![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Midem bulanıyorAbdullah Argun Çetin Ankara 1 No'lu DGM'de idamla yargılanıyor. Suçu, Uğur Mumcu'yu öldürmek. Her duruşmada farklı ifade veren Çetin, son duruşmada "Pişmanlık Yasası"ndan yararlandırılması halinde suikasti gerçekleştirenleri "ele vereceğini" bildirdi... Çetin'i idamla yargılayanlar bu isteği "nedense" ciddiye almadılar. DGM'nin koyduğu "yayın yasağı"na rağmen, dün çok satışlı gazetelerden biri, "İşte bombayı koyanlar" başlığı altında, aralarında eski Selam gazetesi sahibi ve yazıişleri müdürünün de bulunduğu altı "zanlı"nın (!) fotoğrafını yayınladı. "Sanık"la "suçlu" aynı şey midir? Cumhurbaşkanlığına bir "hukukçu"nun seçilmesini histerik çığlıklarla karşılayan bu gazeteyi kim, hangi mahfil, hangi "gizli servis" yönlendiriyor? İçişleri Bakanı Saadettin Tantan, "Bu operasyona ben karar verdim. MİT'in dahi haberi yoktu..." diyor. Tantan, operasyona kalkışmadan önce, Ceyhan Mumcu'yu dinledi mi? Mumcu suikasti araştıran DGM savcılarıyla, Güldal Mumcu arasında geçen konuşmaları merak etti mi? "TBMM Uğur Mumcu Cinayeti'ni Araştırma Komisyonu"nun "ayrıntılı" raporunu okudu mu? Komisyon üyelerinden herhangi birinin ifadesine başvurdu mu? Raporda adı geçen şahıslarla ilgili derinlemesine bir araştırma yaptı mı? Ekliyor Tantan: "Dağları devireceğim." Önceki gün ajanslar, yurt çapında Selam örgütüne yönelik operasyonlarda 64 kişinin gözaltına alındığı haberini geçtiler. Var mı böyle bir örgüt? Selam okuyucularına yönelik akılalmaz baskılarla, Selam örgütüne yönelik operasyonlar ilginç bir senkron oluşturuyor. Nasıl oluyor da, "örgüt mensubu" diye gözaltına alınanlar "Selam okuyucusu" çıkıyor? Operasyonla bir ilgisi var mı, bilmiyorum. Birkaç hafta önce İran'da 13 MOSSAD ajanı yakalandı. Yakalanan ajanlar, Türkiye-İsrail ilişkilerine dair "bazı" samimi "itiraflar"da bulundular. "Yahudi dönmesi" olduğu iddialarına "ısrarla" sessiz kalan İsmail Cem İpekçi yönetimindeki Dışişleri Bakanlığı, İran'daki 13 MOSSAD ajanının serbest bırakılması için, Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan aracılık yapmasını istedi. İşin ilginç tarafı, İsrail'den beklenen tepkinin Türkiye'den gelmiş olması... 28 Şubat'çıların imzaladığı Gizli Askerî İşbirliği Anlaşması'ndan sonra İsrail, Türkiye'yi taşeronu olarak mı görmeye başladı? Son operasyonda "ele geçirilen" Yusuf Karakuş kim? Yusuf Karakuş bir "itirafçı." Menzil grubu lideri Fidan Güngör'ü kaçıranlardan biri olarak gözaltına alındı, sorgulandı, sonra "nedense" serbest bırakıldı... Karakuş'tan, hangi pazarlıklar karşılığında Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin ve Abdülhamit Çelik'i yakması istendi? Uğur Mumcu cinayeti, "Türkiye-İran" ilişkilerinin yumuşak karnıdır... Ne zaman İran'la ilişkiler normalleşmeye yüz tutsa, devreye Uğur Mumcu sokuluyor. Uğur Mumcu'ya layık görülen katil adaylarının hep İran'la bağlantıları kurcalandı. Ama, Türkiye'de geniş operasyonel altyapısı bulunan dost gizli servisler "ısrarla" es geçildi. Uğur Mumcu bir "araç"tır. "Türkiye-İsrail işbirliği"ni tesis eden 28 Şubat müdahalesi, meşruiyetini büyük ölçüde bu suikastten almaktadır. Türkiye'nin 10. cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ilk "resmî" ziyaretini, önceden belirlendiği üzere, İran'a yapacaktı... "Türkiye ile İran arasında savaş çıkarabilecek" kadar önemli bu operasyon, yoksa, Sezer'in ziyaretini engellemeye dönük bir İsrail manipülasyonu muydu? Diyorum ya, midem bulanıyor.
akekec@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|