Pazarlamacılık yapan birisi, memleketi bir uçtan bir uca dolaşırken Samsun'un bir ilçesinde mola verir. Çay bahçesinin sahibiyle sohbet ederler. Çayçı yaşlı biridir.

Nereden gelip nereye gittiğini sorar pazarlamacıya. O da İstanbul'dan gelip Rize'ye kadar gideceğini söyler.

Yaşlı amca Rize'yi özlediğini belirterek, derin bir iç geçirdikten sonra, genç pazarlamacıya bir miktar para uzatır. "Rize'ye gidince benim için bir bardak çay içersin."

Pazarlamacı şaşırır. "Amca çok istiyorsan gel, ben seni Rize'ye kadar götürürüm. Çayı beraber içeriz."

"Olmaz uşağum. Benim Samsun'dan öteye geçmem yasaktur."

"Hayırdır amca, niye yasak olsun?"

"Uşağum, ben içeriden yeni çıktım."

"Öyle mi, geçmiş olsun. Ne kadar yattınız?"

"Yirmibeş sene. Ufak bir kavga ettiydik de..."

Pazarlamacının hayreti artar.

"Ufak bir kavga için o kadar yatılır mı be amca?"

"Ee uşağum, beş kişi de öldüydi."

Ama, fakat, ancak...

"Ama"lar başımıza bela oldu. Konuşurken, yazarken hatta düşünürken bile bu lakırdıyı etmemek için azami dikkat göstermemiz gerekiyor.

- Alo bir saattir bekliyorum nerdesin?

- Yoldayım.

- Çoktan burada olmalıydın.

- Daha önceden gelecektim ama...

(İşte yine bir 'ama'lı cümle.

Hemen müdahale etmek zorundayım.

Bir gün öncesinden sözleştiğim arkadaşımın bu cümleyi bitirmesine izin veremem. Kritik günlerdeyiz. 'Ama'lar tehlikeli bu sıra.)

- Tamam tamam uzatma, çabuk gel bekliyorum.

- Aslında tam vaktinde gelirdim fakat...

(Fakat'ın ama'dan ne farkı var. Derhal susturmalıyım.)

- Uzatma dedim!

- Uzatmıyorum. Neden geciktiğimi anlatacağım ancak...

- Ancak, ama, fakat yok arkadaş! Kullanma bu lafları!

Galiba ne demek istediğimi tam anlamamıştı. Sözünü tamamlamaya gayret ediyordu. Telefonun kırmızı tuşuna basıp kapattım. Geldiğinde suratı asıktı.

Size de haddim olmayarak iki küçük tavsiyede bulunayım:

1. Ama'lı cümlelerden kaçının.

2. Randevularınıza sadık olun.

10 Milyon dolar

Suudi Arabistan Kralı Fahd'ın yeğeni Prens El Velid bin Tallal, Dünya Ticaret Merkezi'nin enkazını gezdikten sonra New York Belediye Başkanı Giuliani'ye 10 milyon dolarlık bağışta bulunmuş.

Gördüklerinden çok etkilendiğini söyleyen Prens Tallal, "Bu hain bir suç. Ne İslamiyet ne de diğer dinler böyle cinayetlere izacet vermez" demiş.

Ancak...

Evet burada bir 'ancak' var.

Basın mensuplarına dağıtılan yazılı açıklamasında ise şöyle bir cümle yer almış:

"ABD'nin Ortadoğu politikasını yeniden gözden geçirmesi, Filistin sorununa daha dengeli bir yaklaşımda bulunması gerektiğine inanıyorum."

İşte bu söz, çok tepki almış.

Giuliani'nin tepesi atmış ve 10 milyon dolarlık yardım çekini hemen iade etmiş.

Doğan Uluç'un haberini Hürriyet'ten okuduk.

Oku oku bitmez

Gazeteleri okumaktan yorulup bıktığımda 'gastelere' bakıyorum. Gasteler de kâr etmezse, Masste'ye gözatıyorum. Reklamcıların (MASS A.S.T.) aylık yayını olan Masste'de reklam dünyasıyla ilgili güzel haber ve yorumlar çıkıyor. İşte küçük bir örnek:

Yaklaşım farkı

Şapka üreticisi iki rakip şirket, işe yeni aldıkları iki pazarlamacı genci Afrika'ya göndermişler. Birinci genç, kısa süre sonra merkeze şu mesajı göndermiş:

Burada kimse şapka giymiyor.

Satış ihtimali hiç yok.

Diğer pazarlamacı gencin mesajı ise şöyleymiş:

Burada kimsenin şapkası yok.

Satış imkanımız çok...

Asım'ın nesli artacak

Yıl: 7, Sayı: 7 olarak Ceride-i İzdivaç'ın yeni sayısını görünce öğrendik ki Asım Gültekin ile Nurdan Pesen evleniyorlar.

Yüce Mevla mesut etsin.

20 Ekim Cumartesi günü saat 13.16'da, Kızlarağası Medresesi'nde. (Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi)

Daha ne ister?

Ünlü diktatöre gazeteciler sormuş: "Halkın yüzde 99,2'si sizi seçti. Bir lider bundan başka ne ister ki?

Diktatör sırıtmış ve şöyle demiş: "Yüzde 0,8'inin isimlerini!"

Rahşan Ersoy, Nermin Tenekeci'ye teşekkür ederiz.

EFKAR-I UMUMİYE BUGÜNLERDE UMUMİYETLE EFKARLI

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu