YeniSafak.com “ Türkiye'nin birikimi... ” Gündem

 
Ana Sayfa...
Gündem'den...
Politika'dan...
Ekonomiden...
Dünya'dan...
Kültür'den...
Yazarlar'dan

  Arşivden Arama

 


ALİ BAYRAMOĞLU İLE İSLAMİ HOLDİNGLER ÜZERİNE KONUŞTUK

'Holdingin İslamisi tartışılır'

Bazı televizyon kanallarında, "holding" reklamlarından geçilmiyor. Özellikle Anadolu kaynaklı bu holding reklamlarını izledikçe insan bazen Anadolulu sanayicinin ne büyük işler başardığını zannediyor. Oysa çokortaklı yapıya sahip bu holdingleri kurmak, MÜSİAD Başkanı Sayın
Ali Bayramoğlu'nun da belirttiği gibi zor değil. Ancak, durmadan çoğalan bu holdingler herkesin kuşkusunu artırıyor. Özellikle Avrupa'da çalışan işçilerimizin tasarruflarına yönelen bu holdinglerin birçoğunun pek de sağlam bir temel üzerine bina edilmediğini, kendilerine güvenerek paralarını teslim eden vatandaşlarımızın yakın bir gelecekte ciddi bir hayal kırıklığına uğrayabileceklerini yine
Ali Bayramoğlu'nun verdiği bilgiler sonucu öğreniyoruz. Ali Bayramoğlu ile "İslami" bir sıfatla ve iddiayla ortaya çıkan bu holdingleri, sayfanın elverdiği sınırlar içinde konuşmaya çalıştık.

İslami holdingler pıtrak gibi çoğaldı. Bu holdingler nasıl ortaya çıktı? Sözkonusu holdinglerin varlığı, yatırımcı zekanın sıçrama yaptığı anlamına mı geliyor?

Müsaade ederseniz, "İslami holding" ifadesine karşı çıktığımı belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Sizin yapmış olduğunuz doğru veya yanlışlar isminizle kaim olacağı için, İslamiyet de bütün yanlışlara meydan vermeyen bir din olduğu için, bunu "çok ortaklı şirketler" olarak değiştirmemizde fayda var. Genel olarak bu kavram konuşulmaya devam ederse, ismi sanki tescil edilmiş bir statü taşıyacak, doğrusu bundan endişe duyuyorum. Türkiye, yaklaşık olarak son 30 yıllık dönem içinde, ortalama bazda alırsak %70'li enflasyonlara alışmış, döviz kuru ve parite açısından, ihracat ve ithalat dengeleri açısından değerlendirdiğimizde de sanki enflasyonla yaşamaya zorunlu bir ülke haline gelmiş. Tabii aynı dönem içerisinde yine seksenli yıllardan sonra, yani ihtilali izleyen dönemden sonra rahmetli cumhurbaşkanı Özal -ki o zaman başbakan idi- devletin aşırı derecede altyapı yatırımları ve karşılıksız akar getirmeyen yatırımlarından dolayı ciddi bir iç borçlanmaya gitmiş ve bu iç borçlanma sistemi de reel piyasa faizlerini, hem devlet hem de özel sektör tarafından anormal derecede taleb oluşmasından sonra %100'lü hanelerin üzerine taşımış. Dolayısıyla ciddi manada yatırım yapmak ve ticarete atılmak isteyen bazı Anadolu tüccarları, finansman taleplerini bankalara veya uluslararası arenalara taşıdıklarında, hiç de olmayacak -%140-%150 gibi- faizlerle karşılaşınca, yeni alternatif kaynaklarla ancak yatırımların yapılabileceğine inandığı için, yine yaklaşık 30-35 yıllık döneme tekabül eden yurtdışındaki işçilerin birikimlerine yönelmiş. Aslına bakılırsa bu talep, daha önceleri de gerçekleşmiş. Hürriyet ve Tercüman grupları o dönemlerde kaynak toplamış. Daha sonraki yıllarda bu kaynak toplama hızlanmış.

Toplanan bu kaynaklar ekonomiye katkı sağlamış mı?

Evet, bu kaynaklar zaman içinde yatırımlara, ticarete, gayrısafi milli hasılaya katkıya, istihdama katkıya, ihracata katkıya dönüşmeye başlamış.

Holding furyası nasıl başladı?

Bunun da anlaşılabilir sebebleri var tabii. Son birkaç yılda oradaki mevcut tasarruf ve mevduat rakamlarının çok yüksek olması herkesin iştahını kabarttı ve böylece bir holding furyası doğdu. İşi bilen de bilmeyen de, ticari nosyonları nazar-ı itibara alan da almayan da holding kurmaya kalktı.

Holding kurmak o kadar kolay mı?

Türkiye Cumhuriyeti kanunları çerçevesinde hiç zor değil. Ticari olarak 5-6 tane şirket kuruyorsunuz. Her şirketin genel maliyeti 250-300 milyon lira. 7 şirket kursanız toplam 1,5 milyara mal ediyor ve onları bir holding çatısı altında topluyorsunuz. Olay bu! Holding ismini almanız da zor değil.

Yani benim gibi sıradan bir vatandaş bile, biraz gayret ederse holding patronu olabilir.

Çok rahat. Yalnız, resmi statüyü tamamlayabilmeniz için birkaç tane ortak lazım. İşte bu gelişme aslında Türkiye'deki mevcut yüksek faiz sarmalı ve krediler maliyetlerinin çok yüksek olması insanları yurtdışına ittiği için belirli kitleler doğru veya yanlış yurdışından kaynak toplamaya başlayarak, çokortaklı şirketler oluşturmaya başladı.

Holding reklamlarında, vatandaşa holdingin ortağı olma gibi bir vaad veriliyor adeta.

Aslında vaad değil, reel olan uygulama bu. Aslına bakacak olursak, olması gereken de bu.

Neden?

Çünkü kar-zarar ortaklığında, insanları sermaye ortağı yaptığınız için, sermayeden hissedar konumuyla size geliyorlar. Ama biz tabii ki bütün firmaları tek tek enine boyuna, hisse senetlerine ne tip ifadeler kullanıyorlar incelemedik. Ve bu hisse senetlerinin hukuki versiyonlarında hakikaten ne kadar hukuki davranıyorlar, bu kısmını çok fazla bilmiyoruz. Ama muhtemelen ortakları bu belgeleri eline aldığı zaman bir hukuk bürosuna veya mali müşavire inşaallah gidip soruyorlardır.

Bu holdingler topladıkları parayı nerelerde değerlendiriyor ve işletiyorlar? Çünkü vatandaş parasını teslim ederken, güven duyarak teslim ediyor ve elde edilen karın faizsiz ve helal kazanç olduğunu düşünüyor. Bir suiistimal sözkonusu mu?

Bunun birkaç alt başlığı var tabii ki. Ortaklar genellikle İslami duyarlılıkları olan, ekonomik anlamda faize çok fazla itibar etmeyen insanlar. Bu çerçevede çok ortaklı şirketler -gerçi genel olarak baktığımızda- ortaklarıyla yaptıkları toplantılarda ifadelerini İslami motiflerle süslüyorlar. Bir kısmı doğru olabilir ama ticaret teamüllerinizi tamamen İslami motiflere yönelik kullanırsanız, günün birinde bunlar inanç ve duygu sömürüsüne dönüşebilir... İnsanlar bu inanç ve duygu sömürüsünü gerçek kabul ederek size yaklaşır. Buna son derece karşı olduğumuzu açıkça dile getiriyoruz.

Siz nasıl bir söylemle karşı olduğunuzu dile getiriyorsunuz? Holding yöneticilerini veya bunlara güvenen vatandaşı uyarıyor musunuz?

Tabii ikaz ediyoruz. Şunu söylüyoruz: Eğer siz bir ekonomik oluşumsanız, bir sınai veya ticari kuruluşsanız, ifadelerinizi ortaklarınıza tamamen ticari bir üslup kullanarak ve ticari teamüller çerçevesinde yapmanız gerekir. Bugün para topluyor ve ortaklık yapısı taşıyorsanız, topladığınız paranın karşılığında en azından ciddi projeler sunmalısınız. Projelerinizi ayrıntılandırmalı ve dürüstçe bilgilendirmelisiniz. Ama siz kalkıp "Paranızı bize verirseniz size şu kadar kar dağıtırız" gibi belirsiz vaadlerle hareket ederseniz, insanlarımız zaten bu gibi konularda çok fazla bilgi sahibi değiller, size güvenerek paralarını size teslim ederler. İşte mevcut sistemin ana sarmalı bu şekilde işliyor.

Bu holdingler, dışarıdaki parayı farkettiler...

Evet, farkettiler. Çünkü dışarıda bana göre hâlâ çok ciddi bir rakam var. Avrupa'da çalışan işçilerimizin birikimlerini şöyle çok kaba hatlarıyla hesap edecek olursak, onbeş yılda yüzelli milyar mark gibi bir paradan söz edebiliriz. Bu paranın üçtebirlik kısmı Türkiye'de gayrımenkul yatırımlara gitmiştir, üçtebiri Avrupa'da bazı yatırımlara harcanmıştır. Geriye kalan üçtebirlik miktar ise, yastık altında durmakta olan tasarruftur. Toplanan paraları düşünecek olursak, bunun birkaç katı kadar tasarrufun atıl bir biçimde beklediğini söyleyebiliriz.

Önemli bir kaynak var ortada.

Hem de çok önemli bir kaynak ve Türkiye'nin bu kaynağa şiddetle ihtiyacı var. Panik yaparak bu kaynağı heba etmemek gerekir. Bu kaynağın ülkemiz ekonomisi için doğru bir biçimde değerlendirilmesi amacıyla MÜSİAD olarak doğruların yanında yer alıp yanlışların engellenmesi yolunda çaba sarfetmeye hazırız.

Bu holdingler topladıkları paraları bir şekilde Türk ekonomisine eklemliyorlar mı?

Tabii. Baktığımız zaman holdinglerin şu anda yaklaşık olarak 100-150 bin kişi arasında istihdam oluşturduğunu, milyarlarca dolarlık ihracat gerçekleştirdiklerini ve gayrısafi milli hasılada çok ciddi bir katma değer oluşturduklarını söyleyebiliriz.

O zaman neden tehlike arzediyorlar? Tam tersine, söylediklerinizden bu kuruluşların pek de zararlı olmadığı sonucu çıkıyor.

Evet, bu işleyişleriyle ülke ekonomisine fayda sağladıkları bir gerçek. Ama ülke ekonomisine faydalıdır derken şunu da göz önüne almak gerekir: Türkiye'nin altyapısı için yapılan her türlü iş kuşkusuz faydalıdır. Fakat bunun bir yapılış maliyeti vardır. Mühim olan, reel ekonomik şartlara uygun biçimde davranabilmektir.

Parayı birtakım vaadlerle toplayabilir ve bunu dolaylı olarak ülke ekonomisine katabilirsiniz. Ama bir kar payı vaad ediyorsunuz. O para nasıl ve hangi şartlarda, üstelik kar etmiş olarak sahibine dönecek?

Tabii dönüş yolunda taahhüt edilen karın reel kar olup olmadığı önemli. Şimdi, "x" firmasının para topladığını düşünelim. Bu parayı topladıktan sonra, sadece geriye dağıttığı kar ile yetinmiyor. Temsilcileri var, bunlara belirli bir para ödüyor. Tanıtım giderleri var, çeşitli sponsorluk giderleri var... bütün gider kalemlerini topladığınız vakit, ortaya ciddi bir rakam çıkıyor. Dağıtılan karın reel kar olup olmadığı konusunda ciddi kuşkular var.

Siz de bu kuşkuları taşıyor musunuz ?

Evet, açık söylemek gerekirse ben de bu kuşkuları taşıyorum. Bu işin birinci boyutu yalnız. İkinci boyutu şu: Siz bir kurumu yeniden veya sıfırdan kurabilirsiniz. Veya kurulmuş bir sistemi holdingleştirebilirsiniz. Sistem burada, genel olarak yeni kurulmaya çalışılıyor. Ve kuranların da bu konuda çok fazla ehliyet ve liyakatli olmadıklarını düşünüyorum. Bizim endişelerimizden biri, bu kimselerin topladıkları paraları daha evvel oluşmuş bazı borç ve bataklarını kapatmak için harcıyor olduklarıdır.

Bu ifadeleriniz, bir zamanlar faaliyet göstermiş olan banker kuruluşlarını akla getiriyor. Holdinglerin akıbeti, bankerlerin akıbeti gibi olabilir mi?

Olabilir ve bundan dolayı çok büyük sıkıntılar çekecek insanlar da olacaktır. Bu neden kaynaklanıyor? Tamahkarlık yapıp, çok yüksek vaadlerle kar payı istiyor, bir grup da, oradaki sıcak paranın hevesiyle nasıl olsa birşeyler yapabileceğini düşünüyor ve para toplanıyor. Bu mevcut sarmal içerisinde ciddi sıkıntılarla karşılaşmayacağız dersek, yalan olur. Bizim en büyük endişemiz, aslında ekonomiye çok iyi katkılar sağlayan kurumlar da, bu kötü akıbetten bir şekilde etkilenecek olmalarıdır. Çünkü bir tedirginlik ve telaş başlarsa, bunu hemen telafi etmek mümkün olmaz. Herkes parasını kurtarmak için hemen çekmeye yönelirse kötü olabilir. Biz MÜSİAD olarak uyarıyoruz, bu sistemin yanlış kurulduğunu söylüyoruz. Bir insan bir firmaya ortak oluyorsa, "Ben ortaklık paramı istediğim zaman çekerim" diyemez. Dünyada böyle bir sistem yok. Burası borsa değil çünkü. Hem karınızı alacaksınız, hem de sermayenizi istediğiniz zaman geri çekeceksiniz. Bu mümkün değil.

Sistemden kaynaklanan sorunlar neler ?

Çok basit bir şekilde ifade edeyim; bu sistem, paraya ve yüksek kara olan tamahı artırdı. Esas sıkıntı bana göre buradadır. Ama ciddi olan firmalar, hesaplarına kitaplarına bakacaklardır ve gereken tedbirleri de alacaklardır. Sıcak para hareketinden çok, mevcut yaptıkları işlerin karlılığa dönüşerek onların sermaye yapısına dönmesine özen göstereceklerdir. Bizim de panik havası oluşturulmaması yolunda tavsiyelerimiz var.

Çok önemli bir sorun yaşanabilir, bunu siz de belirtiyorsunuz. "İslami holding" sıfatıyla ortaya çıkan bu kuruluşların, gerçekten "İslami" olduğundan söz edilebilir mi sizce ?

Geçenlerde bir televizyon programına katılmıştım. Bu program özellikle Avrupa'ya yayınlandı. Avusturya'dan bir arkadaş telefonla; "Biz İslami hassasiyetlerle davranıyor ve paralarımızı faize yatırmıyoruz. Hem ekonomiye katkısı olsun hem de bize helal kazanç sağlasın diye paramızı bu firmalara yatırıyoruz. Sizin bu anlattıklarınızdan sonra ben kuşkuya düştüm. Acaba bu iş hakikaten İslami değil mi?" şeklinde bir soru sordu. Soru üzerine ben de, "Önce sizin mantalitenizin İslami olup olmadığına bakalım. Kişi gelip size sistemini anlatıyor. Bu anlatmadan sonra siz her şeyi soruyorsunuz, her sorduğunuz soruyla sistemin İslami olup olmadığını da öğrenmeye çalışıyorsunuz. Ama en sonunda bir soru daha soruyorsunuz: Yüzde kaç veriyorsun? 'Sen yüzde kaç veriyorsun?' sorusunu nasıl İslamileştiriyorsunuz?" diye sordum

Kazanmaya niyet etmiş bir kişinin bu soruyu sormaya biraz olsun hakkı yok mudur?

Ama işte bu yaklaşım pek İslami değil. Çünkü İslam'a göre uzun vadeli, oluşmamış bir şeyin vaadini taleb etme hakkınız olmaz. Kâr da İslamidir, zarar da İslamidir. Bunları göze almanız gerekir. Bu vatandaşımızın ortaklık anlayışı, sadece kazanca ortaklığı içeriyor. Bu yaklaşım pek İslami değil.

'MÜSİAD sorumluluğunu yerine getiriyor'

MÜSİAD olarak, bu gelişmeler karşısında nasıl bir sorumluluk duyuyorsunuz ?

Biz, inançlarını ticaretiyle birlikte yaşamayı hedefleyen, hem üyelerinin hem de ülke ekonomisinin kalkınmasını kendisine görev edinen, hak ve adaletten yana bir kuruluşuz. On yıldır böyleyiz. Bu holdinglerin birçoğu, bizim üyemiz. Biz, üyelerimizin gelişmesini isteriz. Ama bir yanlış yapıyorsa, bu yanlış dolayısıyla onu ikaz ederiz. Biz ticari ahlaka önem veririz. Ortada bir ticari ahlaksızlık varsa, bunu kim yaparsa yapsın mücadele ederiz. Ahlaklı davranışı da sonuna kadar destekleriz. Ayrıca, yurt dışında ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacak büyük bir kaynak var. Bu kaynağın heba olup gitmesini istemiyor ve doğabilecek yanlışlığın önüne geçmek istiyoruz. Bunu bir görev kabul ediyoruz. MÜSİAD, Avrupa'da gerçekten halk nezdinde itibarlı bir kurum. Bu itibar bize ayrı bir sorumluluk da yüklüyor. MÜSİAD, bütün bu duyarlılıklarının verdiği sorumlulukla davranıyor ve davranmaya devam edecek.

Bu çokortaklı şirketler, aynı zamanda çokkatılımlı şirketler mi? Dışarıdan para topluyorlar, her parasını yatıran vatandaş bu holdinge bir tür ortak mı oluyor?

Aslında ortaklık oluşturan kişilerin söylemleri, vaadleri ve dağıttıkları evraklar bu noktada çok önem arzediyor. Ortaklığın birkaç türü var. Bir tanesi a'dan z'ye bütün sermayeye, yatırımlara, gayrımenkul ve menkullerin hepsine ortak olma statüsü var ki, sermaye ortaklığı anlamını taşıyor; kâr-zarar ortaklığı olabiliyor. Topladığınızı kendinize sermaye ediniyorsunuz ve müessese kâr ederse kâr dağıtıyorsunuz. Ama genel olarak baktığımız zaman çokortaklı şirketlerde a'dan z'ye sermayenin tamamına iştirak sözkonusu.

Yalçın ÇETİNKAYA


 


Kağıda basmak için tıklayın.


YİMPAŞ Orta Asya'da
Anadolu sermayesinin güçlü ismi YİMPAŞ Holding, Orta Asya'daki ilk büyük yatırımını dün Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı'nın kurdelayı kesmesiyle hizmete açtı.
100 bin silaha ne oldu?
BATMANGATE skandalı, benzer nitelikteki başka kayıp silah iddialarını da gündeme getirdi. Bu iddialardan en önemlisi Uğur Mumcu Cinayetini Araştırma Komisyonu Raporu'na yansıyan MKE çıkışlı 100 bin silaha ne olduğu.
Terörün hedefi gençlik
Emniyet tarafından yapılan araştırmada, terör örgütü üyelerinin büyük kısmının 15 ila 29 yaş grubu arasındaki gençlerden oluştuğu ortaya çıktı
Devlet mağdurlarına rehber
British Council tarafından hazırlanan, "Türkiye'de Hukuki Danışmanlık Hizmeti Veren Örgütler Rehberi"nde devletçe suçlanan kişiler, aile içi şiddete maruz kalanlar, medya yoluyla hakları ihlal edilenlerin başvurabilecekleri sivil ve resmi kuruluşlar hakkında bilgi verildi.

 


Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV


Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED
Bu sitenin tasarım ve inşası, İNTERNET yayını ve tanıtımı, TALLANDTHIN Web tarafından yapılmaktadır. İçerik ve güncelleme Yeni Şafak Gazetesi İnternet Servisi tarafından gerçekleştirilmektir. Lütfen siteyle ilgili problemleri webmaster@tallandthin.com adresine bildiriniz...