|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gelin, yeniden düşünelim!
Amerikalı ünlü tarihçi Marshall G. S. Hodgson, Yöneliş Yayınları arasından çıkan kitabı "Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek"te, tarihe bütüncül ve kompleksiz bir şekilde yeniden bakmayı deniyor.
Dünya tarihi alanında en önemli isimlerden biri olan Marshall Goodwin Simms Hodgson'un 'Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek' adlı çarpıcı çalışması Yöneliş Yayınları arasından çıktı. Hodgson eserinde, 'Batının büyük dönüşümü', 'dünya tarihinde İslam'ın rolü', 'İslam ve Batı toplumlarında kültürel şekillendirme', 'modernlik ve İslam'ın mirası', 'İslam'ın dünya tarihindeki yeri' gibi son derece önemli konuları bir bilimadamına yakışan titizlik ve objektif bir bakış açısı çerçevesinde işliyor. Üzerinde yoğunlaştığı konuları, şimdiye kadar kimsenin göremediği açılardan değerlendiren Hodgson, öne sürdüğü görüşleriyle tarihçilerin çoğunu çoktan aştığını gösteriyor. 16. yüzyılda Müslümanların hem siyasi güç, hem de kültürel yaratıcılık bakımından zirveye ulaştıklarını söyleyen Hodgson, Osmanlı İmparatorluğu özellikle Avrupa siyasal tarihinde geniş yer edinirken, Müslüman kültürünün merkezinde bulunan Bereketli Hilal ve İran'ın medeniyetinin, İslam dünyasında kültür-sanat faaliyetlerini doruğa çıkardığını kaydediyor. "Abbasilerin yıkılışından sonra veya 13. yüzyıldaki Moğol istilasından itibaren İslam kültüründe bir çöküş ve gerileme olduğunu kabul etmek, günümüz alimleri için bir adet halini almıştır. Bu sebeple daha sonraki dönemlerde ve özellikle de 16. asırda ortaya çıkan canlılık ve ihtişam, sanki İslam kültürünün bir parçası değilmiş ve birbirleriyle bağlantısız hadiselermiş gibi ele alınmaktadır. Bana göre bu, İslam kültürünün bütününü görmemekten kaynaklanan hatalı bir görüştür." diyen Hodgson, İslam dünyasındaki çöküşün söylenen tarihlerden önce ortaya çıktığını öne süren görüşe de şüpheyle yaklaşıyor ve gerilemenin nedeninin İslamiyet olmadığını söylüyor. Batılı aydınların çıkmazı Yazar, tarihçilerin ve batılı aydınların içine düştüğü yanlış anlamalardan bir diğerinin ise bazı Müslümanların 19. yüzyıldan bu yana geçmişlerini başarısızlık diye niteleyip reddetmelerinden kaynaklandığını ifade ediyor. Böylelikle yazara göre Batılı araştırmacılar da, Müslümanlar arasındaki kültürel çöküşten bahsederek, sanatta, dinde, felsefede, ilimde çöküşe işaret etmekte ama bu işi, böyle bir çöküş gerçekten oldu mu diye tartışmadan ve çöküşü başlattıkları dönemden sonra ortaya çıkan eserler konusunda hiçbir izah getirmeksizin yapmaktadılar.
|
|
|
|
|
|
|
|