|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nemrud dağlar gibi ateşi yakmış ve Hazreti İbrahim'i içine atmış. Uzaktan bir karga, ağzında bir dal, uçuyor ateşe doğru. Ona soruyorlar: -Zaten ateş volkan gibi. Bu senin gaganda taşıdığın dalın ne etkisi olacak? Karga; -Olsun, diyor, küçük müçük, maksat düşmanlığımız belli olsun. Sonra bir güvercin gagasında bir damla su ile görünüyor. İbrahim için yakılan ateşin üzerine dökecek. Yoluna çıkıp, soruyorlar: -Ne işe yarar dağ gibi ateş karşısında bir damlacık su? -Olsun, diyor güvercin, dostluğumuz belli olsun. İşte tam böyle. "40 ülke ile birlikte hareket ediyoruz" diyor Dabulyu Bush. Kime karşı? Zaten yıllar süren işgallerde, kahredici iç savaşlarda harabeye dönmüş, dikili ağaçtan mahrum, bombalanacak yeri kalmamış Afganistan'a... Bu, Afganistan'ın büyüklüğünü mü gösteriyor, yoksa koalisyona katılan 40 ülkenin küçüklüğünü mü? Dünyanın devleri bir arada... Öncelikle Amerikan ve İngiliz birlikleri, çağın en modern silâhları ile yükleniyor Afganistan'ın üzerine... Rusya "Vurun" diyor. Almanya, Fransa "vurun, yanınızdayız" diyor. Bush'a göre kimi istihbarat sağlıyor, kimi havaalanını açıyor, kimi ikmal yapıyor, kimi moral veriyor. Kimi de susarak katkıda bulunuyor. Acaba Afganistan mı bu kadar büyük, yoksa koalisyon mu bu kadar küçük? Biz böyle zamanlarda Çanakkale'yi hatırlarız. Ve Akif'in mısralarını: "Kimi Hindu kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ. Hani tauna da züldür bu rezil istila..." Ya da "Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer..." Acaba o zaman İngiltere'nin gerekçesi neydi 'Hindu'sunu, yamyamını Çanakkale açıklarına taşırken? Osmanlı'yı medenileştirmek mi? Zahir Şah'ın bir gerekçesi var Afganistan'ın vurulması için, Kuzey İttifakı'nın bir gerekçesi var... Rusya'nın, Hindistan'ın, İsrail'in desteğinin gerekçeleri var. Türkiye'nin de gerekçesi olmalı... Ve bunların tümü Amerika-İngiltere tarafından oluşturulan gerekçe ile bütünleşmeli... Peki nasıl buluşuyor bütün bunların gerekçeleri? Uluslararası terör öyle mi? Hadi canım sen de... Sabra Şatilla'da neredeydiniz? Çeçenistan'da Rusya'nın yanında değil misiniz? Keşmir'de Hindistan'ın? Aslında karga ve güvercin psikolojisi ile hareket ediliyor. "Dostluğumuz belli olsun-Düşmanlığımız belli olsun!" Neden? Çünkü dünya yeniden şekillenecek ve şimdiden "güçler mücadelesi"nde herkesin yerini belirlemesi lâzım... Soru şu: "şekillendirenler" yanında mı yer alacaksın, "şekillenenenler" yanında mı? Bu kadar ülke "baş şekillendirici" olarak kabul edilen Amerika yanında yer almak üzere bir araya geldiğine göre acaba "şekillenecekler" safında kim kalacak? Aslan payı kimin olacak, tilki payı kimin? Üsame'ye ve Afganistan'a düşmüş Filistin'in derdi? Belli ki canlarına susamışlar. Hiç dünyalı gibi düşünmüyorlar anlaşılan... Hiç IMF'ye mahkûm hale gelmediniz mi be adamlar! Hiç, sırtınızı Amerika'ya dayayıp ebedi iktidar hülyasına kapılmadınız mı! Hem Müslüman kalıp, hem de mazlum Müslümanlar'a gözlerinizi yummayı becerememek size mi kaldı! Savaşla boyun eğeceğinize parayla boyun eğseydiniz süper güç odaklarına... Bu çağda bu kadar istiğnanın mânâsı var mı? Hem mazlûmiyet çığlığınızın anlaşılacağını tahayyül edecek kadar saf mısınız? Bu çığlıklar, 40 devletin medya hoperlörüyle güçlendirilen savaş tamtamlarını delip geçecek kadar güçlü müdür sanıyorsunuz? Bosna'ya siz gelmeseymişsiniz, Bosna çoktan gitmiş olurmuş Sırp vahşetinin kanlı elinde. Çeçenistan'da siz varmışsınız ve bu İslâm toprağını savunmayı, İslâm kardeşliğinin vacibi gibi algılamışsınız. Belki Keşmir'de de siz varsınızdır. Belki Filistin'de de üç çocuk az ölsün diye çırpınmışsınızdır. Çağırsalar belki yarın Allah korusun başı dara düştüğünde Türkiye'yi, Pakistan'ı savunmak için de gelirsiniz. Ama geçin bunları, çağ o çağ değil. Pakistan! Ah Pakistan! Kafası nasıl karışmıştır bu güzel Müslüman ülkenin... Pervez Müşerref, ağzında bir dal parçası, ateşe doğru uçuyor. Düne kadar arkasında yer aldığı ülkeyi yakacak... Halkının "Yapma, bu utanç verici desteği verme" çağrılarını duymuyor. "Amerikan büyüsü - ya da dayatması" dostlukları ve düşmanlıkları garip biçimde ayrıştırıyor. Yukardan atılan yiyecek paketleri züğürt tesellisi... Bush'un ve Blair'in "İslâm'a saygı" sözcükleri züğürt tesellisi... ve tabiî, yanmış yıkılmış Afganistan'ın muhtemel yeni yönetiminin oluşumundaki söz hakkı züğürt tesellisi... Malezya, Endonezya "destek vermiyorum, dedi, çünkü siviller ölecek..." Bir güvercin selâmı... "Dostluğumuz belli olsun!" Türk medyasına bakıyorum, ekranlar, safyalar, kalemler, ağızlar, saldırının başarı haberlerine kilitlenmiş. Amerika'yı ahlâka çağıran birisi çıktı mı, spiker uyarıyor "Bu sizin görüşünüz efendim, kanalımızı bağlamıyor..." Afgan iklimine en yakın olan tv kanalımız bile, Amerika'nın savaş propagandasının uzantısı olarak "Taliban zihniyeti"ni masaya yatırıyor. Böyle bir ortamda "Hiroşima zihniyeti"ni anlatacak değil ya... Aferin! Yeriniz belli olsun! Yarın masa kurulduğunda size de yer verirler! Afganistan'a düşen her bomba, sivil hedefleri vurdukça -ki vuruyor- benim, çocuklarımın yüreğine düşüyor. Evimizde Afgan acısı var. Terörün her türlüsünü şiddetle reddediyorum, masum insanların teröre hedef kılınmasını reddediyorum, ve bu küçük İslâm toprağına karşı girişilen vahşî saldırıyı bütün kalbimle kınıyorum. Bu duyguların bir cirmi olur mu bu korkunç savaş yangınında, diye sorarsanız, "olmasın, derim size, yeter ki dostuluğumuz belli olsun." Biliyorum ki 40 devlet, yarın Afganistan utancını paylaşacak. Özellikle de küçük hesaplar içinde bocalayan İslâm ülkeleri... Bu utançtan pay almak istemem.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |