![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Bu ikincisi oluyorBir zamanlar, hayatımda hiç ameliyat geçireceğimi ummazken, şimdi ikinci ameliyatıma hazırlanıyorum. Bu gün pazartesi (16 Nisan '00). Önümüzdeki perşembe günü, burnumdaki kemik eğriliği yüzünden ameliyat olacağım. Ne zaman başladığı bilinmiyor; bilmediğim bir tarihte, bilmediğim bir sebeple bir darbe yemiş olma ihtimali var. Birkaç kez ölümcül trafik kazası geçirdim. İlkinde Erdem Bayazıt, kardeşim Alaeddin ve öteki sekiz arkadaşımızla birlikteydik ve o kazada bir arkadaşımızı kaybettik. Kötü bir kazaydı, kamyonla uçuruma yuvarlandık. İkincisinde Elazığ-Malatya arası karayolunda jeepimiz uçuruma yürüdü. Uçurumun diplerinde bir yerde, arabamız bir ağaca tosladı, oraya öylece çakılı kaldık! Gene Alaeddin ve iki ağabeyle birlikteydik. Bu kazaların birinde, o sırada farketmemiş olduğum bir darbe almış olabilirim. Bir diğer kazayı Bahri Zengin'in kullandığı onun arabasında geçirdik. Ankara'dan İstanbul'a gidiyorduk, birden arabanın yalpaladığını farkettik; araba sağdaki şarampolden soldakine, oradan sağa doğru dalgalanıyordu. Böylece belki bir kilometre yol kat ettik. Allah'tan ne arkamızdan, ne önümüzden gelen vardı. Ucuz atlattık. Gene Erdem Bayazıt, rahmetli Cahit Zarifoğlu, rahmetli Akif İnan aynı arabadaydık. Ama bu son iki kazada darbe yoktu. Burnumdaki kemik eğriliği belki de doğuştandır. Şubat ayı ortalarında şiddetli bir öksürük krizi atlattım. Akciğerlerimde bir şeyler varmış, ama öksürüğün sebebi o değilmiş: akciğer filminin gösterdiği tablo ile şikâyetlerim arasında ilgi kuramadılar. Sonunda sol tarafta sinüzit bulundu. Bunun sebebinin burundaki kemik eğriliği olabileceği söylendi. Yüzümün tomografisi alındı. Velhasıl ameliyat tavsiye edildi. Gerçi şimdilik aciliyeti yokmuş, ama olursam iyi olurmuş, ilerde daha farklı komplikasyonlara yol açılabilirmiş. Genç doktor arkadaşlarımdan KBB'ci Hanifi bey: "Ol, kurtul" dedi. Peki, diyerek razı olduk. Bu ameliyatla ilgili bir sürü şeyi merak ediyorum, ama sormuyorum. Mesela ameliyat esnasında üzerimde yapılan işlemleri seyredecek miyim, etmeyecek miyim? Lokal anestezi yapılacak, bunu biliyorum; dolayısıyla bilincim uyanık olacak; ameliye ise burnumun içinde... Burun denilen organın ne kadar hassas olduğuna, ne kadar ince ince sinirlerle örgülendiğine şimdi dikkat ediyorum. Oradaki kemikler ne kadar hassas öyle! O eğri kemiği nasıl düzeltecekler? Nasıl kesip biçecekler? Ameliyattan sonra iki burun deliği de kapalı tutulacağına göre ve bu tamponlar iki gün orada kalacağına göre, ağzımdan soluyacağım demektir. İyi de, ağızdan solumak ağzı kurutmaz mı? O zaman nasıl olacak? Yüzü koyun yatamayacağıma göre, genzimden içeriye doğru akıntı olmayacak mı? Olursa ne olacak? Vesaire, vesaire... Her şeye rağmen, önümde daha üç günüm var. Çarşamba günü, kanım muayene edilecek, ameliyata bir engel olup olmadığı öğrenilecek. Dördüncü günse, masaya yatacağız. Olayın doktorlar için riskli olup olmaması ile hastanın durumu birbirinden farklı. Doktorlar için risk unsurunun sıfır olduğu hallerde bile, hastanın durumu ve çektiği birbirinden ayrı şeyler. Bunu, Erdem Bayazıt'ı böbrek taşından çektiği sıkıntı yüzünden hastaneye götürdüğümde öğrenmiştim. Erdem, çektiği ağrılardan yerinde duramaz olmuş, yüzünden, sırtından terler boşanırken, doktor, sinir bozucu bir soğukkanlılıkla: "Nasıl olsa ölmez, telaşlanmayın!" diye güya bizi teskin ediyordu. Her neyse. Ameliyat öncesi koşuşturmacalar iyi ki var. Ameliyat heyecanını en çok o koşuşturmacalar bastırıyor. Yoksa her an insanın burnunun kemiğine bir neşter dayandığını hissetmesi hoş bir duygu değil.
rozdenoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|