Türkiye'nin birikimi... | ||
|
Hint felsefesi ile karşılaştırmalı dinler tarihi konusunda uzmanlaşan Arlasez, sohbet boyunca en çok dilden, dildeki yozlaşmadan ve Osmanlıca'yı ihmalimizden yakınmıştı. Edebiyat Fakültesi öğrencisi bir arkadaşımdan duymuştum adını ilk kez. Tanışmamız, onu ilk ve son görüşüm de o arkadaşım sayesinde olmuştu yine... Yıldız Sarayı'na girmeden sol tarafta saraya bağlı ve halen IRCICA'nın bir birimi olarak faaliyet gösteren binanın üst katındaydı odası... Kitaplar, belgeler, fotoğraflarla dolu, adım atacak yeri olmayan küçük bir oda... Güleryüzle karşılamıştı bizi. Tam bir İstanbul beyefendisiyle karşı karşıyaydık. Dünya ayağına geldiKarşımızda ayaklı bir tarih duruyorken bir yandan onu yormaktan çekiniyor, bir yandan da merakımıza engel olamıyor, birbiri ardına sorular soruyorduk. Galatasaray Sultanisi mezunu olan ve Hint felsefesi ile karşılaştırmalı dinler tarihi konusunda uzmanlaşan Arlasez, üç saati bulan sohbet boyunca en çok da dilden, dildeki yozlaşmadan ve Osmanlıca'yı ihmalimizden yakınmıştı. Söyledikleri öyle önemli ve kaydadeğerdi ki, konuşmayı teybe almayı teklif ettim ama kabul etmedi. Çaresiz, dinlemekle yetinecektik... Cumhuriyet tarihindeki en büyük yanlışlardan birinin dil konusunda yapıldığını söyleyen Arlasez, Osmanlıca'yı çok iyi öğrenmemiz gerektiği konusunda nasihatler ederken bizi uyarlamayı da ihmal etmiyordu; "En az 200-300 yıl önceki eserleri okuyamazsanız, Osmanlıca bilmiyorsunuz demektir". Geçmişimizi iyi bilmemizi salık veren ve "Ne kadar geriye dönerseniz o kadar ileriyi görebilirsiniz" diyen Nuri hocamızın hayatında en mutluluk duyduğu şeylerden biri oturduğu yerden bütün dünyayı ayağına getirmiş olmasıydı. Arnold Toynbee gibi dünyanın önemli isimleriyle dostluk kuran Arlasez'in mektuplaştığı isimler arasında kimler yoktu ki... Bir ara özenle sakladığı dosyaları arasından Osmanlıca bir mektup çıkarıp gösterdi bize.. Daha çocuk yaşlarda ablasıyla ziyarete gittiği bir Hanım Sultan'dan gelen bir mektuptu bu... İlmi, eğitimi ve kültürü ile o yaşlarda bile dikkati çeken Arlasez'in sohbetinden çok hoşnut kalan Hanım Sultan, onu yeniden ziyarete beklediğini yazmıştı... Fotoğraf ustasıydıHerkes onu daha çok el yazması koleksiyonu ile bilirdi ama, aynı zamanda çok zengin bir fotoğraf arşivi de vardı. Eski İstanbullular gibi birer birer aramızdan çekilip giden, kaybolan, yitirilen eski evler ve mezartaşlarını fotoğraflamıştı... Fotoğraflamakla kalmamış, araştırmalar da yapmıştı. Nerede, nasıl mezar taşları bulunduğunu, hangi türdeki mezartaşlarının hangi döneme ait olduğunu ondan öğrenmek mümkündü. Fotoğraf arşivini IRCICA'ya vereceğini söylerken, bu önemli birikimin emin ellerde korunacağını bilmenin iç huzurunu duyuyordu. Öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünerek yanından ayrıldığımız Nuri Arlasez hocamızı, tekrar ziyaret etme kararıyla ayrılmıştık IRCICA'dan iki yıl önce... Ama bir daha kısmet olmadı. "Ölüm olmasaydı hayatın ne değeri olurdu" diyen o İstanbul beyefendisinin ölüm haberini duyduğumda, ilk aklıma gelen İstanbul'dan da bir şeylerin eksildiği idi. Çelebi Nuri ArlasezHayatını, Osmanlı medeniyetine adayan fotoğraf ustası, koleksiyoner Nuri Arlasez, ceza avukatı Hüsnü Selim Bey'in oğlu olarak 1910 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi'ini bitirdi ve babasının isteği üzerine hukuk tahsili aldı. Hiç evlenmeyen Arlasez, zamanını Hint felsefesine ait kitaplar okuyarak ve kendi imkanlarıyla el yazmaları, fermanlar, vakfiyeler, levhalar, işlemeler toplayarak geçirdi. Sahip olduğu paha biçilmez yazma koleksiyonlarını Topkapı Sarayı Müzesi'ne, kitap ve levhalarını Süleymaniye Kütüphanesi'ne bağışladı. Bir yıldır Kültür Bakanlığı'nın desteği ile bir bakım evinde kalmaktaydı. Önceki gün vefat eden Arlasez, Merkez Efendi Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Gülcan TEZCAN
|
|
Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya | Kültür | Yazarlar | Spor | Bilişim |
İnteraktif: Mesaj Formu | ABONE FORMU | İNTERNET TARAMA FORMU | KÜNYE | ARŞİV |
|