T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Atatürk ve Recep Peker

Atatürk yaşasaydı, günümüzdeki Atatürkçülüğe mutlaka karşı çıkardı. Yargıtay Başkanı Sami Selçuk'un "Türkiye'nin Demokratik Dönüşümü" (Yeni Türkiye Yayınları) kitabını okurken, bu görüşün ne kadar haklı olduğunu bir kere daha anladım.

Sami Selçuk, faydalandığı zengin kaynakları göstermek amacıyla, yazılarında çok sayıda dipnot kullanır. İşte o dipnotlardan birinde, Atatürk'ün, esasında "Atatürk ilkelerine" karşı olduğunu ifade eden ip uçlarına rastladım.

"Atatürk ilkeleri" (CHP'nin 6 oku), Recep Peker'in, Mussolini İtalya'sından esinlenerek ülkemize getirmek istediği düşünce sisteminin bir özetiydi. 1937'de, 6 okun, Anayasa hükmüne dönüşmesi de aynı gayretlerin ürünüydü.

Recep Peker ve 6 ok

Sami Selçuk, kitabında, Hasan Rıza Soyak'ın anılarına yer veriyor: "...Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri rahmetli Recep Peker, Avrupa'da, bilhassa İtalya ve Almanya'da, o zaman epeyce dedikoduya sebeb olan uzun ve masraflı bir tetkik seyahati yapmıştı. Dönüşünde, yakında toplanacak olan parti kurultayına (9.5.1935'te toplanan 4'üncü Büyük Kurultay) arz edilmek üzere yeni bir nizamname ile, çok uzun, çok teferruatlı bir program hazırlamıştı. Bunlar, İsmet İnönü tarafından da kabul ve imza edilerek partinin Genel Başkanı Atatürk'e takdim edilmek üzere bana tevdi olunmuştu..."

Soyak, bu belgeleri Atatürk'e götürdüğünü, onun söz konusu hazırlıkları büyük tepkiyle karşıladığını anlatıyor:

"...Atatürk devam ediyor: 'Bu ne sakat bir düşüncedir. Bu nasıl zihniyettir. Görülüyor ki, varmak istediğimiz hedef, henüz en yakın arkadaşlar tarafından bile zerre kadar anlaşılmış değil. Çocuk, biz öyle bir idare, öyle bir rejim istiyoruz ki, bu memlekette, bir gün, padişahlığa taraftar olanlar dahi bir fırka kurabilsinler' "

Atatürk, birara İsmet Paşa'yı ve Recep Peker'i çağırıyor, Peker'in hazırladığı metinleri okumadan mı imzaladığını soruyor İsmet Paşa'ya.

İnönü gittikten sonra, mütebessim bir çehre ile Hasan Soyak'a "Vaziyet tahmin ettiğim gibi çıktı çocuk. İsmet Paşa, Recep'in marifeti olan o saçmaları, okumadan imza etmiş... Neyse her şey olduğu gibi kalacak" diyor.

Ama, Atatürk yanılıyor. 1937'de, CHP'nin 6 ilkesi, Recep Peker'in İtalya yolculuğunun meyvası olarak, İsmet İnönü ve 153 arkadaşının önerisiyle Anayasa hükmü haline geliyor.

Malûm bu 6 oktan biri de devletçilik. "Devletçiliğe karşı parti kurulabilecek mi?" sorusuna, dönemin Anayasa Komisyon Başkanı şu karşılığı vermiştir: "Anayasa'ya aykırı herhangi bir hareket nasıl suç ise, 6 ilkeye aykırılık da aynı biçimde suç sayılır." Parti sözcüsü Muhittin Pars, 6 okun, Anayasa'ya geçiriliş sebebini şöyle açıklar: "...Millet bugüne kadar başka partilerin kurulmasına izin vermiş değil. Dünyaya baktık ki, bu partiler Türk milletini dahi batırabilir. Anayasa'ya koymakla, memleketimizin sonsuza dek yaşaması için, bu ilkeleri esas saydığımızı çocuklarımıza da ilân ettik. Yarın bir hükûmet kurulur, 10 yıl, 20 yıl sonra bir Meclis gelir de, Anayasa'nın bu maddelerine dokunmak isterse, içlerinden bazıları "Sen ne yapıyorsun, Atatürk'ün koyduğu ilkeleri nasıl bozabilirsin?" diyebilir. Bu maddelerle, Türk'ün ve geleceğinin sigorta edilmiş olduğunu görüyorum..."

Atatürk ilkeleri

Faşist düşüncenin bir ürünü olarak 1937'de Anayasa'ya giren 6 ok, daha sonra Anayasa metninden çıkarıldı ama "Atatürk ilkeleri" adı altında 1982 Anayasası'nın Başlangıç bölümünde muhafaza edildiği gibi, 2'nci maddenin, Başlangıç bölümüne atıfta bulunmasıyla, cumhuriyetin temel nitelikleri arasında da yer aldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin bir türlü demokratikleşememesinin ana sebeblerinden biri de, Atatürk'ün şiddetle karşı çıktığı Recep Peker zihniyetinden halâ kurtulamamış olmamızdır.

"Hikmet-i hükûmete", "hikmetinden sual olmayan devlete" öncelik tanıyan ve faşist İtalya'dan esintiler taşıyan bir resmi ideolojimiz var!

Her düşünce, CHP'nin modası geçmiş 6 okuna uygun olmalı!

Kemalist ideoloji, Atatürk kültünden besleniyor. Atatürk, kendisinin böylesine putlaştırıldığını görse, kimbilir ne kadar üzülürdü. "Çocuk" derdi, "bunlar beni anlamıyor"

Özgürlüklerden korkarak, Atatürkçü olunmaz. Ya nerede dünya çapında başarılar? Ekonomi göçmüş; fukaralık dizboyu. Türkiye IMF'nin kapısında. Hakkından gelebildiniz mi yokluğun, sefaletin? Siz bana bunun haberini verin.

Anıtkabir mecburiyeti

Ama şekilcilikten bir türlü vazgeçemiyoruz. 3.4.1930'da çıkan 1580 sayılı Belediyeler Kanunu, değişiyor. Mahalli İdarelerde reform yapıldığı belirtiliyor. Bu arada, mevcut yasanın 20'inci maddesine şöyle bir hüküm ekleniyor: "Belediye Meclisi'nin dönem başı toplantısı ile, seçimlerden sonraki ilk toplantısında, görüşmelere başlamadan önce, Atatürk anıtına belediye başkanı ve meclis üyelerince çelenk konularak, saygı duruşu ve İstiklâl Marşı merasimleri yapılır."

Değişikliğin gerekçesi ise şu şekilde izah ediliyor: "Madde ile getirilen yeniliklerden biri de, belediye meclisinin dönem başı ve seçimlerden sonraki ilk toplantısında, görüşmelere başlamadan önce, devletimizin kurucusu Atatürk'ün anıtına çelenk konulması, bağımsızlığın simgesi olan İstiklâl Marşı'mızın okunması ve saygı duruşunda bulunması zorunluluğudur. Bu yenilik ile, milli birlik ve beraberliğimizin simgesi olan değerlerin anılması hususunda mevzuatımıza hüküm getirilmektedir."

Anıtkabir'i ziyaret, kanuni bir mecburiyet, bir kanun maddesi haline getiriliyor.

Böyle bir düzenleme, yerel yönetim reformunun bir parçası değil, olsa olsa Atatürk'ün eleştirdiği Recep Peker zihniyetinin günümüze yansımasıdır.


25 Ekim 2001
Perşembe
 
NAZLI ILICAK


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED