T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Köylüye, esnafa böyle zulüm yapılmadı

Dünyanın yeniden "paylaşıldığı" şu günlerde Türkiye'deki insan manzaralarına bir göz atarsak tamamen "umutsuzluğa" kapılmamak mümkün değil.

Ankara Ticaret Odası'nın yaptığı kriz anketinden tüccar ve esnafın "gelecekten umudunu kestiği" apaçık ortaya çıkıyor. Ankete katılanların yüzde 59'u gelecek hakkında son derece "kötümser" olduklarını belirtiyor ve gelecek yılın "bundan da kötü" olacağını söylüyor.

Krizden çıkılamamasının önündeki en büyük engelin "hükümet" olduğunu belirtenlerin oranı yüzde 42, ekonomi yönetimini suçlayanlar yüzde 18, IMF'yi suçlayanlar ise yüzde 15. ATO anketinden de anlaşılacağı gibi esnaf ve tüccarın hali hiç de "iç açıcı" değil.

Türkiye ekonomisini "krizden kurtarmak" için gelen ama o geldikten sonra "krizin daha da ağırlaşmasına" neden olan Kemal Derviş, içinde bulunduğumuz acıklı durumu şöyle anlatıyor: "Ocak-Eylül döneminde 1 katrilyon liraya yakın sermayesi olan 14 bin 540 firma kapandı. Kapanan firmalar çoğunlukla gıda, inşaat, finans ve tekstil sektöründe ortaya çıktı."

Üretim yaparak ekonomiyi krizden çıkaracak olan şirketler, IMF reçetesi ile bir bir kapısına kilit vururken tarım sektörü daha da zor durumda. Köylülerimizin hali tam anlamıyla "içler acısı" bir durumda. Üstelik köylüyü "eli kolu bağlı" tutup üzerlerinde "devlet baskısı" kullanmak, bu kesimi artık "isyan eder" bir duruma getirmiş.

Geçen akşam Flaş TV'de, Ferhan Şaylıman'ın "Flaş Gündem" programını izlerken tüylerim diken diken oldu. Ekrandaki bir "köylü vatandaşın" anlattıkları inanılır gibi değildi. Programı izlememiş olabilirsiniz diye bir kez de ben tekrarlamak istiyorum.

Eskişehir'de merkeze bağlı İmişehir Köyü'nden bir besici vatandaşımızın anlattıkları gerçekten ülkenin ne hale geldiğini, esnafın, çiftçinin nasıl yalnız bırakıldığını, nasıl eza ve cefa altında tutulduğunu gösteriyor.

Besicilik yapan köylü vatandaşımızın adı Devir Edizgil. 45 yaşlarında. Besiciliğe başladığında 160 hayvanı varmış. O sıralar Ziraat Bankası'ndan kredi de kullanmış. Ama yem fiyatları başını alıp gitmiş, besicilik para etmez olmuş. Sattığı hayvanların parası ile ne kredi borcunu ödeyebilmiş, ne de sattığı hayvanın yerine bir yenisini alabilmiş.

Bu arada bütün kırsal kesim "sıkıntı" içersinde olduğu için, köyler arasında "hayvan hırsızlığı" da başlamış. Devir Edizgil'in ahırına bir gece hırsızlar girip, 30 baş hayvanını alıp gitmişler. Devir Edizgil, jandarmaya baş vurup hırsızlığı bildirmiş. Bildirmiş ama hırsızların bileğine takılması gereken "kelepçe" hayvanları çalınan Devir Edizgil'in bileklerine takılmış. Doğru nezarete atılmış. 7 saat kadar sorgulanmış, sıkıştırılmış.

Çünkü Ziraat Bankası jandarmaya, "Bu köylüler borçlarını ödememek için hayvanlarım çalındı iddiasında bulunuyorlar, dikkatli olun" demişmiş. Tabiî jandarma, böyle bir uyarıyı aldıktan sonra, karşısındaki köylüyü "potansiyel suçlu" olarak görmeye başlamış. En ufak olayda jandarma karakoluna çekip sorguya almış köylüleri.

Devir Edizgil'in derdi "soruşturma" ile bitmiyor. Ziraat Bankası'ndan kredi aldığı için tarlalarına, bahçelerine ipotek konmuş. Ne aldığı ürün para ediyor, ne de besicilikle geçimini sağlayabiliyor. Ziraat Bankası'na "Toprağımdaki ipoteği kaldır. Tarlaları satıp sana borcumu ödeyeyim" diyor ama banka kabul etmiyor.

Kala kala elinde 40 baş hayvan kalmış. Satsa satılmıyor, baksa bakılmıyor. Kredi borcu "temerrüt faizleri" yoluyla katlanıp büyüyor, hiç ödenemez hale geliyor. Elinde kalan hayvanlarına yem alacak parası kalmamış. Ya hayvanları ölecek ya da kendisi gibi binlerce köylünün bu durumdaki dertlerine bir çözüm getirilecek. Yoksa Devir Edizgil'in ve onun durumunda bulunan köylülerin "bütün umutlarını kaybetmesi" bu ülkeye, çok ağır, hem de çok ağır külfetler yükler ve batık bankalara 15 milyar dolar yatıran devletin, esnafıyla, köylüsüyle 35 milyon insanın sorunlarını çözecek 250- 300 milyon doları bu işe hasretmemesi gerçekten düşündürücü oluyor. 3- 5 banka sahibini kurtaran devlet, 35 milyon insanı "umutsuzluk batağında" kendi dertleriyle baş başa bırakıyor. Böyle "sosyal devlet" olmaz. Kendi evlatlarına eziyet eden, zulmeden bir devlet olamaz, olmamalıdır.


13 Kasım 2001
Salı
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED