T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Nureddin Farah

Nureddin Farah, Somalili bir roman yazarı. İki yıldır Güney Afrika'nın Cap kentinde yaşıyormuş. Üniversitede hocalık eden Nijeryalı eşinin peşinden gitmiş oraya. 11 Eylül günü öğle yemeğinden sonra televizyonu açmış, niyeti CNN'de spor programı izlemekmiş. Ekranda bir kuleye dalış yapan uçağı gördüğünde, bunun bir film olduğunu düşünmüş. Televizyonu kapatıp çayını almaya gitmiş. Bir arkadaşı telefon edip saldırıyı haber verince, fincanı bırakıp televizyonu yeniden açmış. Olanları Tom Clancy'nin hiç okumadığı kitaplarından birinin devamı gibi algılamış.

Hannah Arendt, Karl Jaspers gibi düşünürleri yeniden okuduktan sonra, onlarla birlikte kendi kendine soruyormuş: "İnsanlığa karşı işlenen suçun bedelini ödemek, cezalandırmak mümkün mü?"

Nureddin Farah bundan pek emin değil. O terörün ve şiddetin yabancısı olmayan, sürgünde yaşayan bir romancı. On yıldan beri Somali'nin kanının nasıl içildiğini görüyor. Son kitabı Dün, Yarın'da 1993-1996 yılları arasında Kenya'ya ve Avrupa'ya iltica eden Somalilileri anlatıp sorguluyormuş.

Ülkesi Somali yirmi iki yıl, Syad Barre'nin komünist olduğu kadar Amerikan özentili diktatörlüğü altında ufalanmış, 1991 başından itibaren de kabilelerin savaşıyla erimiş. Ülkeyi açık artırmayla satan savaş şeflerinin çıkarı, barışı engellemekten geçiyormuş. Geleneksel kabileler, onların paravanları olmuş. "Kabile, şimdi karşımıza çıkarılan Bin Ladin gibi bir şey", diyor Nureddin, "Savaş çıkarmayı haklı kılan bir soyutlama." "Anlayabilmek ve doğru tepki verebilmek için soyutlamayı bırakmalıyız; nedenlere ve belirli sorumluluklara bakmalıyız."

Somali artık ikiye bölünmüş durumda, ama sâkin görünüyor. "İnsanların çoğu, iş ve eğitim olursa, askerler silâhlar azalırsa, daha uzun bir hayatın olabileceğini anlamış görünüyorlar. Şikâyet erkânının yakınmaları, peş peşe gelen bozgunlardan sonra tükendi: İngiliz ve İtalyan sömürgecilerden yakındılar, sonra Syad Barre'den, sonra savaş şeflerinden, sonra eski hükümetten. Şimdi, kendilerini eleştirmeye başlıyorlar. Bu, düşünmenin başlangıcıdır."

Yazara göre "şikâyetçilik" bütün Somalililerin ortak hastalığı.

Nureddin Farah, kitaplarında halkına güzel haberler vermek yerine onların bozulmuş bilinçlerine ayna tutmaya çalışıyormuş.

Bugünlerde Somali'ye dönmeyi düşünmüş ama eşi ve çocukları karşı çıkmışlar. Çünkü 1996'da savaş şefleriyle görüşürken içlerinden birini, dört gün boyunca rehin tutmuşlar. O sıralar Farah'ın bir cilt hastalığı varmış. Hastane yolunda gardiyanlarından kaçmayı başarmış ama yine yakalanmış. Sonunda savaş şefi ona demiş ki: "Serbestsiniz, istediğinizle görüşebilirsiniz ."

Mogadişu'nun kozmopolitizmini, Nevyork'un çok kültürlülüğünü, Londra'nın kitapçılarını ve Roma'nın tatlı hayatını beğenen yazar, bir edebiyat sürgünü.

Not: 27. 09. 2001 tarihli Liberation'dan yararlanıldı.


2 Ekim 2001
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED