|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İslam, ABD için tek kelimeyle ifade edilecek olursa "kaygı" demek. Kıta Avrupası'nın bilinçaltındaki refleksif düşmanlık, ABD'de yerini "endişe"ye terketmiş görünüyor. Avrupalılar'ın kolektif bilinçaltına yerleşmiş olan "Haçlı ruhu"ndan söz etmek, Amerika için fazla önyargılılık olur. Fakat, öz vatanlarının kendilerine Müşrik Mekke kesildiği Müslümanlar için bir "Habeşistan sığınağı", bir "Necaşi korunağı" olduğunu söylemek de, -en azından şimdilik- erken görünüyor. Amerikan karar vericileri, İslam'a pratik ve pragmatik çıkarlar ve reel politik kaygılarla yanaşıyorlar. Fakat hemen tüm propaganda araçlarını ellerinde bulunduran Yahudiler'in imaj bozucu çabalarının da etkisiyle, Amerikan halkı, İslam hakkında bilgiye değil önyargıya dayalı bir kuruntuya sahip. ABD dış politika kadroları arasındaki bir yoklama çalışmasında, muhtemel sekiz ciddi tehdit sıralamasında, "İslam tehlikesi" üçüncü sırada değerlendirilebilmiştir. 1990'lı yıllarda tüm Amerika çapında yapılmış olan 5 adet kamuoyu yoklamasında, görüşü alınanların büyük kısmı, Müslümanlar'ı "dînî taassup sahibi olmaya meyilli" olarak değerlendirirken, İslam'ı da "özü itibarıyla demokrasiye taban tabana zıt bir din" olarak ifade ediyorlar. Bu verileri, Amerika ve Siyasal İslam adlı eserinden aktardığım Ortadoğu kökenli ABD'li akademisyen Fawaz A. Gerges, Amerikalılar'ın bu endişesinin kökleri çok çok derinlerde bulunan "din ve siyaset"in birleştirilmesine duydukları çekingenlikte gizli olduğu tesbitini yapıyor. Aynı isim, Graham Fuller'ın şu sözünü de bu tesbitine tanık gösteriyor: "Bizler, dînî siyaset düşüncesini anlamaya kültürel açıdan müsait değiliz." İşte bu bir cümlelik itiraf üzerine söylenecek o kadar çak söz var ki!.. Hangi birini söylemeli, bilemiyorum. Bir fenomeni anlamaya müsait bir kafa yapısına sahip olamamak... Hemen söyleyeyim; bu itirafı yapmak başlı başına bir erdemdir ve "öteki"ne saygının olmazsa olmaz ilk şartıdır. Ve bir teessüf: Bu ülkenin Batılılaşmış yönetici sınıfları, İslam'ı anlama konusunda Graham Fuller'den daha şanssız ve fersah fersah geridedirler... Çünkü onlar bu itirafı yapacak kadar dürüst değiller... Philadelphia'da İslami örgün eğitim kurumlarının 'ebeliğini' yapan öğretim görevlisi Dr. Erol bey, Amerika'daki İslam'ın yükseliş trendine, son İSNA (Islamic Society of North America: Kuzey Amerika İslam Cemiyeti) kongresini örnek veriyor. ABD'deki en büyük İslami yapılanmalardan biri olan İSNA son kongresini ABD'nin tüm eyaletlerinden gelen 30.000 delegesinin katılımıyla yapmış. Kongreye başkan yardımcısından Kongre üyelerine kadar en yüksek düzeyde resmi katılım olduğu gibi, "Artık Başkan'ın kongreye kutlama mesajı göndermesi sıradan sayılıyor" notunu da eklemeyi unutmuyor. Rakibini üç-beş yüz oy farkıyla geride bırakan yeni ABD başkanının seçiminde Müslümanlar'ın kilit rol oynadığı sadece Müslümanlar'ın değil, resmi çevrelerin de ortak tesbiti. İlk kez bu seçimde geleneksel tercihi Demokratlar olan zenci Müslüman kuruluşları da dahil tüm ABD Müslümanları bir araya gelip ortak bir seçim stratejisi üzerinde konuşmuşlar. 8 milyona yaklaşan nüfuslarıyla ABD Müslümanları Yahudi nüfusu geride bırakmışlar. Fakat etkileri nüfuslarıyla ters orantılı ve daha alınacak çok yol var. Demokrat başkan adayı Al Gore, etrafını saran Yahudi danışmanlarının da etkisiyle Müslümanlar'dan gelen hiçbir randevu talebine cevap dahi vermezken, Cumhuriyetçi aday Bush, seçim gezileri sırasında sekiz camiyi bizzat ziyaret ederek Müslümanlar'ın taleplerini ve sorunlarını yerinde gözlemliyor. Ortadoğu kökenli bir ABD'li olan şimdiki Enerji Bakanı'nın bir tür Müslüman kontenjanı olduğu görüşünde hemen herkes müttefik. Kendisine getirilen eğitim ve sosyal haklarla ilgili tüm meselelerde bakanın çok ciddi çabalar sarf ettiği ve başarılı da olduğu örnekleriyle anlatılıyor. Aynı bakanın Ermeni meselesindeki Türkiye'nin resmi politikasına ters yaklaşımını sorduğumda, muhataplarımın olaya duygusal pencereden bakmadıklarını da anlıyorum. Bakanın senatör seçildiği yer Ermeni seçmenin çoğunlukta olduğu bir bölge, "Bu anlaşılabilir bir şey" diyorlar ve ekliyorlar: "ABD'li Müslümanlar'ın geleceği ABD yönetiminin resmi dış politikasına kurban edilmemeli." Ne dersiniz? İyi bir başlangıç, değil mi? Bu arada ABD Müslümanları arasındaki sevindirici gelişmelerden biri de, cemaatler arası yakınlaşma. Duyumlarımıza göre Elijah Muhammed'in manevi mirasına konan The Nation of Islam'ın cerbezeli lideri Farrakhan'ın, Elijah'nın babasının muharref çizgisinden ayrılıp selim bir çizgide istikrarlı bir teşkilat oluşturan oğlu Varisuddin Muhammed'e birlikte çalışmayı teklif etmiş. Bu değişimin gözle görünür bir de örneği var: Şimdiye dek "sürekli seferi" hükmünde oldukları gerekçesiyle Ramazan orucunu yılın en kısa gündüzlü ayında sabit olarak tutan The Nation of Islam mensupları, bu yıldan itibaren tüm Müslümanlar gibi Kameri Takvim'e tâbi olmuşlar. Daha, Atlanta'da hepsi de akademik kariyer sahibi seçkin insanlarla "Hayatın yeniden inşası için tasavvurun, aklın ve şahsiyetin inşası" konulu 4 derslik seminer notlarına sıra dahi gelmedi. Ne yapalım, bu köşenin okurları biraz daha sabrederlerse, mevsimin sonunda inşaallah bir kitap olarak okuyabilirler. Çünkü bütün bir yaz mevsimini bu konudaki eserimi yazmaya ayırdım.
...VE İŞTE BURAYA KADAR
Yeni Şafak'ın ilk yazarlarından topu topu birkaç kişi kalmıştık. Başlangıçtan bu güne kadar gidenler ve gelenler hiç eksik olmadı. Ama Yeni Şafak, zifiri gecenin ortasında şafağın habercisi olan birkaç gazete arasında yol alma misyonunu ısrarla sürdürdü. "Yeni Şafakların" sökmesi için, o yoluna yeni kadrolar, yeni yüzler ve yeni koordinatlarla devam edecek elbet. Fakat bendeniz, Yeni Şafak'taki 4 yıllık maratonumu işte burada noktalıyorum. Gönlümü, seve seve bu köşenin gönül dostlarında bırakarak... Ve onların gönüllerini de, kutsal bir emanet gibi alıp, gönlümün garipler kervanına katarak... Gönlüm... o sizde kalsın, çünkü muhabbet müebbettir; n'olur, ona iyi bakın!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |