|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Saldırıdan önce George W. Bush, bu operasyonun Afganistan'la sınırlı kalmayacağını nasılsa ağzından kaçırıveriyor. Hayır, bu defaki gaf değil... Öncekinin ("bu bir haçlı seferidir" sözünün) gaf mı, bilinçaltının bir tezahürü mü olduğu tam seçiklik kazanmadan, ABD Başkanı, gerçek niyetin ne olduğunu açık ediyor. Nitekim, savaşın ilk dakikalarında Endonezya'da yaşayan Amerikan vatandaşlarına "tahliye için hazır ol" emri gönderildiği, Yemen, Suudi Arabistan ve Mısır'da bulunan sivil-asker görevlilere de (muhtemelen CIA elemanlarına) fazla ortalıkta görünmemelerinin tavsiye edildiği bildirildi.. Kamuoyunu iknada fazla zorlanmayan Amerika, önce "prestij" dedi ve Afganistan'ı vurdu. Bunun sıradan bir "prestij savaşı" ve terörizme karşı "global mücadele" olduğunu söylemek zor... "Kim ki medeniyet diyorsa odur medeniyet düşmanı, kim ki terörist kelimesini en çok kullanıyorsa odur terörist" deyip işin içinden çıkmak da var ama, bu kez iş çok ciddî... Savaş, Başkan Bush'un da belirttiği gibi Afganistan'la sınırlı kalmayacak ve küresel kapitalizme direnen tüm odaklar (uluslar) saldırıdan payına düşeni alacak. Fakat, Ladin'in el-Cezire televizyonuna yaptığı açıklama, az da olsa, ABD'nin hesaplarını bozdu. Çünkü, Ladin'in cihad vurgusu "doğrudan" İsrail'le ilgiliydi: İsrail ıslah edilmedikçe "cihad"ın süreceği, dolayısıyla "terör"ün güvenli bilinen ülkeleri vurmaya devam edeceğini söylüyordu Ladin. 11 Eylül'de büyük bir psikolojik çöküntüye uğrayan Amerikan halkının, İsrail adına savaşan bir "tetikçi ülke" görüntüsüne ne kadar tahammül edeceği bilinmiyor. İhtimal ki, önümüzdeki günlerde Amerika'da bazı çatlak sesler yükselecek. Fakat bizi, şimdilik, Ankara'da şaşkınları oynayan Türkiye Cumhuriyeti ilgilendiriyor. Rusya, mevcut ikliminden yararlanıp, Türkiye üzerinden batıyla "işbirliği" imkanları arayan ülkeleri, örneğin Gürcistan ve Azerbaycan'ı, bir punduna getirip kendi ittifakına dahil ederse, Türkiye'nin tavrı ne olacak? Ankara'nın bu konuda bir planı, bir stratejisi var mı? Rusya, stratejik kültür olarak Türkiye'nin rakibi olduğuna göre, Moskova'nın kazançlı çıkacağı her konu, otomatikman Ankara'nın zarar hanesine yazılacaktır. Peki, "NATO-ABD-AB" denklemi içinde kendisini nereye yerleştiriyor Türkiye? Türkiye, biliyoruz ki, batı ittifakınca cezalandırılan bir ülke. Ekonomik kriz, vs... ABD'yle örtük bir "çatışma" bile sözkonusu. Bu çatışmanın Kuzey Irak'ın statüsüyle alakalı olduğu açık. Türkiye, "soğuk savaş" dönemi statüsü ve coğrafyasının değişmesini istemiyor. Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt devletini ise "savaş sebebi" sayıyor. Türkiye'nin tavrı "varolanı koruma" refleksiyle açıklanabilir. Varolanı oysa, tarihimize ve medeniyetimize ait kavramları korumadan, tarihsel derinliğimizden kaynaklanan "tecrübe"yi harekete geçirmeden nasıl koruyabilir, fiziksel ve psikolojik bütünlüğümüzü nasıl sağlayabiliriz? İçimize kapanarak, iç tartışmalarla ve gerilimlerle vakit geçirerek nasıl gerçekleştirebiliriz kendimizi? Ankara'nın bu konu üzerinde de "enine boyuna" düşünüp bir "strateji" geliştirmesi gerekiyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |