T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Üç aşamalı eylem planı

İşlerin bu hükümetle yürümeyeceği belli de, "Başbakan gitsin, bakanlar değişsin" diyenlerin niyetleri ve teklifleri ne?

Başbakan Bülent Ecevit'in ciddi sağlık sorunları olduğuna ilk dikkat çekenlerdenim. Dünya tarihinde, özellikle kritik dönemlerde işbaşında bulunan liderlerin, bazen görünür bazen ölümlerinden sonra ortaya çıkan hastalıkları yüzünden yaşanan zorlukları, örnekler de vererek, burada dile getirdim. Dünyaya epey pahalıya mâl olmuş büyük sarsıntılarda, liderlerin sağlık durumları, inanılmaz ölçülerde etkilidir. Bütün melekelerine hâkim bir Ecevit ile, muhtemelen, geleceğimizi karartan boyutlara varmış ekonomik krizleri çok daha basit zararlarla atlatabilirdik.

Ancak, biz bu itirazları kayda geçirirken, şimdilerde "Başbakan ayrılsın" kampanyası açanlar, hükümete daha uzun yıllar ömür biçmekle meşguldüler... Türkiye, sadece Ecevit'in rahatsızlığı yüzünden değil, geniş bir koalisyonun olan-bitene göz yumması yüzünden de birbirinden derin iki kriz yaşadı.

Bugünün şartlarının daha büyük tehlikeleri kapıya dayadığı belli. Dünya yepyeni bir savaşa hazır hale getirildi; ülkeler ABD öncülüğünde oluşan cephede saf tutuyor. Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya'ya dağınık coğrafyanın tam merkezindeki Türkiye'nin bu savaşın önemli unsurlarından biri olacağı şimdiden belli. Böylesine muhataralı bir dönemde, tehlikeli kararlar alınacağı bir sırada, hükümetin başında sağlık sorunlarıyla başetmek zorunda bulunan Bülent Ecevit'in bulunması gerçekten tedirgin edici...

Ancak, ülkeyi fakirleştiren kararlar alınırken Ecevit'in işbaşında bulunmasında herhangi bir mahzur görmeyenlerin, başbakanın ülkeyi mâceralara sürükleyebilecek gelişmelere ters bakmayı sürdürdüğü bir sırada "Ecevit istifa" diye ortaya dökülmeleri düşündürücü. Acaba, gerekirse hükümeti de düşürmeyi amaçladığı anlaşılan kampanya, Ecevit'in devlet ve hükümet işlerine bakamayacak hale gelmesiyle mi, yoksa mâceracı bir yaklaşımı zorlamaya çalışanlara direnmesiyle mi ilgili?

Bu sorunun gerçek cevabını bilmek elbette zor.

Zihni berrak yöneticilere en fazla ihtiyaç duyulan bir dönemden geçiyoruz. Halkın güvenine sahip, temsil kâbiliyeti olan bir hükümet işbaşında bulunmalı. Bugünkü hükümet, koalisyon partilerinin halk nezdinde düşen itibarı yüzünden, temsil kâbiliyetinden de güvenden de yoksun. Başbakanın sağlık durumu da tüy dikiyor. Böyle bir yönetimle yakalandığımız 'savaş' anaforu bizi Afganistan'dan daha beter vurabilir. Bir an önce, halkı temsil eden, güvenilir bir hükümete kavuşmamız şart.

Bunun yolu siyaset ortamının tazelenmesinden geçiyor. Bir erken seçim gerçekten halkı temsil eden partileri Meclis'e ve iktidara taşımaya yarayabilir. Ancak, dikkat ederseniz, "Hükümet değişsin, başbakan gitsin" diyenler, 'erken seçim' teklifine yan bakıyorlar. Önce "Ekonomik kriz daha derinleşir" diyorlardı, şimdiki bahaneleri 'savaş durumu'... Oysa, bir erken seçimi kapımıza dayayan onların "Seçim olmasın" diye sarıldığı gerekçeler; seçim, ekonomik kriz daha da derinleşmesin, savaş tamtamları çalarken ülke mâceralara sürüklenmesin diye gerekiyor...

Bu noktada üç aşamalı bir eylem planı teklif ediyorum: İlkin, artık geleneksel destekçilerinin bile arkasından çekildiği bu hükümet hiç vakit kaybetmeden görevi bırakmalıdır. Ardından, ülkeyi en kısa sürede seçime götürecek Meclis'teki her partiyi içinde barındıran geniş tabanlı bir 'ulusal mutabakat hükümeti' kurulmalıdır. Son aşama ise, siyasi partiler ve seçim yasalarında gerekli değişikliklerin gerçekleştirildiği bir ortamda gidilecek bir erken seçimdir.

Ne olur, Türkiye'ye yazık etmeyelim. Eskiden "Başka Türkiye yok" deniliyordu, şimdilerde Türkler'in gidebileceği başka ülke de yok...


2 Ekim 2001
Salı
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED