![]() |
![]() |
| Türkiye'nin birikimi... |
|
|
|
|
Erken şakşakçılık ihtiyatlı kuşkuculukUğur Mumcu cinayetinin katillerinin yakalandığı en yetkili ağız olan İçişleri Bakanı tarafından açıklandı... Buna inanalım mı? Gerilere gidelim. Çok değil, Ahmet Taner Kışlalı cinayetine kadar... Gazete arşivlerini karıştıralım. Cumhurbaşkanına kadar en üst düzey yetkililer, İçişleri Bakanı Tantan dahil, "Bu sefer oluyor, yakalanıyorlar", diye açıklamalar yapmadılar mı? >Yaptılar... Basındaki 'hınk' deyiciler de hemen alkışlar tuttular. Bekleyelim, görelim diyen olmadı... O zaman da katiller ya da azmettirenler İranlıydı... Sonuç ne oldu? Türkiye mahcup oldu. Bu açıklamaları yapan yetkililerin yüzleri bile kızarmadı... Uğur Mumcu cinayetinin sanıkları kaç defa yakalandı... Hafızanızı zorlayın, çıkaramazsınız... Bu kaçıncı yakalanışları? Tabii bunu sormak zor iş... "Bu son, kesin olarak yakaladık" diyorlar. İnanmak mı kolay, kuşku duymak mı? Ama alkışlamak daha kolay... Peşin kuşku yerine, peşin alkış... Gazetecinin görevi hangisi? Geçenlerde yine bir yetkili ağız, - MİT Başkanı, şaka değil - ne dedi? "MİT adına çalışan gazeteci yoktur" dedi. Ne oldu? Millet ağzıyla gülmeye başladı... Kimse inanmadı bu laflara. Birçok gazeteci. kendilerini örnek göstererek MİT Başkanı'nın doğru söylemediğini açıkladılar. MİT Başkanı'na ne oldu? Bir şey olmadı... Görevine devam ediyor... Söyledikleri boş çıkan, doğru çıkmayan birçok geçmiş benzerleri gibi... Olayın ciddiyetine bakın!.. Yayın yasağı konulan haberin bütün ayrıntıları gazetelerde... Neredeyse tefrika etmeye başlayacaklar. Hikaye öylesine hazır ki.. Daha kimse suçlu falan değil. Ortada birşey yok ama, katil diye teşhir edilen birtakım insanlar, bu gibi olaylarda ilk önce uluorta adı telaffuz edilen bir ülke var. Kaldı ki, olsa ne olacak? Bir takım itirafçılar konuşsa ne olacak. Olayı üstlense ne olacak? Bunlar her devletin karşılaşabileceği sorunlar. Demokratik bir toplumda, kimse bu sorunları kendi insanlarına ve kurumlarına karşı bir tehdit unsuru olarak kullanmayı aklından bile geçirmez... Ya da değişim ve demokratikleşme girişimlerinin önünü tıkamak için bir gerekçe olarak ileri sürmeyi... Çok gerilere gitmeye gerek yok... Son birkaç yıldır, ne zaman demokrasi, hukuk devleti, Avrupa kriterleri, barış ve refaha ilişkin rüzgarların esme beklentisi içinde olsak, anında heveslerimiz kursağımızda kalıyor. Bir cinayet, beklenmedik bir olay, yakalanan bir cinayet şebekesi, bir ya da birkaç gizli bant, 'dış mihraklar'dan bazılarının Türkiye'ye yönelik 'hain' girişimleri patlak veriyor. Hatırlarsanız; Ahmet Taner Kışlalı cinayeti, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne aday üye olarak kabul edileceğinin anlaşılmasından sonra meydana gelmişti. Yine Hizbullah örgütünün 'keşfedilmesi', HADEP'li belediye başkanalarının apar topar gözaltına alınmaları gibi olaylar da aynı rüzgarların esmeye başladığı günlere rastlıyor. Ne tesadüftür, Mumcu cinayetinin çözüldüğüne ilişkin açıklamaları anında alkışlayanlar, o olaylarda da aynı sabırsız tepkileri göstermişlerdi. Türkiye'de bir odak ya da bazı odaklar, insanların demokrasi, hukuk devleti falan gibi konularda öyle fazla heveslenmemesi gerektiğini, Türkiye'nin daima hainler ve düşmanlarla çevrili olduğunu bize hatırlatmak istiyor. Korku ve bu korku ile yaratılacak baskı politikası ile değişimi engellemeye, mümkün olduğu kadar geciktirmeye çalışıyor. Daha önce de dedik... Yeni Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in elinde sihirli değnek yok... Kimse olağanüstü beklentiler içinde değil... "Hukuk devleti ve demokratikleşme yolunda bir rüzgar estirse yeter." Sanki bu bile istenmiyor... Uğur Mumcu'un, PKK'nın kuruluş yıllarında Öcalan'ın, devletle olan karanlık ilişkilerini açığa çıkartma çabaları nedeniyle öldürülmüş olabileceğine ilişkin iddialar henüz çürütülmemişken, ortaya çıkarılan bu yeni İslami terör örgütüne, ben yine kuşku ile bakıyorum. Kaldı ki, öyle olsa bile farkeden bir şeyin olmayacağını artık biliyoruz. Bir İslami yafta taşıyan örgütün taşeron olarak kullanılmış olma olasılığı da mevcut olabilir... Kimbilir, belki de Mehmet Ağar'ın Mumcu'nun eşine dediği doğru çıkmaz... "Duvarın altından bir tuğla çekilirse" devlet yıkılmaz... Kimbilir, belki de devletimiz Mumcu'nun katil zanlılarını bu kez gerçekten bulmuştur! Kimbilir, bu kez asıl amaç, aslında demokratikleşme ve hukuk devleti rüzgarlarının önünü kesmek değil, faili meçhul cinayetlerde bir dönüm noktasını yakalamaktır. Peki, siz de bu konuda umutlu musunuz? Ben kendi adıma, gazetecilik kuşkuculuğu nedeniyle mahcup olmaya hazırım ama, o erkenden el çırpanlar bu kez de hüsrana uğrarlarsa ne olacak?
kduzgoren@yenisafak.com
|
|
| Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim | Dizi |
| İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|