T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kutsal ve profan

İslam dünyası hatta tüm dünya nefesini tutmuş Amerika'nın nasıl tepki vereceğini, ilan ettiği savaşın boyutlarını kestirmeye çalışıyor. Bu savaşın bilinen anlamda bir savaş olmayacağının açıklanması geleceği ilişkin kaygıları daha da artırıyor.

11 Eylül sonrası stratejik analizler ve denge hesapları dünya sistemine nasıl şekil verirse versin bu savaşta (aslında her savaş öyledir) ideolojik söyleminin öne çıkacağı, özellikle Müslümanlar'ı ilgilendiren tarihi, kültürel ve ideolojik alanda bir hesaplaşma yaşanacağı söylenebilir. ABD yöneticilerinin en azından şu ana kadar yaptıkları düşman tanımı, mücadele yöntemi, bunun yaygınlık alanı ve zamanına ilişkin açıklamalardan konvansiyonel bir savaştan çok psikolojik boyutun ağır bastığı bir ideolojik savaşa evrilmekte olduğu izlenimi veriyor. Her ne kadar resmi söylem gittikçe makul bir dil kazanmaya başlasa sokaktaki Amerikalı'nın hafızasından kolay kolay atamayacağı yeni bir düşman tanımlaması ortaya çıktı.

Öfkenin kaynağı

Yaşanan can kaybının büyüklüğü kadar saldırıya maruz kalan hedeflerle Amerikan bilincini oluşturan, Amerikalılık kimliğini anlamlı kılan semboller arasındaki ilişki çözülmeden öfkenin büyüklüğünü kavramak mümkün olmaz. Time dergisinin son sayısında yer alan bir resim aslında Amerikalılık bilinci, Amerikalılık kimliği ile saldırı arasındaki ilişkiyi açıklayıcı mahiyetteydi. Ellerinde mum olduğu halde kurbanlar için ayine katılan Amerikalılar'ın resmi. Ancak fotoğrafta küçük bir ayrıntı Amerikalılar'ın gerek toplumsal gerekse resmi düzeyde tepkilerini anlaşılır kılmaya yetiyor. Ellerinde mumla ayine katılan insanların diğer elinde ölen yakınlarının fotoğrafı değil çöken Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kuleleri vardı. Aslında yapılan ayin ölen insanlardan çok çöken kuleler içindi.

Ayin, dua gibi kutsalla ilişkili anma toplantısında amacı ve işlevi bakımından tümüyle dünyeviliği işaret eden bir objenin fotoğrafının yer alması Amerikan insanının ontolojik güvenlik alanı ile çöken bina arasında nasıl bir bağ kurduğunu göstermektedir. Öfkenin zaman zaman histeri noktasında irrasyonel bir retoriğe bürünmesi, başa gelen felaketin büyüklüğünden çok algılama düzeyinde de olsa, sembolik düzeyde de olsa ikiz kulelerle bire bir Amerikan varlığının ve Amerikalılığın dayanaklarının berhava edilmesiyle ilişkilendiriliyor olmasındandır. Profanı kutsallaştıran premodern içerikli postmodern bir durumla karşı karşıyayız.

Newyork'ta, insanların dünyeviliği kutsama anlamında ikiz kulelerin resmiyle ayin yapmaları, aslında, modern dünyanın bunalımı ile doğrudan alakalı, modern insanın varoluş krizinin geldiği en son sınırı göstermektedir.

Amerikan yönetimi ve sokaktaki Amerikalı bunun için feveran halindedir. Bu nedenle büyük bir devlet ve onun vatandaşlarından beklenen olgunlukla tepki vermekten çok medeniyet krizi içindeki bir toplumun tepkileriyle hareket etmektedir.

İslam dünyasının misyonu

Amerika'nın bu denli ölçüsüz tepki göstermesi aslında başta İslam dünyası olmak üzere pek çok kesimde şaşkınlık oluşturdu. Amerikan imajının en zirvede olduğu, hatta İslamcı aydın ve siyasilerin bile Amerikan değerlerini (samimi olarak) içselleştirmeye, Amerika'yı referans noktası kabul etmeye, meşruiyetlerini orada aramayı dillendirmeye başladıkları bir dönemde bu olay çok şeyi değiştirecek gibi. Çöken kulelerle birlikte Amerika'nın kendine ve değerler sistemine olan güveni çöktüğü gibi dünyanın diğer taraflarındaki insanlar için de albenili makyajın silinmesi, Amerikan rüyasının bitmesi anlamına geldi.

Stratejik hesap/aşma/lar bir yana, İslam dünyası bu gelişmeleri değerlendirebilirse modern dünyanın bunalımına alternatif bir çözüm önerebilir. Entelektüel olarak Batı'nın ne büyük kriz içinde olduğu çözülen Amerikan değerleri karşısında bir kez daha ortaya çıktı. Aslında kulelerle birlikte bir değerler sistemi çöktü. İnsanların kendilerini bu denli çaresiz ve güvenliksiz hissetmelerinin ve de kızgınlıklarının kaynağını burada aramak gerekir. Bu noktada İslam dünyasının göstereceği entelektüel performans, değerler sistemi sarsılan modern insanın ontolojik güvenlik alanına kavuşması için alternatif sunma imkanını doğurabilir.

Gerek stratejik olarak gerekse kültürel ve ideolojik olarak batılı ittifakın kendi içindeki çelişkileri gözeterek ortaya konacak ortak akıl, hem İslam dünyası hem de Batılı insan için önemli fırsatlar sunabilir. Bu anlamda ABD'nin ilk günlerdeki retorikten geri adım atması kuvvetle muhtemeldir. İslam dünyasının kendine olan saygı ve güveni, yaslandığı medeniyet sisteminin olgunluğu kimi Batılı liderlerin telaşesinden etkilenmeyecek düzeydedir.

İslam dünyası, bunu gösterecek entelektüel, diplomatik ve hatta stratejik argümanlara sahiptir. Ortak bir akılla hareket ederek yapılacak girişimler global McCartyizmin üstümüzdeki etkilerinin de hafiflemesine yardım edecektir.


2 Ekim 2001
Salı
 
AKİF EMRE


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED