T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

A K T Ü E L

Vücudumuz konuşuyor

Ahmet İzgören'in 'Dikkat Vücudunuz Konuşuyor' adlı kitabına göre işaret parmağını kaldırarak konuşmak karşıdakini tehdit etmek, bacak bacak üstüne atmak ise savunmaya geçişin göstergesi.

Patronunuzun karşısında zam isterken rahat görünmeye mi çalışıyorsunuz? Hiç kimseyi tanımadığınız bir ortamda kendinizden emin bir tavır mı takındınız? Yoksa ilk buluşmanızda karşınızdakine değişik görünmek mi hedefiniz? Etrafınıza ne kadar farklı bir izlenim vermeye çalışsanız da asıl ruh halinizi vücut dilinizi ortaya koyuyor. Ahmet Şerif İzgören'in kaleme aldığı "Dikkat Vücudunuz Konuşuyor" adlı kitaba göre eller, bakışlar ve duruş ruhun aynası.

Ayağını denk al mesajı

Emniyet Genel Müdürlüğü, Genelkurmay Başkanlığı, üniversiteler ve özel sektör kuruluşlarında "vücut dili" üzerine seminerler veren İzgören, kitabında kişilerin karşısındakine mesajı yüzde 7 oranında sözlerin, yüzde 93 oranında ise ses ve beden dilinin verdiğine dikkati çekiyor. Kitaba göre, işaret parmağını kaldırarak konuşanlar, gizli bir biçimde karşısındakini tehdit ediyor. Örnek olarak, yeni genel müdür gülümseyerek, "arkadaşlar burada senelerce beraber çalışacağız" derken bu işareti yapıyorsa çalışanlara "ayağınızı denk alın, çalışmayanı gönderirim" mesajı içeriyor. Eller birçok mesaj veriyor. Elleri kenetli olanlar genel bir olumsuzluk ya da hayal kırıklığı yaşadıklarının mesajını veriyor. Ellerini önde birleştirerek "el pençe divan" duranlar karşısındakine "ne isterseniz yaparım" demek isterken, ellerin arkada birleşmesi ise kendine olan özgüveni, meydan okumayı anlatıyor. Ünlü tiyatrocu Haldun Dormen'in programlarını sunarken yaptığı parmak uçları birbirine yapıştırarak duruşu "konuya hakim" olduğuna, bir elin yüzü kapatması ise endişe içinde bulunulduğuna ait ipucu veriyor. Elin çeneyi okşaması bir kimsenin karar verme sürecinde olduğunu gösterirken, dinleyen kişinin eli yanaktayken, başparmağı çene altındaysa karşısındakine eleştirel, hatta rekabetçi yaklaşıyor. Diğer parmakların ağzı örtmesi ise iki şeyin ipucu; "benim de söyleyeceklerim var" veya "sana inanmıyorum"...

Yalan söyleyenler yakasıyla oynuyor

Kişiler yaşamlarında kendilerini güvende hissetmek için genelde masa, kürsü gibi bir yerin arkasında olmak istiyor, eğer bu yoksa savunma güdülerini bacak bacak üzerine atarak ya da kolları kavuşturarak gösteriyor. Özellikle yabancı ortamlarda bulunan kişiler kollarını kavuşturarak savunmaya geçiyor, bu sırada başparmaklarını dışarıda bırakanlar ise "savunmadayım, ama rekabete hazırım" mesajı veriyor. Bacak bacak üstüne atma ise savunmanın diğer bir şekli. Daha çok kadınların tercih ettiği bu oturuş içine kapanıklık ve savunmaya geçme duygusunu göstergesi kabul ediliyor. Kişi kabuğuna çekiliyor ve fikrini açıklamaya karar verdiğinde bacak bacak üzerine atmaktan vazgeçiyor. Bacağını dizden büküp diğerinin üzerine koyarak oturuş ise meydan okuma, hırs ve rekabetin işareti olurken, ayakları çapraz durumda olan kişilerin sakladıkları itirafları veya verebilecekleri tavizler bulunuyor. Yalan söyleyen kişiler ise yüzüne dokunup, gözleri kaçırıyor, erkeklerin büyük çoğunluğu yalan söylerken yakasıyla oynuyor ve gömleğini gevşetiyor.

 
Eyvah postacı bizim eve geliyor
Eskiden yolunu gözlediğimiz ve adına şarkılar bile düzenlenen postacılar, mektuplaşmanın yok denecek kadar azalmasıyla, resmi evrak ve fatura taşıyıcısı durumuna gelince, toplumun korkulu rüyası oldu. Uzun yıllar önemli iletişim kaynağı olan mektuplarımızı taşıyan, her Türk ailesinin özlemle beklediği ve onlar için şarkı dahi bestelenen posta dağıtıcıları, telefon, cep telefonu ve internet gibi iletişim olanaklarının oluşması sonucu eski popülaritelerini kaybedince, meslekte hüznü yaşamaya başladı.
'Kapı bile açılmıyor'
Yaşanan hızlı teknolojik değişim sonucu yalnızca resmi evrak ve fatura taşıyıcısı konumuna gelen posta dağıtıcılarının üyesi olduğu Türk Haber-Sen Kocaeli Şubesi Başkanı Necip Köftercioğlu, şunları söyledi: "Eskiden, postacılara halk arasında ayrı bir sempati beslenir, kimi zamanlar da pencere önlerinde yolları gözlenir, onlara su veya ayran ikram edilirdi. Ama, iletişim sektöründe yeniliklerin birbirini kovalaması üzerine, bizlere sadece resmi evrak ve fatura taşımak görevi kaldı. Artık, postacıları kimse güler yüzle karşılamıyor. Bugün kapısı önünde postacı görenler, ya fatura ya da icra makbuzu geldiğini düşünüp karamsarlığa bürünüyor. Artık herkes, (eyvah, postacı geliyor) diyor. Bazıları kapılarını bile açmak istemiyor. Bu da, doğal olarak moralimizi bozuyor." Necip Köftercioğlu, genellikle telefon faturası, icra tebligatları, boşanma evrakları ya da ödeme emirleri dağıttıklarını sözlerine ekledi.

6 Ağustos 2001
Pazartesi
 
Künye
Temsilcilikler
Reklam Tarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu
Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Hayat| Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED