|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Washington'un, bu hafta, İngiltere, Fransa, Rusya, Almanya, Endonezya ve Suudi Arabistan'dan, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakan düzeyinde ziyaretçileri var; Başkan George W. Bush'un telefon diplomasisi de sürüyor. Biz burada kendi kendimize gelin-güvey oluyoruz, ama ABD'nin öncelikli ülkeler listesinde Türkiye'nin adı geçmiyor; Bush veya yönetiminin bilinen isimleri bugüne kadar Ankara ile herhangi bir görüşme yapmadılar... Bu, ABD'nin 'teröre cevap projesi' içerisinde Türkiye'nin yeri olmadığı anlamına gelmiyor elbette; bütün savaş senaryolarında, Türkiye'deki ABD üslerinin, hiç değilse 'lojistik' bir değeri bulunduğu muhakkak. Operasyona 'uygarlıklar savaşı' görüntüsü vermek istemediği için de Washington'un gözünde önemli Türkiye. ABD yönetimi, büyük ihtimalle, Türkiye'yi "Elde var bir" kabul ediyor. Ülkemizdeki Amerikalı yetkililer, televizyon haberlerini izleyip gazeteleri okuyarak, merkeze, "O. K. George, burası tamam" mesajını da gönderiyorlardır zaten. Sırf belli bir kesime kan kusturmaya yarayan 'İslâmî terör' bahanesine haklılık kazandırmak için, Türkiye'nin bile vurulmasına râzı olabilecek tipler var aramızda... ABD'nin Ankara büyükelçiliği her sonbahar başında bir büyük dâvet verir; önceki akşam için planlanan sonuncusu, terör eylemleri yüzünden iptal edilmek yerine, bir tür 'tâziye dâveti'ne dönüştürüldü. Dâvette sohbet imkânı bulduklarım, "Medya, sürekli Türkiye'den ne istediğimizi öğrenmeye çalışıyor, oysa Türkiye'den bir talebimiz yok" dediler. Hükümet, Kemal Derviş'in seslendirdiği "Türkiye, ABD'nin yapmak istediklerini kayıtsız-şartsız kabul etmelidir" tezini benimsemiş görünüyor; Washington'un "Türkiye ne yapar?" diye tereddüt geçirmesi için bir emâre ortada yok. ABD-Türkiye ilişkileri, epey uzun bir süreden beri, açık olmayan kanallardan yürütülüyor zaten. Hükümet fazlaca işin içinde değil; buna karşılık ABD'nin Türkiye'den istediği ve isteyebileceği politikalar eksiksiz yerine getiriliyor. 11 Eylül şokuna ABD'nin cevabı 'terörle askerî mücadele' olduğu için, Türkiye'den bekleyecekleri de 'askerî' içerikli olacak; ABD o konudaki taleplerini kime yöneltmesi gerektiğini biliyor... Türkiye'nin yakın tarihte yaşadıkları global alanda dikkate alınacak bir 'model' haline gelecekse, bundan sonraki gelişmelerden esas tedirginlik duyması gerekenler, ABD ve öteki Batılı ülkelerin halkları... Demokratik hak ve özgürlüklerin güvenlikle ilgili endişeler karşısında feda edilebilmesi demokrasiyi tehdit eden bir düşünce tarzı. Güvenlik endişesi her ülkeye yaygınlaşırsa, Batı'nın epey zorluklarla elde ettiği, Amerika'nın ancak iç savaş sonrasında erişebildiği değerlerin askıya alındığı bir döneme girilecek demektir. Nitekim, ABD ve Batı'daki gerçek aydınlar, bir an tereddüt geçirseler bile, son gelişmelerin bireysel özgürlükleri hedef aldığını kısa sürede idrak edebildiler. ABD'nin müttefikleriyle birlikte gireceği bir savaşta askerler ön plana çıkacaktır. Bütün yetkililerin "Uzun, çok uzun sürebilir" dedikleri askerî harekât kısa süre içerisinde bitirilmeyeceğine göre, harekâta katılan ülkelerdeki uygulamalar, aynı tehdide muhatap olduğu gerekçesiyle 'güvenlik devleti' reflekslerini sürekli ayakta tutan Türkiye'ye benzeyecektir. Bizde bazı çevreler bu ihtimali etekleri zil çalarak karşılasalar bile, durumun vahameti, özellikle Avrupalı devlet adamlarını böyle bir olumsuz süreci başından engellemek üzere Washington'un kapısını çalmaya zorluyor. Geçtiğimiz yüzyılda iki dünya savaşı ve büyüklü-küçüklü yüzlerce çatışma yaşamış olan dünyamız, tarihinin pek az döneminde, şimdiki gibi büyük bir altüst oluşun arefesinde bulunduğu görüntüsü vermişti. Karar 'terör' bahanesiyle inanç temelli bir 'uygarlıklar savaşı' başlatmak olursa, dünyamız, 'yüzyıl savaşları'na benzer, ancak onlardan daha kanlı ve kitlesel yokoluşu getirecek bir sürece girecektir. Sağduyu egemen olursa, ABD, kendi çıkarlarına hizmet edecek biçimde oluşturduğu geçmiş dünya düzeninin pisliklerini temizlemeye zorlanacaktır. Unutmayalım ki, Washington'un "Teröristler" diye karşısına aldıkları, son elli yılda ABD'nin kendi elleriyle yetiştirdiği tipler ve rejimler... Bizler Susurluk'tan sonra gördük, o tür bir temizlik hiç de kolay değil...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |