T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Gaflet de var dalalet de!

Ekonomik krizin giderek ağırlaşması, bir biri peşi sıra kapanan iş yerlerinin sayılarının çığ gibi büyümesi Türkiye'de "hükümet var mı?" tartışmasını başlattı. Ve sonuç olarak "Türkiye'de olaylara hakim olabilecek, toplumu yönlendirecek, yüreklendirecek bir hükümetin olmadığı" ortaya çıktı.

Bizim 5- 6 aydır yazdığımız şeyler, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi toplantısında gündeme gelince hükümet hop oturup hop kalktı. Daha önce "durumdan vazife çıkarıp" akla gelmedik uygulamaları yapan sayın Ecevit, önceki gün, "Biz ekonomiyi düze çıkarıyor, krizi bitiriyorduk ama 11 Eylül'den itibaren Türk ekonomisi de büsbütün sarsıldı." diyerek "beceriksizliklerini" terörizm belası ile "örtbas" etmeye kalkışıyor.

Türkiye'de hükümetin dışında herkes "krizin etkilerini azaltmak" için el ele vermiş çaba harcarken, koalisyonun birinci partisi DSP genel sekreter değiştirmekle meşgul. İkinci partisi ise tabanından gelen tepkileri nasıl karşılayacağını bilemez durumda. Üçüncü partisi ANAP ise, "asker bizi dışlıyor" kompleksi ile milletvekili istifalarını önlemeye çalışıyor.

İşçiler, işverenler ortak çalışma yaparak, "ekonomik krizden işletmelerin ve çalışanların en az zararla kurtulmaları için ortak çözüm yolları arıyorlar. Reel sektörün yatırım ve üretim yapması, istihdam yaratması ve ihracata yönelmesini sağlayacak" arayışlarda bulunuyorlar. TİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ'in ortak çalışmalarının sonuçları bugün, TİSK'in ev sahibi olduğu bir toplantıda tartışılacak.

Sorarım size, "ekonominin başına Kemal Derviş'i getirip çare aramasının" dışında, hükümetin bir çalışması var mı?

Ecevit diyor ki, "dış ve iç kaynakların harekete geçirilebilmesi, mali politikaların dışında, reel sektöre ferahlık sağlanabilmesi halinde ekonomiyi düzlüğe çıkarabileceğiz."

Ecevit haklı. Söylediklerinin hepsi doğru. Daha önce "Sayın Başbakanım, siz görevdeyken biz batıyoruz. Şöyle şöyle yapmalıyız ki, ülke yangın yerine dönmekten çıksın" diye "çırpınanların" kendisine verdikleri raporların bazı cümlelerini unutmamış. Peki "dış ve iç kaynaklar" nasıl harekete geçirilebilecek. Bunu Ecevit mi yapacak?

İşte asıl sorun burada. Asıl sorun, Başbakanın ve başında bulunduğu hükümetin, ekonomiyi sarsan krizlerin, "kriz tetikçisi" olduğunun farkında olmaması.

Onlar "Türkiye'yi gayet güzel yönetiyoruz" sanıyorlar. İşçisi, memuru, işadamı, emekliler, çiftçiler, esnaf herkes kan ağlıyor. "Vatandaş Başbakanlığa gelip eylem yapmasın" diye Başbakanlığa giden yollar kapatılıyor ama Ecevit, "başarısızlığı" kabullenmiyor, "Hükümetin tahrip edilmek istendiğini, hükümete komplo kurulduğunu" öne sürüyor.

"Türkiye'nin kurtuluşu" için, Ecevit'in istifa etmesi ve bu hükümetin yerine yeni bir hükümetin kurulması gerekiyor. Bu hükümetle "dövizin en bol olduğu" Temmuz ayında, "döviz krizi" yaşıyoruz. Bu hükümetin "beceriksizliği" yüzünden Kasım ayında "likidite eksikliği" nedeniyle "Kasım Krizi" yaşıyoruz. Bu hükümetin başının, MGK toplantısını terk etmesi nedeniyle "19 Şubat Krizi" yaşıyoruz. Bu hükümet ülkenin başında bulunduğu sürece daha çok krizler yaşarız.

Onun için hemen bir "yeni hükümete" sahip olmalıyız. Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin hepsinin katıldığı, halkın ve Meclisin geniş desteğini alan Milli Mutabakat Hükümeti derhal kurulmalı ve bu kötü gidişe "dur" denilmelidir.

Türkiye'nin kurtuluşu bu hükümetten bir an önce kurtulmaktır.


2 Ekim 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED