![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Fazilet'teki yarışAhmet Necdet Sezer'e yöneltilen eleştirilerden biri de şu: "Tanımıyoruz" Peki, meselâ Devlet Bahçeli'yi ne kadar tanıyoruz? Az konuşuyor, hemen hemen hiç gülmüyor. MHP bütünüyle bilinmemenin ve tanınmamanın konforunu yaşıyor. Arada sırada Cemal Enginyurt gibiler çıkınca, millet, kafasına saksı düşmüş gibi, uyanıyor. Sezer'in artı puanları
Oysa Sezer'i bir kaç olumlu jestiyle tanımak mümkün. 28 Şubat'ta Genelkurmay brifingine katılmaması; Hadep'i seçimlere sokması; Refah davasının raportörünü Yargıtay'a iade etmesi; Siyasi Partiler Yasası'nın 103'üncü maddesinin ikinci fıkrasının iptâline karşı çıkması. (Söz konusu madde, bir partinin kapatılması için, parti üyelerinin eylem ve söylemlerinden dolayı mahkûm edilmesini ve başsavcılığın uyarısına rağmen bu kişilerin partiden ihraç edilmemesini şart koşuyordu. Aynı şekilde, partinin kapatılması için, suç işleyen yetkili organların da, başsavcılığın uyarısına rağmen fesh edilmemesi gerekliydi. 103'üncü madde iptâl edilmese, Refah Partisi kapatılamayacaktı. Necdet Sezer, oyunun kurallarının, maçın ortasında değiştirilmesini engellemek istemiş, ama başaramayınca da çoğunluk eğilimine uymuştu.) Necdet Sezer için bir başka olumlu puan, Haşim Kılıç ile yakın mesai arkadaşlığıdır. Kılıç, dürüst ve adil bir hâkim. Kimine göre, eşinin başörtülü olması bir nâkise. Oysa, normalleşme adına biz bunu olumlu karşılıyoruz. Herhalde, Necdet Sezer'in Çankaya'da vereceği resepsiyonlarda, Kılıç ve tesettürlü eşini göreceğiz. Ve Türkiye'de, kılık kıyafet çağdaşlığı(!), gardrop devrimciliği(!) son buluyor diye sevineceğiz. "Muassır medeniyete" ancak, hukukun üstünlüğü ile ulaşabiliriz. Demirel'den razı değiliz
Demirel, Kanal 7 veya Samanyolu televizyonuna hiç çıkmadı. Yeni Şafak ve Akit'te çalışan gazetecileri kabul edip demeç vermedi. Kartel'le bütünleşti, kaynaştı... Bu yüzden onlar Demirel'den razı. Çankaya sâkinini göklere çıkarıyorlar. Bizim gibiler ise, 28 Şubat'ın ipine tutunan ve adalet üzre hükmetmeyen Demirel'den razı değiliz. Sezer'in hem adil, hem dürüst olacağına dair çeşitli karineler mevcut. Onun, yolsuzlukların üzerine şiddetle gideceği umudunu taşıyoruz. Meselâ Devlet Denetleme Kurulu vasıtasıyla Çankaya Köşkü bahçesinde kimler için, kaç adet konut inşa ettirildiğini, tespit edecektir. Boğaziçi öngörünümde -askeri tesis adı altında- Boğaziçi İmar Yasası'na aykırı olarak yaptırılan Kalender Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne, kaç para sarfedildiğini de herhalde kamuoyuna açıklayacaktır. Devletin başı, öngörünümdeki inşaat yasağını, "askeri tesis" ruhsatı alarak aşar mı? Seçimin iptâli
Aydın Menderes'in iptâl girişiminin, bir netice vermeyeceği anlaşılıyor. Anap Meclis Başkanvekili Nejat Arseven'in de açıkladığı gibi, Anayasa'nın 76'ncı maddesinin 1 ve 2'nci fıkrası milletvekili seçilme yeterliliğini düzenliyor. Hâkimler ve memurların istifa mecburiyeti ise, seçilme yeterliliği ile ilgili değil; sadece milletvekilliğine aday olma şartının bir unsuru. 101'inci madde, Cumhurbaşkanı adayının milletvekili seçilme yeterliliğine sahip olması gereği üzerinde dururken, adaylık için istifa şartını öngörmüyor. Gene Arseven'in belirttiği gibi, Danışma Meclisi zabıtları da Menderes'in iddiasının dayanaksızlığını ortaya koyuyor. Anayasa hazırlanırken, Fevzi Fevzioğlu, söz alarak 20 gün önce adayın istifa şartını teklif etmiş, ama bu teklif benimsenmemişti. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi Kanunu'nun 11'inci maddesi, üyelerin bir başka görev alamayacağını belirtiyor; görev alan kişinin üyelikten çekileceğini öngörüyor. Necdet Sezer de, görevi teslim alacağı 16 Mayıs günü Anayasa Mahkemesi'nden istifa edecektir. Kaldı ki, Anayasa Mahkemesi, kanun, kanun hükmünde kararname ve iç tüzük ihdası mahiyetindeki düzenlemeleri denetleyebilir. Bu durumda Cumhurbaşkanlığı seçimi konusu Anayasa Mahkemesi önüne nasıl gelecek? Hukuk bilgisine güvendiğimiz bir başka şahsiyet ise, tam aksi düşünceyi savunuyor. Ona göre, seçilme yeterliliği Anayasa'nın 76'ncı maddesindeki bütün fıkraları, bu arada, aday olma şartını yani istifayı da kapsar. Bu özel madde gözönüne alınmalı ve cumhurbaşkanlığı adaylığında önce Necdet Sezer'in Anayasa Mahkemesi'nden istifası talep edilmeliydi. Bilhassa Anayasa Mahkemesi'nde Fazilet'in davasının olması ve FP'li milletvekillerinin cumhurbaşkanlığı seçimine katılması, işleri daha da karıştırıyor. Görüldüğü gibi Ankara'da kafalar karışık. Fazilet'te de. Taşgetiren'in yazısı
Arkadaşımız Ahmet Taşgetiren'in sütununda ilgi çekici bir haber gözümüze çarptı. Taşgetiren'e "yenilikçi"lere değil, "merkeze" yakın biri fısıldamış: 1) Erbakan aktif siyasette yer almayacak 2) FP önümüzdeki seçime Recai Kutan'la girmeyecek. Bu kişi, Ahmet Taşgetiren'e, birlik ve bütünlük adına Abdullah Gül'e destek verilmemesi için de rica etmiş. Taşgetiren haklı olarak sütununda soruyor: "Madem, Recai Kutan'sız bir genel seçim düşünülüyor ve Erbakan'ın da siyasette devre dışı kalacağı belirtiliyor, öyleyse niçin Abdullah Gül ve arkadaşlarına karşı tavır alınıyor? Önleri kesilmek isteniyor?" Kim?
Acaba Taşgetiren'e bu mesajı veren kim? İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş olabilir mi? Kurtulmuş, lisan bilen, temiz bir aileden gelen, güzel konuşan, ikna kabiliyeti olan, iyi tahsil görmüş biri. Pekalâ "Abdullah Gül değil de ben partinin başına geçeyim" diye düşünüyor olabilir. Fazilet'in zenginliği Recai Kutan'ın da dediği gibi Genel Başkanlığa lâyık çok sayıda isim olmasından kaynaklanıyor. Kurtulmuş da bunlardan biri. Ahmet Taşgetiren şu tesbiti yapıyor: "Demek, Erbakan sonrası için bir isim düşünülüyor. Abdullah Gül hareketi, çoktandır varolan ihtiyacı erken seslendirmiş olmaktadır. Bu hareket bu misyonun çocuğudur ve misyon çocuğunu boğmamalıdır." Centilmenler yarışıyor
Herkesin nefis muhasebesi yapmasının zamanı gelmiştir. Meseleyi ahiret tartısında tartmadan, vicdan ve akıl ölçüleri içinde ele alarak, değerlendirmek gerekir. Abdüllatif Şener ve Bülent Arınç, Abdullah Gül'ün lehine Genel Başkanlık adaylığından feragat etti. Nefislerini arka plana attılar. Tayyip Erdoğan yasaklı olmasaydı, şüphesiz Gül yerini ona bırakacaktı. Partinin emektarları Azmi Ateş'ten, Mehmet Ali Şahin'e, Mustafa Baş'tan, Salih Kapusuz'a kadar en gözde kişiler Gül'ün çevresinde. Fazilet'i iktidar yapmaya gayret eden bir kadro hareketi. İstanbul İl Başkanı Numan Kurtulmuş, 2-3 sene sonrasını, genel seçim öncesinin şartlarını daha uygun bulabilir. Demek Gül ve arkadaşları, Ahmet Taşgetiren'in dediği gibi biraz daha erken davranmış oluyor. Demokrasilerde rekabet güzel şeydir. Kötü olan, yarışa sokmadan kadroları itelemek ve devre dışı bırakmaktır. Kırgınlıklar yaratmayan adil bir yarış, tabanın sesinin daha iyi duyulmasına ve demokrasinin güçlenmesine imkân verecektir. Bir bayrak yarışı bu: Erbakan'dan Kutan'a, Gül'e, Tayyip Erdoğan'a ve kimbilir Numan Kurtulmuş'a kadar uzanan ve emanetin ehil ellerde kalmasını sağlayacak adil bir yarış söz konusu. Hem Fazilet Partisi, hem de örnek teşkil etmesi açısından Türkiye için sevindirici bir gelişme: Çünkü centilmenler yarışıyor.
nilicak@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|