğrencilerimizin arasına karışmış. Öğrenci hareketini kullanmış ve bunda hayli başarılı olmuştur. Artık yalnız kalmış ve iflas etmiş bazı küçük grupların yardakçılarıyla harici güçlerin paralı ajanları senelerdir böyle bir fırsatı bekliyorlardı. İşte bu tarihi noktada, art niyetli emellerini gerçekleştirme imkanı bulduklarını sandılar... Ey iç ve dış düşmanlarımız! Unutmayın, halkımız sabırlı ama uyanıktır... Eğer bir işaret verseydik, topunuzu lime lime parçalara ayırırdı."

Sık sık "Karşı Devrimcilere Ölüm!" nidalarıyla kesilen bu konuşma, geçtiğimiz Temmuz ayında Tahran'da yaşanan kanlı öğrenci olaylarını müteakip, İran Meclisi Sözcü Yardımcısı ve İran Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri "ılımlı muhafazakar" olarak tanınan Hasan Ruhani'nin dudaklarından dökülüyordu.

Bugün, 16 reformcu gazetenin kapatılmasının ardından yaşanan olaylara karşı en ciddi tepki, yine bir zamanlar ılımlılığıyla tanınan eski Cumhurbaşkanı Haşimi Rafsancani'den geldi. Son seçimlerle kıl payı meclise girebilen Rafsancani, Cuma hutbesinde, ülkedeki reformcu kanadı İslami değerlere karşı gelişen bir hareket olarak tanımlarken, kapatılan gazeteleri de İran'ı yabancı güçlere satmakla suçladı. Kapatılan gazetelerden biri olan Müşarekât, mevcut cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin kardeşince çıkarılıyor.

Her iki konuşmacının da muhatabı belli, kullandıkları üslup aynı. Düşman kavramı, biz Türkler'in de fazla yabancı olmadığı bir kavram. Rejimi kutsamak ve muhalefeti düşmanla işbirliği içinde göstererek muhtemel bir baskıyı meşru göstermek, yüzü aşkın yıldır bu ülkeyi yönetenlerin iktidarda kalmak için denedikleri yegane metot. Bugün Türkiye'de 28 Şubat'la birlikte başlayan sürecin de, belli bazı kesimleri iktidarda tutmak için hazırlanmış bir tezgah olduğu ve şamar oğlanı olarak kendine irticaı seçtiği artık gözardı edilemez bir gerçek.

Dört bir yanı statükocu bir istikrara kavuşurken, İran'da neler oluyor? Mesela kapı komşusu Türkiye, 28 Şubat'la birlikte değişim taleplerini bastırmış ve büyük krizini ileri bir tarihe atarak birilerini oldukça rahatlatmış çoktan. Güneyimizde Suriye - Filistin - İsrail hattında, adına barış denen yeni bir sürece girilmiş bile. Güneyi ve kuzeyindeki tanımlanmamış statüsü ve bir türlü yerinden edilemeyen Saddam Hüseyin'iyle Irak, zaten şu sıralar kısmi bir suskunluğa itilmiş durumda. Batıda Türkiye, Yunanistan'la cicim ayları yaşıyor. Kuzeyde tüm sıkıntılarına ve Çeçenistan savaşına rağmen Rusya, dışarıdan destekli ve kontrollü bir istikrara kavuşmak üzere. Türki cumhuriyetlerin hemen hemen hepsi politikaları hepimizin malumu, Batı için tehlike oluşturmayacak eski komünist dinozorlara teslim. Daha ötelerde Pakistan askeri bir darbeyle, Hindistan'sa Clinton'ın ziyaretiyle kontrol altına alınmış durumda. Afganistan'la bile sümen altından ilişkiler kuruluyor. Yavaş yavaş eski radikalliğinden sıyrılan ve değişme taleplerine, bugüne kadar hep temkinli, ancak genelde müspet yönde cevaplar veren İran'da, son bir iki yıldır yaşananlar da ne oluyor?

Şüphesiz ki, İran'da bugün hakim olan rejimin gitmesi, pekçok Batılı, Türk ve Arap ülkesini oldukça sevindirir. Ancak bu gerçek, İran'da gelişen olayların dış menşeli olduğu anlamına gelmiyor. Bugün reform taraftarları, her ne kadar arada sırada İslam dışılıkla suçlansa da, esasında mollaların asıl derdi, ihtilali yapan güçler olarak kendilerinin iktidardan uzak kalması ihtimali. İran, tarihi boyunca en demokratik dönemini bugünlerde yaşıyor esasında. Acıklı İran tarihinin bu zirvesi, ya İran'ın önünü açacak, veya Türkiye'dekine benzer bir ara rejimle sekteye uğratılacak ve böylece İran yeniden kendi içine kapanacak.

İran'da ne zaman işler kızışsa, bizimkileri nedense garip bir haz kaplıyor. Sanki Türkiye'de hiç parti ve gazete kapanmıyor, hiç işkencede adam ölmüyor, hiç kimse şaibeli bir şekilde kaybolmuyormuş gibi, İran'a dönüp "İşte despotizm" nidalarıyla veryansın ediyoruz. Bu yolla, kendi despotizmimizi, İran rejiminin İslamcı karakterinin makyajıyla saklamaya kalkıyoruz.

Garip, bizimkiler halkı İran'la korkutuyor. Rafsancani de muhafazakarları Türkiye ile.


1 Mayıs 2000


Kağıda basmak için tıklayın.

Melikşah UTKU

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED

Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...