|
Hasat başladı
Hava çok sıcak...
Güneşten, hararetten çok insanlardan, Diyarbakır eşrafından ve halkından dolayı çok sıcak. Böyle bir ortamda G.Saray, yürüyerek oynadı diyebiliriz.
Maç durgun, donuk ve tek bir soru işaretiyle açıldı:
"Galatasaray gol atacak da, ne zaman, ne kadar atacak?"
Her zamanki standardının altında bir tempo seçen ve presi tasarruflu uygulayan, ayrıca sakatlanmaktan da çok korkan bir Galatasaray'ın "yürüyen halini" seyrettik.
"Yürüyen Galatasaray'ın en hızlı yürüyen adamı" Hagi, oyunu süsledikçe seyredecek birşeyler çıktı Diyarbakırlı sporseverlere.
G.Saray'ın rölantisinden bile korkan ve yürüyen Galatasaray'dan daha yavaş oynayan Antalyaspor "haddini bilerek" oynamanın avantajını kullandı. Antalya'nın patladığı beş mutlak gol pozisyonunda başarılı olan genç kaleci Kerem, yediği gollere rağmen bana göre maçın en iyisiydi. Hatalı olanlar "gücünü kontrol eden dev" anlayışıyla oynayan diğer 10 kişiydi.
Galatasaray'ı zorlayan rakibi değil, kendisi oldu. Uzatmayı oynamak zorunda kalan, biraz aşırılığa kaçan "özgüven" duygusu oldu.
Uzatmada daha da zor duruma düşen Galatasaray için Kupa çok önemliydi. Çünkü 2 yıl üstüste duble yapan ilk takım olarak da tarihe geçeceklerdi. Nitekim bir sezon, ektiğini biçen Galatasaray, Fatih Terim'in dediği gibi hasatı toplamaya başladı.
Tekmesiz, gerilimsiz, küfürsüz bir finalin ortasındaydık. Muhteşem bir evsahipliği gösteren Diyarbakır maçı klasik müzik konseri gibi seyredince, bize zevk veren tek şey gollerin getirdiği merak duygusu oldu.
Ve sükunetten bir kupa çıktı, o da Galatasaray'a...
4 Mayıs 2000
|