|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Fazilet Partisi kapatılacak mı, kapatılmayacak mı? Aslında böyle bir sorunun 2001 yılının Haziran ayında gündemde olması bile Türkiye'nin koskocaman bir ayıbı... Fazilet Partisi'ni kapatma davasının bu kadar uzaması ve bugünlere sarkması dahi, Türkiye'de hukukun ne kadar "siyasileştiğini" ortaya koyan çarpıcı bir örnek. Fazilet Partisi davası tümüyle "siyasi iklim"in ortaya çıkarttığı bir davadır. "Hukuk"un değil. Davanın içinden geçtiği aşamalar ve bir "yılan hikayesi"ne dönmesi de yine "siyasi iklim"le ilgilidir; "hukuk"la değil... Çıkacak karar da, yine "siyasi iklim" ve Türkiye'nin "siyasi gündemi"ne ilişkin "hesaplar"la irtibatlı olacaktır. Zira, hemen hemen herkes, eğer kapatılsa bile, kapatma kararının Türkiye'de bir "erken seçim" gerekliliği yaratmayacak biçimde olacağında hemfikir. Bu "emin olma duygusu" nereden kaynaklanıyor? Bu "duygu" ya da "kanaat" hukuk ile mi ilgili? Hayır. Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'nin kapatılmasına hükmetse bile, bu kararın Türkiye'de "erken seçim"i mecbur kılmayacak olduğuna ilişkin "kanaat"in dayandığı iki unsur var: 1. Şu anda içinden geçilen "ekonomik kriz" ve bundan çıkabilmek için uygulama aşamasında bulunan IMF onaylı "program", bir "erken seçim"i kaldıramaz. "Program" uygulanmaz hale gelir. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi, bu durumun bilincinde olarak, "erken seçim"e yol açacak bir kararı vermez; 2. Türkiye'de 2001 itibarıyla bir "erken seçim", mevcut ve gözden düşmüş partileri seçime sokarak, bir nevi "meşrulaştıracağı" ve en önemlisi seçim sonuçları, bugünkü parlamento yapısından çok da farklı bir tablo ortaya çıkartmayacağı için gereksiz ve anlamsızdır. "Siyasi Partiler Kanunu" ve "Seçim Kanunu" adlı "ikizler"de esaslı bir değişikliğe gidilmeden yapılacak bir "erken seçim"in yararı olmaz. Peki, bu "gerekçeler"in "hukuk"la yakından uzaktan bir ilgisi var mı? Bu durumda, eğer, Anayasa Mahkemesi Fazilet Partisi'nin bir "erken seçim" zorunluluğu doğurmadan kapatılmasına karar verirse, kararın "hukuki niteliği" her vakit tartışmaya açık olacaktır. Karar, "hukuki" olmaktan ziyade "siyasi ölçüler" içinde mütalaa edilecektir. Türkiye'de 28 Şubat zihniyeti, herşeyi öylesine çarpıttı ki, ne yazık ki, bütün bu işlerin dışında kalması gereken bir kurum olan Anayasa Mahkemesi de, "kendi iradesi dışında" siyasileşmiş oluyor. Vereceği herhangi bir kararın, "hukuki yönleri"nden ziyade "siyasi sonuçları" tartışmaya açık hale geliyor. Varsayalım ki, Anayasa Mahkemesi, Fazilet Partisi'ni "erken seçim"i zorunlu kılacak biçimde kapatma kararı verdi. Bu karar da, ister istemez, "siyasi anlam" taşıyacak ve binbir "siyasi spekülasyon"a ve "siyasi senaryo"ya konu teşkil edecektir. Fazilet Partisi kapatılsa da, üzerine oturduğu "sosyolojik taban" ortadan kalkmayacağı için; o "zemin" yine de partileşecektir. Bülent Arınç, biraz da bunu kastederek, "yazı da gelse tura da gelse hazırız" demiştir. 2000'li yılların çok partili sistem atmosferinde, milyonlarca kişiye dayanan bir "siyasi düşünce ve eylemi" örgütsüz bırakmak mümkün değildir. Fazilet Partisi kapatılsa da, o "zemin" kendisini "siyaset alanı"na yine taşıyacaktır. Olsa olsa "siyasi denklem" biraz daha karışacak ve karmaşıklaşacaktır. Fazilet Partisi kapatılmazsa, ne olacaktır? Siyasi açıdan bakıldığı zaman, "siyasi denklem" karmaşık kalmaya devam edecektir. İlk bakışta Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde simgeleşen "Erdemliler Hareketi"nin hesapları bir kez daha ve yeniden gözden geçirilmek zorunda olacaktır. "Yenilikçi kanat"ın partiden kopup, bir "yeni oluşum"da partileşme çabalarının "meşruiyet zemini"; ömrü devam eden bir Fazilet Partisi varken, haliyle daha zorlaşacaktır. Kapatılmış bir Fazilet Partisi, "Erdemliler Hareketi"nin "yeni oluşum" girişimine daha "meşru" bir "ivme" kazandıracaktır. Bununla birlikte, tekrar "kapalı salonlarda" gözükmeye başlayan "diğer yasaklı" Necmettin Erbakan'ın başını çektiği "kanat" açısından da, ömrü devam eden bir Fazilet Partisi'nde politika yapmak; bu karardan sonra daha kolay olmayacaktır. Partiden kalacak bir "yenilikçi akım", ömrü devam eden Fazilet Partisi'ni büyütmeye ve genişletmeye ve daha geniş bir "temsil yelpazesi"ne oturtmaya girişecektir. Ömrü devam eden bir Fazilet Partisi'nin "dinamizmi" ve "hayatiyeti"ni "yenilikçi kanat" sağlayacaktır. Böyle olması doğaldır. Zira, tüm partilerin "baraj"ın altında kaldığı bir "yenilenme" ve siyasetin, ekonomiye paralel bir "kabuk değiştirme" ikliminde, "baraj üstü" bulunma şansına, "sosyolojik dayanakları" sayesinde sahip bulunun bir-iki partiden birisi Fazilet Partisi'dir. Fazilet Partisi'ni Türkiye toprağından söküp çıkartamazsınız. "Yenileşme gündemi"nde bu partinin "hayatiyeti" ise, içindeki "yenilikçiler"den gelecektir. "Fazilet Partisi kapatılmazsa ne olacaktır" sorusuna "siyasi" değil; "hukuki açı"dan yaklaşıldığı takdirde; olacak olan şudur: Anayasa Mahkemesi, Türkiye'nin demokratikleşme sürecine, önemli bir "içtihat" koyarak, katkıda bulunmuş olacaktır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |