|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Tarihin seslenişi:Asya
Savaşın sürdüğü bugünlerde "Batı"nın meraklı bakışlarını toplayan Asya'nın geleneği, kültürü, TRT'de yayınlanacak sinema tadında bir belgeselin konusu...
Savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü şu günlerde, tüm dünyanın bakışlarını çevirdiği Asya'yı anlatan bir belgesel çekildi TRT tarafından... Afganistan'ın üç sessiz sınır komşusu olan Tacikistan, Özbekistan ve Türkmenistan'ın da tanıtıldığı belgesel, genelde Orta Asya'yı merceğe alan bir yapım. Kaf Dağının Ardı Asya isimli belgesel programın hazırlıklarına iki, çekimlerine ise bir yıl önce başlandı. Belgeselin, Bozkırın Sesi başlığını taşıyan ilk bölümünde, program danışmanı Muhtar Kutlu'nun deyimiyle "dinlerin ve kutsalın şafağında, tarih öncesi kandaş toplulukların bir inanç sistemi olarak keşfedilen" şamanizm var. Asya'nın gelinleri başlığını taşıyan ikinci kare ise, Türkmenistan, Karatay-Çerkes Cumhuriyeti ve Azerbaycan'daki düğün ve evlenme geleneklerini anlatıyor. Zamana Göçenler başlığı altındaki üçüncü bölüm ise, Manas Destanı ile Kırgızistan'da başlayıp, Hoca Ahmet Yesevi ile Kazakistan'da devam ediyor. Zamana Göçenler'in "zamana göçmeyen" öğretilerinin anlatıldığı bölümde Hacı Bektaş Veli, Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emre de yer alıyor. Belgeselin dördüncü karesinde Karaçaş Çerkes Cumhuriyeti'nde, Abazaların ve Nogayların bolluk ve bereket kutlamaları ile Azerbaycan'daki Nevruz şenlikleri yer alıyor. Bölümün adı ise "Men Bahar Gızıyam." Belgesel "Anadolu Gelinleri" ve "Göç Yolunun Yolcuları" adlı bölümlerle sona eriyor. 6 Kasım'da TRT 1 ekranlarına gelecek olan belgeseli Daver Atabey çekti. Belgeselin yapımcılığını Yılmaz Yıldırım, metin yazarlığını ise Doç. Dr. Muhtar Kutlu üstlendi. Kaf Dağının Ardı Asya belgeseli edebi dili ve profesyonel çekimleri ile belgeselsever izleyenleri memnun edeceğe benziyor... SEYRİ ŞAHANE
Savaş karşıtı bir film... Havva Setenay İlhan'dan bir not daha: "Dünya sinemasından seçkin örnekler sunan CNBC-e'de geçtiğimiz akşam Yugoslav sinemasına ait 'Vabuvar' adlı bir film yayınlandı. Film, Berlin duvarının yıkılmasını mutlulukla karşılayan Yugoslavyalılar'ın kısa bir süre sonra kendi içlerinde duvarlar örmeye başlamasını ve etnisiteye dayalı milliyetçiliğin eskinin gelişmiş Yugoslavya'sını bir anda nasıl harabeler ülkesine çevirdiğini işliyordu. Daha önce birbirine komşu olan savaş karşıtı Hırvat ve Sırpların, birkaç savaş yanlısı bağnazın körüklediği nefret ateşine nasıl itildiğini anlatan filmi izlerken hüzne boğulmamak elde değildi. Avrupa'nın yardımlarına koşacağına çok güvenen sağduyulu Hırvat ve Sırpların yaşadığı insanlık dışı bir zaman kesitini anlatan film, içi boş milliyetçiliğin 21. yüzyılda da otoritesini koruduğunu anlatan bir yapıttı. Filmde Tuna nehrini seyretmekse eski bir dosta uzaktan el sallamak gibi bir şeydi..."
|
|
|
|
|
|
|
|