|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Önceki gün Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin en önemli merkezlerine gerçekleştirilen saldırıların Amerikan iç ve dış politikasında çok büyük etkileri olacağı kesin. Özellikle Amerika'nın dünya politikası üzerindeki dönüştürücü etkileri olacaktır. Saldırının mahiyeti henüz bütün yönleriyle ortaya çıkmış değilse de Amerikan yöneticilerinin bunu beklemeye fazla sabırlı oldukları görülmüyor. Halkını yatıştırmak ve moral kazandırmak için bir an önce Amerika'nın bir şeyler yapması, intikam operasyonlarıyla cevap vermesi ve faturayı haklı haksız bir yerlere kesmesi beklenebilir. Saldırının boyutu, gerçekleştirilme biçimi ve sonuçlarının asla düşünülemeyecek bir mahiyette olduğunda şüphe yok. Aslında gerek ABD ve gerekse pekçok ülke terörist saldırılardan bihaber değil. Ama bu boyutta bir saldırı şimdiye kadar görülmüş değildi. Bir bakıma savaşlarda karşılaşılabilen bu durum elbette ki herkesi şaşırtmıştır. Bu olay uluslararası terörizmin gücünü, mahiyetini, yönelebileceği alanları ve sonuçlarını ortaya koyması bakımından önemlidir. Gerçi pekçok soru işareti mevcuttur: Herhangi bir terörist örgüt veya örgütler böylesine komplike bir saldırıyı planlama, organize etme ve gerçekleştirme imkanına sahip midir? Olayın arkasında herhangi bir devlet veya devletler mi vardır? ABD'nin kendi içerisindeki bir bölünmenin mi ürünüdür? Dışarıdan bir örgüt ülke içinden bir destek almadan böyle bir olayı gerçekleştirebilir mi? Bu ve buna benzer soruların cevaplandırılması zaman alacaktır. Belki de pekçok soru cevapsız kalacaktır. Teknolojinin ve "inanmış" insanın gücü...
Olayın ortaya koyduğu önemli bir sonuç, teknoloji, askeri ve ekonomik gücün zirvesinde olan bir ülkenin asla akla gelmez yerlerinin bile vurulabileceği, imkanların yetersiz kalacağı ve "inanmış" bir insandan daha güçlü bir şeyin olamayacağı gerçeğidir. Burada kullandığım "inanmış insan" deyimini, dar anlamda bir dine inanmış kişi anlamında kullanmıyorum. Herhangi bir şeye, davasına inanmış ve bunun için her şeyi göze alan, amacını gerçekleştirmek için her şeyi yapabilen anlamında kullanıyorum. Düşünün bir amacı gerçekleştirmek için hayatını ortaya koyan, ölümü rahatlıkla göze alan bir insandan daha güçlü ne olabilir? New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kuleleri, Wasihgton'daki Pentagon binası insan gücünün, teknolojinin, bilimin, ekonominin ve yönetimin gücünün en somut göstergeleriydi. Ama bir terörist saldırı bunları yerle bir etmeye yetti! Bu olayda sorgulanması gereken pek- çok nokta var. Ama asıl önemlisi insan ve "ahlakilik" üzerinde yeniden düşünülmesi ihtiyacıdır. Kutsallarından ve "ahlakilik"ten koparılan insanın nelere kadir olduğu en somut biçimiyle ortaya çıkmaktadır. Ahlaktan ve kutsallardan bağışık bir hayatın kontrolü sanıldığı kadar kolay değil. Parmaklar daha şimdiden İslam dünyasına çevrilmektedir...
Bu olaydan sonra parmakların İslam dünyasına, Müslümanlar'a ve özellikle bazı devlet ve halklara çevrileceği nerede ise kesindir. Henüz resmi bir şey yoksa da medyatik çağın gereği olarak tüm dünyaya yayın yapan medya organları bu yönde kamuoyu oluşturma peşindeler. Zaten medyada ilk anda akla gelen ve telaffuz edilen isimlere bakıldığında durumun vahametini tahmin etmek mümkün. Herkes parmağını Usame bin Ladin'e, Hamas'a, Filistinliler'e, Irak'a ve İran'a çevirme çabası içindeler. Filistin'de bu saldırının bir bayram havasında karşılanmış olması da ilgi çekicidir. Yıllardır İsrail'in devlet terörüne muhatap olan, kan ve göz yaşından başka bir şey görmeyen insanların binlerce insanın ölümünden memnuniyet duymaları şaşırtıcı olduğu kadar düşündürücüdür de! Muhtemelen İsrail terörünün arkasında ABD'nin desteğinin olması böyle bir tablonun ortaya çıkmasında etkili olmaktadır, ama yine de bu davranışın asla tasvip edilebilir bir yanı yoktur. ABD Başkanı Bush'un halkına hitabında "intikam"dan söz etmesi ilginçtir. 1941'deki Pearl Harbor baskını intikamının beş yıl sonra Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombalarıyla alınmış olduğu unutulmamalı. ABD'nin her şeyi göze alabileceği ve "intikam" amacıyla dünyanın muhtelif ülke ve yerlerini çok ağır şekilde bombalayacağı kuvvetle muhtemeldir. Böyle bir "intikam" saldırılarının yeni bir dünya savaşı anlamına gelip gelmeyeceğini zaman gösterecek. Benim asıl kaygım, bu saldırının arkasındaki kişi ve ülkelerin kolay kolay tespit edilemeyeceği ve buna rağmen ABD'nin prestijini korumak, halkını yatıştırmak ve gücünü göstermek için gerçek fail ortaya çıkmasa da bir senaryoyla bunu bir yerlere yıkarak "intikam" eylemlerine girişeceğidir. Gerçekten önemli olan bu saldırıları kimin yaptığı veya yaptırdığı değil ABD yönetimi ve halkı tarafından bunun kimin tarafından yapıldığına inanıldığı hususudur. Medyatik yayınlarla sersemletilmiş olan insanların işin gerçeğini aramaları, düşünmeleri ve teenni ile hareket etmeleri mümkün değil. İşte bu noktada daha şimdiden parmakların İslam dünyasına uzanması nedeniyle ABD'nin intikam eylemlerinin yönünün burası olacağı ve bundan hem Amerika'daki Müslümanlar'ın hem de dünyanın muhtelif yerlerindekilerin çok hem de çok büyük zarar görecekleri kesindir. Huntington'un "Medeniyetler Çatışması" gerçekleşiyor mu? Ne dersiniz?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |