|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ülkemizde kurumların tarihi pek eski değil. Bin sekiz yüzlü yılların sonlarından kalan topu topu birkaç şirketimiz var. Kamu kurumlarının yaşı da aynı. Oysa ki zengin ve oldukça uzun bir tarihi geçmişimiz var. Osmanlı Devleti öncesini bir tarafa bıraksak bile Osmanlı dönemi ile başlayan süreçte yedi yüz seneyi geçen bir geçmişe sahibiz. Ama ne acıdır ki hiçbir kurumumuz yedi yüz yaşında değil. Bu durumun sebebi muhtemelen bu zaman içerisindeki derin kırılmalar, kopuşlar ve alabora oluşlardır. Kurumlarda bir devamlılık çizgisi aranmamış, devamlı bir kopuş ve eskisini red tavrı hakim olmuştur. Kurumların yaşları ile bunların toplum nezdinde gördükleri itibar ve istikrar arasında yakın ilgi var. Uzun ömürlü kurumlar, bu zaman içerisinde meydana gelen her türlü gelişmeye kendini uydurabilmiş, toplumsal beklentilere göre kendini yenilemiş kurumlardır. İlim Yayma Cemiyeti 50 Yaşında
Bu düşünceler, geçen hafta sonunda İLİM YAYMA CEMİYETİ'nin 50. Yılı dolayısıyla tertip edilen kutlama programını takip ederken aklıma geldi. Bir cemiyet, dernek için elli yaş, yani yarım asır, hiç de küçümsenecek bir ömür değil. Acaba Türkiye'de yarım asrı doldurabilmiş kaç tane dernek, vakıf ve benzeri kuruluş var? Muhtemelen bir elin parmakları kadar azdır. İlginçtir İlim Yayma Cemiyeti'nin tarihi ile Türkiye'nin demokrasi tarihi arasında yakın bir ilgi var. 1951'de yani çok partili hayata geçilip serbest seçimlerle iktidar el değiştirdikten bir yıl sonra altmış sekiz fedakar insan bir araya gelerek İlim Yayma Cemiyeti diye bir dernek kuruyorlar. Bu kuruculardan bugün sadece biri hayatta, diğerleri rahmete kavuşmuşlar. Amaç tek parti döneminde halkın mahrum bırakıldığı dini, milli, ahlaki ve ilmi eğitim ve öğretimi teşvik etmek, bu yöndeki faaliyetlere yardımcı olmak, ilim tahsil etmek isteyen fakir öğrencilere destek olmak. İlim Yayma Cemiyeti, nerede ise İmam-Hatip Okulları ile birlikte anılır olmuştur. Zira faaliyetlerinin büyük bir kısmını bu alanda yoğunlaştırmış. İmam-Hatiplerin binalarını, yurtlarını yaptırmış; bunların bir kısmını Milli Eğitime tahsis etmiş, bir kısmını kendi yönetmiş, fakir ve kimsesiz öğrencilere destek sağlamış, yüzlerce öğrenciye burslar vermiş, ayni ve nakdi destek sağlamış. Bir sivil toplum kuruluşu için yarım asır az bir ömür değil. Elli yılda büyük hizmetler verilmiş, faaliyetler çeşitlenmiş ama ta başındaki ana ilke asla değişmemiş. 1973 yılında Cemiyet kendi içerisinden bir de İlim Yayma Vakfı'nı çıkarmış. Böylece hem cemiyet hem de vakıf birlikte ve koordineli şekilde hizmetlerini daha da yoğunlaştırmıştır. Bugün gelinen noktada gururlanmaları hakklarıdır. Cemiyet orta ve yüksek öğretimin lisans öğrencilerine burslar vermekte, yurdun pek çok yerinde yurtlar tesis edip işletmekte, okul binaları inşa etmektedir. Vakıf ise lisansüstü öğrenime yönelik olarak burs vermekte, yüksek lisans ve doktora ile doktora sonrası öğrenim için yardımcı olmaktadır. Yurt içinde ve yurt dışında pek çok bursiyeri bulunmaktadır. Hükümetler bu kuruluşların önünü açmalı
Bu faaliyetler yarım asırlık ömür zarfında yapılan bağışlarla, yardımlarla ve isimsiz binlerce insanın katkılarıyla yerine getirilmektedir. Gerçekten bizim insanımızın yardımsever tavrı her türlü takdirin üzerindedir. Yalnız bir husus var; özellikle son yıllarda hükümetlerin bu tür sivil toplum kuruluşlarına karşı takındığı tavır, işlerini kolaylaştırmak şöyle dursun her konuda zorlaştırıcı, boğucu ve şevki kırıcı tutumu hem yardımseverleri, hem de bunları gecesini gündüzüne katarak yerli yerine ulaştırmaya çalışanları bıktırıyor, bezdiriyor ve hizmetlerin aksamasına yol açıyor. Hükümetlere düşen bu tür faaliyetlere destek olması, onları teşvik etmesi olmalıdır. Elli yılda pek çok şey değişti. Toplum yapısı, ilgiler, öncelikler, beklentiler, imkanlar farklılaştı. En önemlisi toplumun eğitimdeki öncelikleri dünyadaki gelişmeler doğrultusunda değişikliğe uğradı. Özellikle küreselleşme denilen yeni durum bu tür sivil toplum kuruluşlarının önüne bir yandan yeni imkanlar ve hizmet alanları sunarken diğer yandan sorumluluklar da getirdi. İlim Yayma Cemiyeti, klasik İmam-Hatip Okullarına destek çizgisinden yeni hizmet alanlarına, daha büyük ve etkin konulara geçebilmelidir. Vakıf yoluyla lisansüstü öğrenime verdikleri destek, gelişmelere göre yapılan bir hizmet çeşitlemesi olarak değerlendirilmelidir. Elbette bu yeterli değil. İlk akla gelen cemiyetin bilimsel yayıncılık ve belli alanlarda bilgi üretme konusunda uzmanlaşmasıdır. Hedefleri büyütmeli, Türkiye sınırlarını aşamalıdır. Yarım asrı dolduran İlim Yayma Cemiyeti ile İlim Yayma Vakfı'na daha nice yıllar, hizmetler ve başarılar diliyoruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |