|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yeryüzünün en adaletsiz yargıcı Amerika, sonunda kararını verdi ve Kabil'e ilk bombayı attı. Belki de hiçbir zaman sağlanamayacak bir adalet adına terörün adresi olduğu bile ispatlanamayan Afganistan'a füze yağdı, yağmaya devam ediyor. Oysa, bu bahtsız ülkeye son bomba düştüğünde dünyada ne adalet tesis edilmiş olacak ne de terör bitmiş olacak. Aksine, intikam ve öfkenin taraftarları çoğalacak. Belki Amerika öfkesini dindirecek ama, kendi zihnine kurduğu mahkemede aldığı bu ağır kararın temyiz yolunu da açmış olacak. Bu temyiz tabii ki yine aynı yolla; yine silahla ve bombayla yapılacak. Çünkü saldıran Amerika bile olsa, Afgan topraklarının "Usame Safarisi"ne yaptığı zoraki evsahipliğinin sınırına bir gün mutlaka ulaşılacak. O gün Amerika, Usame'yi bulsa da bulmasa da; o andan itibaren Usame ya da takipçileri Amerika'ya karşı erkeklik gösterisine girecek ve kaos işte o zaman başlayacak. Dizginleyemediği öfkesi, "dünyanın jandarması"nın, insanlığa sağladığı sözde huzur ve sözde barışın da sonunu getirecek. Huzur da, barış da herkese zehir zıkkım olacak. Dahası... İslam'ın yarattığı medeniyeti aptal yerine koyarak başlatılan bu infaz, yeni korkular üretecek. Hem Doğu hem de Batı, "uluslararası toplum ittifakı" yalanının ardında bir Haçlı koalisyonu olduğunun aksi asla iddia edilemeyecek bu yargısız infaz saldırısının bedelini; her yeni güne "üçüncü dünya savaşı"na uyanma korkusuyla başlayarak ödeyecek. Amerika ve ortaklarının yargısız infazı bundan sonra terörün de terörü bir yöntem olarak benimseyen devletlerin de iştahını kabartacak. Sam Amca, yine müthiş bir icatla insanlığa yol gösterecek. Herkes, "süper güç"ün izinde, kendi adaletini kendi bildiği yolla tesis etmenin ruhsatını cebinde bilecek. Kabil'e bombanın düştüğü ilk gece, insanlığın "teröre karşı terör"ü keşfedişinin günü olarak tarihe kayıt düşülecek. Bu insafsız keşif hiç şüphe yok ki, katliam ve zulmün her türlüsünü sinesinde barındıran tarihin yüzünü bir kez daha kızartacak... Ama bu kez hiç olmazsa modern çağların tarih yazıcısı medya, avucunu yalayacak. Gerçeği gizlemek fayda etmeyecek ve Afganistan'da olacaklar en az 11 Eylül'de New York'ta olanlar kadar derin bir izle zihinlere kazılacak. Bu kez kimse, Körfez savaşında insanlığa yutturulan "Herşey medyanın gözü önünde yaşandı. Bütün dünya savaşı film izler gibi TV'nin başında takip etti" martavalına kulak asmayacak. Çünkü, dün Irak'ta olmadığı gibi bugün Afganistan'da da hiçbir şey bütün dünyanın gözü önünde olmuyor. Olsaydı, insanlık kendisine izlettirilen atari oyununun aslında 250 bin masum Iraklı'nın kanlarıyla yazıldığını bilir, zihinlerinde onların cesetlerinin görüntülerinden hiç olmazsa bir kare canlanırdı. Herşeyin medya aracılığıyla, "tüm çıplaklığıyla yansıtıldığı" sloganı, Amerika'nın dünyaya yutturduğu koskoca bir palavradan başka bir şey değildi. İkiz kulelerin yıkılışı gibi, bu palavra da artık yıkılıp gitti. Tam tersine, karanlıkta ateşböceği gibi oradan oraya sıçrayıp duran, "masum ve parıltılı" füze görüntülerinin illüzyondan başka bir şey olmadığı anlaşıldı. Medyanın füzeleri büyük bir maharetle izlediği ama onların düştüğü yerden haber vermediği ortaya çıktı. Bugün artık kimse, Afganistan'da taş üstünde taş bırakmamak için yağdırılan tonlarca bombanın sivillere zarar vermeyeceğine inanacak kadar saf değil. Saldırının, tek amacının olduğunu bütün dünya biliyor: Kana kan almak, dişe diş! İntikam bütün duygulara baskın geliyor ama ikiz kulelerin koskoca bir ülkeden daha büyük ve New York'ta ölen 6 bin kişinin milyonlarca Afganlı'dan daha değerli olduğuna inanmak mümkün değildir. Büün bunlara rağmen Amerika ve ortakları, yüzmilyonlarca kalpte yeni intikam duyguları üreterek sağladıkları statükoya barış ya da adalet diyorlarsa buna acı acı gülünür. Zira, saldıran dünyanın en zengin ülkesi, saldırılan ise dünyanın en fakir ülke olsa da ilahi adalet asla, milyonlarca dolarlık füze yağmuruyla tecelli etmez.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |