|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Beklenen oluyor ve Afganistan'dan binlerce km uzak bir coğrafyada yer alan Türkiye'de, el çabukluğunu mârifet bilen bazı işgüzarların çabalarıyla, Üsame bin Laden ile ülkemiz insanları arasında 'özdeşleştirme' gerçekleştiriliyor. Her türlü kötülüğün kaynağı olarak ilân edilen bir insan ve örgütle özdeşleşmek, özdeşleştirilenler açısından, 'her türlü kötülüğün kaynağı' haline dönüşmek demek... Bu, hâince ve talihsiz bir girişim... Üsame bin Laden İslâm kültür halkasından biri olsa bile, geneli temsil etmeyen küçük bir azınlığın mensubu. Ağzından 'cihad' kavramı düşmüyor, ama bu kavramın bütün özelliklerini bilebilecek bir dinî eğitimi bile yok. Konumu bilgiyle kazanılmış da değil; parası ve örgütçülüğü yanında Suudi Ailesi'ne yakınlığı sayesinde Afganistan'a gittiği biliniyor. 'Afgan Cihadı' sırasında Sovyet güçleriyle savaşan 'Uluslararası İslâm Birliği'ni, kendisine, Suud istihbarat örgütünün direktörü Prens Türki bin Sultan kurdurdu; Prens'i bu işle görevlendiren de, ABD, İngiltere, Fransa, Fas, Mısır ve Suudi Arabistan istihbarat örgütlerinin Şah dönemi İran'ıyla birlikte oluşturdukları çok özel bir yapı olan Safari Kulüp'tü. Bugün savaşanlar, geçmişte, ortak hedefe doğru ilerleyen can ciğer dostlardı. "Ölü veya diri" diye başına ödül konulan Bin Laden'in silâh arkadaşları, 15 yıl önce, Beyaz Saray'da hüsn-ü kabul görüp ABD başkanının elinden 'özgürlük ödülü' alıyorlardı. Bin Laden'in albümünde Başkan Ronald Reagan'la yanyana fotoğraflar da olmalı. Benzer bir değerlendirme, zaman zaman, Üsame bin Laden'le birlikte fotoğraf veren, İslâm coğrafyasının başka köşelerinden 'lider' diye tanıtılan kişiler için de yapılabilir. Kimi doktor, kimi mühendis, kimi eğitimsiz bu kişiler, sırf kılık-kıyafetlerine bakılarak, 'müslümanlar' adına karar verebilecek olgunlukta 'liderler' sayılıyor. Oysa, herbiri vaktiyle değişik ülkelerin istihbarat ağlarına takılmış bu insanların, kendi başlarına karar verebilecek bir bilimsel ağırlıkları bulunmuyor. Dinî açıdan, hiçbiri, kendileri dışındaki kişiler adına hüküm verebilecek bir kimliğe sahip değiller. 7 Ekim'de Afganistan kentlerinin bombalanmasıyla başlayan savaş süreci, ne adına varlığını sürdürdüğü ve hangi haklı gerekçeye dayandığı bilinmeyen 'El-Kaide' örgütünü, İslâm'ı temsil iddiasının ortasına oturttu; örgütün başı olan Üsame bin Laden de, kendisine karşı 'savaş' başlatanlar tarafından sanki bütün müslümanların lideriymiş gibi tanıtılıyor... Tahriklere kapılan yığınların İslâm coğrafyasının değişik yerlerinde verdikleri tepkiler de bu görüntüyü pekiştiren bir unsur olarak devrede. ABD başkanı George W. Bush'un, "Ya bizimle birliktesiniz, ya da terörle" biçimindeki genelleştirmeci tehdidi, "Müslümanlar kardeştir" söyleminin etkin olduğu müslüman kitleler üzerinde kışkırtıcı bir rol oynamakta. Bizdeki el çabukluğunu mârifet bilen kalemlerin de çabalarıyla, Türkiye bile, bu cepheleşmede savrulan ülkeler arasında... Üsame bin Laden ve el-Kaide örgütü, bağlılık duyduğu inanç esasları, siyasî yaklaşım, söylem ve eylem tercihleri açısından, her kültür kuşağında binlerce benzeri bulunan bir azınlığın İslâm Dünyası'ndaki izdüşümü aslında; İslâm'ı kendine göre yorumlayan ve 'aykırı' yorumunun peşine herkesin takılmasını 'zorlayan' bir eğilimden 'temsil' özelliği çıkartmak gerçekten 'hâince' bir girişim... Hâince ve aynı zamanda talihsiz... Talihsizlik, 'el-Kaide' örgütü ile arasında yüzeysel benzerlikler bulunan bir milyarlık İslâm Dünyası arasında birebir örtüşme kurma el çabukluğunun bütün dünyaya ve insanlık ailesinin bütün üyelerine zarar vermesidir. Her zaman çok sesli olmuş, kendi içerisinde birbiriyle çatışan görüşlere de yer açmış İslâm Dünyası, Afganistan üzerine atılan her bombayla, bir azınlık görüşün eline rehin düşüyor. Kâbil'in, Celâlabad'ın, Kandahar'ın, Herat'ın üzerine atılan her bomba, tarih bilinci bulunan her müslümanı, hiç değilse zihnen, Üsame bin Laden'in yanına savuruyor. "Ya bizimle, ya terörle birliktesiniz" sözlerinin sahibi Bush, o sözleri sarf ederken, meydan okumasının böyle bir savrulmaya sebep olacağını düşünmüş müdür acaba? 11 Eylül'de ABD'yi hedef alan terör eylemi sonrasında ABD'nin yanlış kriz yönetimi, aradan geçen süre içerisinde, İslâm Dünyası'nı zihnen ve fiilen terörize eden bir sürece yol açtı. Bu süreç dünyanın hayrına değil.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |