"Kartel"i izleyerek, dünyayı ıskalıyorlar!

Türkiye'de kartel medyası da, bu medyayı okuyarak ülkeyi ve dünyayı izleyen belirli holdingler de, çağı ve gerçekleri ıskalıyor..

Somut örneklerden biri, önceki gün yapılamayan GSM-1800 cep telefonu ihalesidir. Yanlarına birer medya sermayesi alarak ihaleye katılan koca koca holdingler, 'Koç'lar, 'Sabancı'lar, 'Doğuş'lar, sonunda cep telefonu işine girememişlerdir.

Şimdi herşey şeffaf.. Herkes her konuda konuşabiliyor.. Herkes herşeyi biliyor.

Sakıp Sabancı, Türkiye'nin fiili "bilirkişi"si.. Rahmi Koç, cumhurbaşkanlığı için aday ismi önerebiliyor.. NTV'nin yöneticisi olan gazeteci Nuri Çolakoğlu, bankacılık ve müteahhitlik grubu olan "Doğuş"un "icra komitesi"nde üye.. "Sabah"ın yayın yönetmeni Zafer Mutlu, "Etibank" yönetim kurulu üyesi.. Yapı Kredi'nin, Pamukbank'ın, Türk-cell'in sahibi olan Mehmet Emin Karamehmet, Akşam gazetesinin ve Show-TV'nin patronu ve ATV'nin büyük ortağı..

Bu şeffaflık içinde, ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri ıskalamak, gerçekten garip..

Türkiye'de siyaset bile kendini yeniden-yapılandırma çabası içinde.. Demirel'in emekli edilmesi ve bir yüksek yargıçın, "hukukun üstünlüğü"nü simgelemek amacıyla Çankaya'ya getirilmesi, bunun sadece bir kanıtı..

Bakın işte.. Mesut Yılmaz bile, durumu anlamaya başladı.. Devletle işi olanlar ve geçmişte, 28 Şubat döneminde ondan beslenenler "aman hükümete gir" deseler de, Mesut Yılmaz "arkamda 8 tane soruşturma dosyası var" diyebiliyor.

Şimdi GSM ihalesine, yanlarına bir medya sermayesi alarak girenlere, sadece merak ettiğimiz için soruyoruz..

Koç Holding'in, Dinç Bilgin ve Medya Holding'in parasal desteğine veya telefon konusundaki teknik bilgisine (know how) ihtiyacı mı vardı?

Ya da, Sakıp Sabancı veya Ayhan Şahenk, sermaye sıkıntısı çektikleri için mi, cep telefonu ihalesine Aydın Doğan'la birlikte katılma kararı aldılar?

İşin garibi, bu büyük isimli holdingler, telefon işini alamadılar da..

İş Bankası ile İtalyan Telekomu'nun belirledikleri 2,5 milyar dolarlık taban fiyat, bu ünlü holdinglere fazla geldi..

Oysa biliyoruz ki, bu cep telefonu, işletilmeye başladıktan sonra, kurucu şirketin pazar değeri abone başına 2000 dolardan başlıyor..

Yani Koç Holding, bir yabancı ortakla girip bu GSM imtiyazını alabilseydi, 2-3 yıl sonra sadece bu şirketin değeri, tüm Koç Holding'den fazla edebilirdi..

Ayrıca, dünya küçülüyor ve Türkiye de bu küçülen dünya ile entegre oluyor.. Bugün Türkiye'deki yerel değerler, yarın Avrupa Birliği içinde, 5'e 10'a katlanan rakamları ifade edecek..

Bakın işte.. Londra Borsası (London Stockexchange) ile Frankfurt Borsası (Deutsche Boerse), "I.X." adı altında birleşti ve ortak ticaret için de, NASDAQ'la anlaştı..

Beri yanda, Paris'in, Amsterdam'ın, Brüksel'in borsalarının ortak ticaret yaptıkları "Eeuronex" var.

Belli ki, Milano ve Madrid borsaları da, bu ortak ticaret sistemlerine girecek.. Londra'nın "tec mark" ve Frankfurt'un "Neuer Markt" denilen yüksek teknoloji şirket hisselerinin işlem gördüğü alanlar, zaten ötedenberi, Amerika'nın NASDAQ'ı ile eşgüdüm içinde..

Şimdi İstanbul Borsası'nın, bu gelişme dışında kalması mümkün mü? Belli ki, çok uzak olmayan bir yarında, Türk şirketleri de bu platformlarda değerlendirilecek. Zaten şimdiden bireysel olarak dünya borsalarına açılan Türk şirketleri var..

"Cep telefonu", bu açıdan, hangi ülkede olursa olsun, evrensel değer ölçülerine bağlı bir iş alanı..

Ama ölçülerinizi ve vizyonunuzu içe dönük biçimde oluşturur ve "Türkiye'de yanına medya sermayesi almadan devletten iş alamazsın" derseniz, cep telefonunu da alamazsınız.. Rakamlar size büyük gelir.. 18 milyon telli telefon abonesi ve 10 milyon cep telefonu sahibi olan 65 milyonluk bir ülkede, "iletişim"in geleceğini göremezsiniz..

"Kartelcilik"in doğal ve meşru diye sunulduğu bir medyatik ortama kapılan ünlü holdingler, biraz dünyaya açılsalar, iyi olur..

Amerika'da "Hearst Basın Grubu", önemli gazetelerinden biri olan "San Fransisco Chronicle"ın Genel Yayın Müdürü Timothy White'ı kovdu.. Çünkü Hearst, San Fransisco'daki diğer büyük gazete olan "Chronicle"ı satın alınca, Amerikan Adalet Bakanlığı bunu "rekabet yok ediliyor" diye engellemişti.. Meğer Genel Yayın Müdürü White da, kendilerini desteklesin diye, San Fransisco Belediye Başkanına övgülü yazılar yazmış..

Adamın işine son verdi Hearst Grubu..

ŞAKA

Devlet ciddiyeti!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin basın toplantıları, özellikle "sorular-cevaplar" bölümünde "töre"ye uygun geçiyor..

Soru sormaya cesaret eden gazeteciler, cevap almak yerine ya azar işitiyorlar, ya da tersleniyorlar..

Devlet bile güleryüzlü olmaya çalışırken, Devlet Bahçeli'nin bu tutumu, "devletten daha ciddi devlet vardır" yorumuna yol açıyor..

ÇANKAYA

Sezer'in gündemi değişiyor!

Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer, belli ki yarın TBMM'de yapılacak oylama ile cumhurbaşkanı seçilecek..

Yani bundan sonra, sade Türk siyasetinin değil, Sezer'in de gündemi değişiyor..

Öncelikle, Cumhurbaşkanı Sezer'in, Çankaya'da birlikte çalışacağı kadroyu belirlemesi gerekiyor.. Örneğin cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri kim olacak?

Sezer, bu göreve de bir hukukçuyu mu getirecek, yoksa Dışişleri kadrosundan bir diplomat mı gelecek genel sekreterliğe?

16 Mayıs'ta görevi devir aldıktan sonra, Ahmed Necdet Sezer'in önüne, dış gezilerin de bulunduğu bir program koyulacak.. Buna göre, Sezer'in cumhurbaşkanı olarak ilk dış gezisini İran'a yapması gerekebilir.. Dışişleri'nin listesindeki ilk sırada İran var çünkü..

Sanırız Sezer, bu listeyi de gözden geçirip, yeniden düzenleyebilir.

Çankaya'dan inecek olan Demirel'in gündemine gelince..

Örneğin Güniz Sokak'taki evin mülkiyeti, Süleyman Demirel'in değil, galiba Hacı Ali Demirel'in üzerinde.. Ve sanırız, Güniz Sokak'taki bu evin üzerinde ipotek var..

Eğer bu bilgiler doğruysa, Demirel'in gündeminin ilk sırasını, mülkiyet ve borç ilişkileri alacak..