Kemal Derviş'in son günlerde "ağzından bal damlıyor." Ekonomide iyiye doğru giden bir şey yokken, aynı gün iki haber kanalı, önce NTV, sonra CNNTÜRK'e çıkıp "Artık iyi günlere doğru gidiyoruz. Önümüzdeki günlerde güzel şeyler olacak" diyerek "IMF'in 9 milyar dolar göndereceğini" ima etmesi ne anlama geliyor?

Üstelik her iki haber kanalını "Derviş'in adamları" arayarak özellikle Pazartesi günü bu programın gerçekleşmesini istemişler.

Neden böyle yaptılar acaba? Esnafın, halkın yaptığı "eylemler" nedeniyle Başbakanlık Binası, tel örgüler, bariyerler ve polis tarafından abluka altına alınıp, vatandaşın o binaya açılan sokaklardan geçmesi engellenirken, ekonominin başındaki bakan, neden "hayal taciri" kılığına girip vatandaşları umutlandırıyor?

Kemal Derviş'in şimdiye kadar söylediği hiçbir söz doğru çıkmadı. Gerçekleşmedi. Her "yanılgı" doları ve faizleri daha da yukarı çekti ve borsayı "alaşağı" etti. Şimdi de aynı durumun olmayacağını söylemek mümkün değil. Tabiî bu "karmaşa" içersinde birileri küpünü dolduruyor, birileri "siyasi yatırım" yapıyor ama kaybeden her zaman olduğu gibi yine Türk halkı oluyor.

Derviş'in Türkiye'yi "pespembe" gösteren açıklamalarına hemen ilk tepki yine IMF'den geldi. "10'uncu gözden geçirme ve 2002 ekonomik planlaması için Türkiye'ye gelecek IMF heyetinin ziyareti planlamakta olduğu ve kesin tarihin henüz belli olmadığı" açıklandı. Dün de IMF'den sadece iki kişi geldi ve "göstermelik" görüşmeler güya başladı.

Yine böyle Kemal Derviş "dolduruşu" ile piyasalar rahatlarken IMF Başkanı Köhler "Türkiye'ye ek destek gibi bir konu gündemimizde yok" diyerek oluşturulan "pembe hayallerin" üzerine tuz biber serpmişti. Bu açıklamanın ardından da "dolar fırlamış", "borsa taban yapmış", faizler yükselmişti.

Şimdi yine öyle olacak. Üretmeyen, gelir getirmeyen, katma değer yaratmayan bir ekonomide hangi iyileşmeleri, hangi "güzel günleri" bekleyebilirsiniz ki? Hangi "olumlu ekonomik göstergeler" var da doların fiyatı daha aşağılara düşecek.

Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral'ın "içine sinmeyen" bir bütçe ile Türkiye hangi "hayalini" yakalayabilir. Fatih Çekirge'ye çok hak veriyorum. Ekonomimize "küçülme" emrini veren IMF, şimdi de "hayallerimizi" küçültüyor. 2002 bütçesi gerçekten "hayallerimizi bile unutturan" bir bütçe oldu. Fatih Çekirge Star Gazetesi'nde şöyle yazıyor: "2002 bütçesini yazanlar, hesaplayanlar ve büyüklük dengelerini oluşturanlar da bir zamanlar kurdukları "Büyük Türkiye hayali"nin bu bütçe rakamlarıyla nasıl bir "borç batağı"na saplandığını görüp üzülmektedirler... Ama ne yazık ki hiç kimse, bir zamanlar Adriyatik'ten Çin Seddi'ne kadar, bir dünya ülkesi olmak için kurulan hayalin küçülüp yok olmasını engelleyememektedir. Bu yüzden bu bütçeye bakınca beni en çok kahreden şey, hayallerimizi bile unutacak hale gelmiş olmamızdır."

Gerçekten öyle. "Ekonomiyi küçülterek dengeye oturma hesabı" yapanlar, hayallerimizi de kendi hayallerine seviyesine indirmek istiyorlar. Buna meydan vermeyelim.

Türkiye bu yönetime hem layık değil, hem de mecbur değil. Başbakan Ecevit, iktidarda bulunduğu her dönemde, Türkiye'yi "yokluk ve kıtlık ülkesi" yapmıştır. İktidarda bulunduğu her dönemde "Türkiye 70 Cent'e muhtaç" hale gelmiştir. İktidarda bulunduğu her dönemde, Türkiye, ya savaşa girmiş ya da "savaş tehdidi" altında kalmıştır.

Türkiye bu iktidara mecbur mudur?

Türkiye'yi bu "kötü gidişten" kurtaracak olan bir erken seçimdir. "Referandum" kelimesini duyunca, halkın karşısına çıkacakları korkusuyla tüyleri diken diken olanlar, elbette "halktan kaçmak" için her çareyi deneyeceklerdir.

Türkiye'nin kurtuluşu Siyasi Partiler ve Seçim Yasası'nı hemen değiştirip bir erken seçimle halka gitmektir. Seçime gidene kadar da Meclis'te grubu bulunan bütün siyasi partilerin ve kendisini siyasete hazırlayan Kemal Derviş'in katılacağı bir Milli Mutabakat Hükümeti görevi bu hükümetten devralmalıdır.

Halktan kaçmanın sonu yoktur. Türk halkı seçim sandığı önüne gelince en doğru kararı verecek ve kendi kurtuluşunu gerçekleştirecektir.

CAN AKSIN

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu