T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Beni yanlışlayınız!

Yayımlandığı süreler içinde, edebiyat/şiir dünyasındaki 'Okul' olma konumunu hemen hiç yitirmeyen ve 'İnsan yetiştirmek' idealini daima koruyup kollayan, örneğin bir Diriliş'in, bir Edebiyat'ın veya bir Yönelişler'in bu alanda bıraktığı 'boşluk'u dolduran ya da gerek yapılaşması, gerek taşıdığı/ilettiği değer ve verimliliği, gerekse hissedilebilir vizyonu itibariyle buna aday olan herhangi bir dergi ve dergicilik anlayışı mevcut mu günümüzde?

Bu sorunun bendeki karşılığını sütunun sonuna saklamak kaydı ve aşağıda dile getirmeyi düşündüğüm konuyla alâkalı görüş ve gözlemlerimin, kolaysa ve elden gelirse 'yanlışlanması' arzusuyla; öncelikle sözünü ettiğimiz işlevlerin nasıl bir nitelik ve görüntü arzedip, ne türden bir eksen ve dolaşım sahası çizdiğini biraz olsun deşelemek istiyorum.

Günümüzle mukayese edildiğinde; 60, 70 ve 80'lerin edebiyat/şiir dünyasının anlayış ve anlamlandırmaları, tarz ve yaklaşımları, heyecan ve umutları, ilgi ve önerileri, hayâl ve beklentileri bağlamında ortaya çıkan/konan 'Okul' misyonuyla 'insan yetiştirmek' ufku, çok farklı yapılanma ve doğrultulara eşlik ediyordu hiç kuşkusuz.

Bir kere; ana hatları, kulvarları, zemin ve çerçevesi netlik ve belirginlik kazanmış, edebiyat/şiir algısı rafine hassasiyetlerin nişânesi olarak seçkinleşmiş bir dergi bünyesine 'intisap' edebilmek ve kadrosunda yer alabilmek için, genç şair ve yazarların uzun, zorlu, sabır ve emek isteyen bir yolculuğu göze almaları gerekirdi. Dergi yöneticileri, bir şair/yazar yetiştirmenin hiç de kolay olmadığını bilmekle kalmaz; bunu, gençlerin de kavramasını sağlardı. Zaten, yaptığı işi ciddîye alan ve kendini bu büyük serüvene hazırlayan genç şair de, öyle bir-iki şiirle afişe olup vitrine çıkmayı aklından bile geçirmezdi. O bakımdan, örneğin, dün şiire başlayan bir genç şairin, nitelik, yaş ve donanımın adı konmamış hiyerarşisini bozarak, ertesi gün, derginin ön sayfalarında arz-ı endâm etmesi hadisesine pek rastlanılmazdı. Yani, herkes haddini bilirdi ya da şöyle söyleyelim; dergi yönetimi, ürün seçme/yayımlama ilke ve politikalarıyla bunu bir şekilde ihsas ettirirdi..

Aidiyet his ve hassasiyeti baskındı; hatırlayınız, o zamanlar, "Ait olmak" diye bir anlayış vardı. Dergi ailesine dahil olan şair ve yazarlar, o derginin edebiyat/şiir dünyasındaki konumundan, eğilim ve yönelimlerinden, ilke ve ideallerinden, hasılı tüm yapıp-etmelerinden kendilerini de sorumlu sayar, yükümlülüğü paylaşırlardı..

Tecrübeler, el üstünde tutulurdu. Birikim ve donanımlara saygı duyulur; yaşça büyük olanların bilgi, görgü ve görüşlerine itibar edilirdi. Dolayısıyla günümüz ölçüsündeki ukalâlığın, gevezelik ve zevzekliğin esamesi okunmazdı o yıllarda. Pek âlâ, çenesi düşüklerin ve afra-tafra satanların terbiyesine itina gösterilirdi..

Sonra, oluş(turul)an edebî iklimin çapı ve hacmi ölçüsünde, bireysel farklılık, özellik ve açılımlar beslenmekle birlikte, dergide teneffüs edilen 'kollektif bilinç' ve 'kollektif hassasiyet'in yaygın ve olağan işaretleri, her aile üyesinin hem ürününde ve hem de edebiyat/şiir alanına dair tutum ve davranışlarında sezinlenmek imkânı bulurdu. Dahası, dergilerin kendi varoluşları, algılamalarına has bir mîzaçları ve ahlâkî renkleri mevcuttu..

Şair ve yazarlar arasında bağlılıklar, dostluklar, ağabey-kardeş ilişkileri hayli kuvvetli ve bir o kadar da sınır tanımaz düzeyde gerçekleşirdi. Hatır-gönül ilişkilerinin işlemediği ya da asgariye indirgendiği yegâne husus, ürün seçimlerinde yaşanan tercihlerdi. Estetik beğeni kıstasları söz konusu olduğunda, tabir caizse akan sular durur ve o andan itibaren dostluğun, arkadaşlığın hükmü paranteze alınırdı. Şimdi düşünüyorum da, dönem ve ortam bakımından benim için büyük bir şans olup imkân sağlayan Yönelişler'de, -kendini bulma yolundaki gençlere, bir süre için şans tanımanın ötesinde- beğeni formlarına hitap etmeyen ve dolayısıyla zayıf sayılan bir şiirin, dostluk-arkadaşlık hatırına dergi sayfalarında yer bulması mümkün değildi. Doğrusu, buna geçit verildiğini hiç hatırlamıyorum. Bilâkis, dergi içinden olan arkadaşların şiirleri, daha sık dokulu estetik eleklere tâbî tutulurdu.. Bunun birçok örneğini yaşadım..

O zamanlar, dergi çıkarmanın maddî külfeti, paylaşılabilir veya hakkından gelinebilir bir bedelle karşılanırdı belki ama; şair ve yazarları rahatsız eden ve dolayısıyla kolay kolay yola koyulmayı göze alamadıkları esas unsur, varoluşunu yeni bir dergiyle sürdürmenin ağır, mânevî sorumluluğuydu. Bu bakımdan, zorunlu kalmadıkça ve sahici bir ihtiyaç doğmadıkça, hemen hemen hiçbir şair/yazar (kümesi), kendini ifade edebilecek yeni bir dergi arayışına girmezdi...

Evet, sözünü ettiğimiz yıllarda, dergilerin 'Okul' olup, 'İnsan yetiştirmek' gibi temel meseleleri, özetle bir kısmına değinebildiğimiz bu ve benzeri bağlamları içeriyordu.

"Peki, ya günümüzde?" demeden önce, ısrarla, yukarıda altını çizdiğim hususlarda, mümkünse 'yanlışlanmak' istediğimi belirtmeliyim.

Unutmadan, yazının girişinde ortaya attığım soruya benim cevabım, "Evet, aslında mevcut!" biçimindedir ve fakat "Acaba hangi kalite ve düzeyde?" gibi bir soruyu da, ister istemez beraberinde taşımaktadır.

Haftaya, hem bunu görelim ve hem de bu 'ironik' cevabın nasıl 'yanlışlanabileceğine' bakalım. Nasıl olsa, yukarıdakilerin 'yanlışlanması' zor! Hatta, mümkün değil.. İyisi mi; ben kendi cevabımı 'yanlışlayayım'.


6 Ağustos 2001
Pazartesi
 
İHSAN DENİZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED