T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
"Platonik aşklar yaşayan zavallı bir adam mısınız siz?"

Soru soran ile soru sorulan arasındaki ilişki; kişilerin kendilerini idrak noktalarıyla alakalı olduğu gibi, aynı zamanda muhataplar arasındaki mesafenin ipuçlarını da ele veren bir konumdur. Soruyu soran öğrenmek maksadıyla soru sorarken karşısındakinin bu konudaki bilgi yetkinliğine güvendiğini ortaya koyar. Fakat sorular daima bilgilenmek amacıyla sorulmaz. Bazen de soru soran bütün bu konuları ne kadar iyi bildiğini, hatta röportaj yapmak üzere karşısına aldığı kişiden, daha iyi bildiğini cümle aleme ispat etmek istercesine metrelerce süren sorular sorar.

Muhatabının bilgisini, ya da kendi bilgisini muhatabı üzerinde sınayan soruların dışında; dedikodu maksadıyla karşısındakini sıkıştırmak, aşağılamak kastıyla sorulan sorular da vardır. Bu tip sorularda önemli olan muhatabın vereceği cevap değildir. Soru soran sorusuyla muhatabını taciz etmek istemektedir. Dolayısıyla verilecek cevabın hiçbir önemi yoktur. Soru soran kendisini, cevap verecek olana göre çok üst noktada konumlandırmıştır. İlk okul öğretmeninin hazırlıksız olarak tahtaya kaldırdığı öğrencisine yaptığı muameleyi yapar muhatabına: "Cevap ver bakiim."

Medyada düzenli olarak röportaj yapma hakkına sahip olanlar sorularıyla suyun mermeri oyuşuna benzeyen bir etki gösterirler. Her hafta olayları kendi bakış açılarından -soru olaya bakış açımızı belirler çünkü- muhataplarına yorumlatan soral ya da soraliçeler (kral ve kraliçe vezninden uydurdum) başkalarının cevaplarına imkan hazırlıyormuş gibi yaparak en çok kendi görüşlerini yayarlar.

"Platonik aşklar yaşayan zavallı bir adam mısınız?" diye sorulan soruya ne cevap verilirse verilsin ortaya konan hüküm platonik aşkın zavallılığıdır. Platonik aşkı aşağılama niyetinde ortaya konan bu soruya cevap verecek olan kişi "Ben platonik aşkın bir zavallılık olduğunu düşünmüyorum" diye izaha girişecek biri değildir zaten. Böylelikle röportaj yapanın ruh-beden ikileminde daima bedeni tercih eden tavrından dolayı, o köşeyi okuyan okuyucular zaman içinde, hayat üslubunda bedeni önceleyen, yüzeysel ve sathi ilişkileri çok önemli bulan bir zihniyeti içselleştirmiş olurlar. Bu içselleştirme ile birlikte geçmişin bütün idealize aşkları zavallılık kategorisi içine yerleşmiş olur. Sevgilinin hayalini zihninde taşıyarak, bedensel hiçbir temas olmadığı halde aşk ateşinden olgunlaşanların hikayesi "zavallılık hikayesidir" artık. Böyle bir kategorileştirme içinde geçmiş dönemlerin bütün aşkları modern insanın artık asla anlayamayacağı bir boyuta geçmiş olur. Platonik aşk zavallılık adı altında kategorileştirmeye kalkıldığında "Hamdım. Piştim. Yandım" mertebesi birinci basamakta yani daima ham kalmayı idealleştiren basamakta takılı kalır. Ham kalmak modern insanın önemli tercihlerinden biri. Ham kalışta ne olgunlaşma acıları var çünkü ne de olgunlukla birlikte gelecek olan mesuliyet duygusu.


15 Haziran 2001
Cuma
 
FATMA K. BARBAROSOĞLU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED