|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çocukluğum Ankara'da geçti.. Kızılay'daki "Güven Anıtı"nın taşlarında kimbilir kaç kez oturup, Atatürk'ün ebedi direktifini okumuşumdur.. -Türk.. Öğün, çalış, güven!.. "Öğünmek" ve "çalışmak" fiillerini irdelemeyi, bir başka güne bırakıyorum.. Ama şu "güven" meselesinin, iyice tartışılır hale geldiğini söylemeliyim.. Sade Türkiye'de değil, tüm dünyada iki kurum, öncelikle "güven" unsuru üzerinde kurulmuştur.. -Bankacılık -Gazetecilik Yönetenlerin ve sahiplerin, sizin tasarruflarınızı, babalarının parası gibi harcayıp, çar-çur ettiklerini bilseniz, o bankaya para yatırır mısınız? Veya okuduğunuz gazetedeki her haber ve her yorumun, oto-sansürden geçtiğini, her başlığın arkasında birtakım gizli hesapların bulunduğunu öğrenseniz, o gazeteyi okumaya devam eder misiniz? Ama Türkiye'de, bankalar için de, medya için de, bu olmaması gereken şeylerin "günlük uygulamalar" şeklinde yürütüldüğünü, hepimiz biliyoruz.. Sahibi dolandırıcılık suçlaması ile cezaevinde bulunan, tüm yöneticileri aynı suçlamadan ötürü, sürekli Adliye'ye gidip gelen bir gazeteye güvenebilir misiniz? Demek ki, Atatürk'ün "güven" direktifini, bankacılık ve basın konularında pek ciddiye almadık.. Ya devlet gücünü, iktidar olarak kullananlara güveniyor muyuz? Daha açık koyalım meseleyi.. İktidardaki Mesut Yılmaz'a mı, iktidardan uzaklaştırılan Saadettin Tantan'a mı daha fazla güveniyorsunuz? Seçimle iktidara gelen Bülent Ecevit'e mi, hiç seçime girmeden dışarıdan gelen Kemal Derviş'e mi daha fazla güveniyor, piyasa ve vatandaş? Kamu ihalelerinin rüşvetsiz döndüğüne Dünya Bankası inanmıyor.. Peki siz inanıyor ve güveniyor musunuz? Peki ya şu "kanunlar önünde herkesin eşit" olduğu meselesindeki güven durumu, ne merkezde acaba? Neden Egebank olayında, ilgili ilgisiz herkes cezaevinde ve Etibank'tan ötürü sadece Dinç Bilgin tutuklu? Boşaltılmış bankaların yönetiminde görev alıp da, tutuklanan veya gözaltına alınan, hiçbir emekli general var mı? Ya "Tekelci Medya" sözcülerinin ve tetikçilerinin, "Biz RTÜK Kanunu'nu şeffaflık olsun diye destekliyoruz" şeklindeki sözlerine, inanıyor, güveniyor musunuz? Gerçekten, mevcut televizyon kanallarının gerçek sahiplerini, çalışanlar ve yöneticiler bile, bilmiyor mu? Peki, YÖK'ün, üniversitelerin bilimsel özerkliğini koruduğuna ve özgür düşünce ortamı içinde, yasaksız ve tabusuz bir araştırma ortamı sağladığına, güveniyor musunuz? Bu "neye güveniyorsunuz" konulu listeyi, sonsuza kadar uzatabiliriz. Keşke hâlâ çocuk olsaydım.. Hâlâ Ankara'daki anıtın taşlarına oturunca, Atatürk'ün direktifini aynı çocukça kabulle tekrarlayabilseydim.. -Türk.. Öğün, çalış, güven!.. Yine de birşeylere güvenmemiz şart.. Acaba "Türk Lirası"na mı güvenelim?.. Ya da Devlet Bahçeli'nin ağzından çıkanlarla, MHP'li bakanların sözlerine bakıp, koalisyon içindeki "derin uyum"a mı güvenelim? Galiba en doğrusu Ecevit'in sağlığına ve algılama gücüne güvenmektir.. Belki gerçekten, Hatay'daki sel değil, depremdi..
ŞAKA
Dinci Cumhuriyet!..
"Tekelci Medya"nın sözcülerine göre, RTÜK Yasası'na karşı kampanya açıp, Cumhurbaşkanı Sezer'i kuşatanlar "dinci basın" mensupları.. Buna karşı, "Cumhuriyet" gazetesi tümüyle RTÜK'e karşı.. DSP'li Uluç Gürkan, "anti-RTÜK cephe"nin başında.. ANAP'lı Ertuğrul Yalçınbayır, "Star" yazarı Umur Talu, Bilgi Üniversitesi'nin "Medyakronik.com"u, "Çağdaş Gazeteciler Derneği", hep RTÜK'e karşı.. İyi ki MGK, "Hürriyet"in bir ek şirketi değil.. Takvimin bütün günleri "28 Şubat" olabilirdi yani..
RTÜK
Aç-gözlülük insanı "Kartal"a götürür!..
Şu "RTÜK Kanunu" konusundaki itirazlara, mutlaka açıklık getirilmelidir.. Yeni kanunla getirilen "şeffaflık" ilkesine, kimsenin itirazı yok.. Hangi kesimden olursa olsun, kimse televizyon kanallarının gerçek sahiplerinin bilinmesine ve mülkiyetin şeffaflaşmasına karşı değil.. Ayrıca, özellikle bu satırların yazarı, medya sermayesinin güçlenmesinin engellenmesini istemiyor.. Keşke Aydın Doğan'ın gazetesi "Hürriyet" 1 milyon tiraja ulaşsa ve Kanal D reytingini artırsa.. Keşke tüm medya şirketleri iyi yönetilse ve kârlı olsalar.. Bir sabah, binlerce basın emekçisi kapı-önüne koyulmasa.. Ama medya sermayesinin güçlenmesi başka, kartelleşmesi ve sonunda tekelleşmesi başka şeylerdir.. Hele medya sermayesinin bankacılık ve devlet müteahhitliği ile haşır-neşir olması, bambaşka şeylerdir.. Bunun ne çarpıklıklara ve sonuçta ne gibi trajik olgulara dayandığını, Dinç Bilgin'de, Cavit Çağlar'da, Korkmaz Yiğit'de gördük.. Siyaset de, medya da, bankacılık da, idare de yozlaştı, çarpıldı.. Diyoruz ki.. "Akıllı sermaye", ihtirası ile aklını yarıştırmaz.. Aç-gözlülerin yolu "Kartal"dan geçer..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |