+
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İslami İlimler Araştırma Vakfı belirli aralıklarla gerçekleştirdiği ilmi toplantılardan birini daha geçtiğimiz hafta sonunda İstanbul'da gerçekleştirdi. Üç gün devam eden "Küreselleşme, İslam Dünyası ve Türkiye" konulu toplantıya yurt içinden ve dışından çok sayıda akademisyen katılmıştı. İSAV'ın toplantılarının tiryakisi olmuş çok seçkin bir dinleyici topluluğu da tebliğleri, tartışmaları sonuna kadar eksilmeyen bir ilgiyle izledi. Aslında toplantının planlanma aşamasında hiç hesapta olmayan Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırı ve onu takiben Afganistan'a yönelik harekat, konunun önemini bir kat daha artırmıştı. Bence küreselleşmenin arka planının anlaşılmasında bu olayların inkar edilemez bir önemi var. Küreselleşmenin birçok tanımı yapılabilir. Onu haberleşme, bilişim, bilgisayar, ulaşım teknolojisinde meydana gelen gelişmelerin sonucu olarak dünyanın bir anlamda küçülmesi, sınırların öneminin azalması, dünya topluluklarının birbirleriyle daha içiçe ilişkiler kurmak zorunda kalması ve bunu doğuran süreç olarak tanımlayabiliriz. Bu süreçte bir- çok kavramın anlamı değişti, geleneksel kurumlar aşındı. Söz gelimi milli egemenlik oldukça aşınmaya uğramış bir kavrama dönüştü; artık milletlerin kendi kaderlerine hükmetmeleri daha da zor. Ulusal başkentlerin yerini uluslararası başkentler aldı. Dolayısıyla ulus devletlerin bu asrın başında olduğu gibi sınırları içinde mutlak hakim rolü oynamaları da artık mümkün değil. Kısacası ulus devlet anlayışı büyük yara aldı. Sınırların önemi ve koruyuculuğu azaldı; uluslararası ilişkiler ve ticarette hiç olmadığı kadar canlılık dönemi başladı. Aynı yoğun ilişkiler ağı sosyal yaşam biçimlerinde ve kültür alanında da görülüyor. Buraya kadar saydığımız noktalar nihayet birer tespit ve bu tespitlerde farklı düşünen adeta yok. Burada problem, bu sürecin kendiliğinden mi işlediği, yoksa küreselleşmenin görünen veya görünmeyen bir takım aktörlerinin mi bulunduğu. Bazı araştırıcılar küreselleşmenin kendiliğinden işleyen bir süreç olduğu, şartları hazır olan toplulukların küreselleşme treni kendi istasyonlarında durunca rahatlıkla binebileceğini düşünüyorlar. Ben onlardan değilim. Birçok araştırıcı gibi benim de kanaatim küreselleşmenin birtakım aktörler tarafından yönlendirildiği ve genelde onların istediği istikamete sürüklendiğidir. Bu sebeple küreselleşmeyi sömürgeleşmenin yeni bir şekli olarak görenler haksız değil. Bu kanaatim Afganistan saldırısından sonra biraz daha pekişti. Problem teknolojik gelişmelere bağlı olarak küreselleşmenin kaçınılmaz bir süreç olarak karşımıza çıkması değil, Demirperde'nin yıkılmasından ve dünyanın tek merkezli, açıkçası Amerikan merkezli hale gelmesinden sonra bu sürecin sözkonusu tek merkezin ekonomik, siyasi ve kültürel hegemonyasının vasıtası haline getirilmesi. Bu süreç şimdiye kadar dikkatli bakmayanlar için kendiliğinden işliyor izlenimi veriyordu. Ancak önce Körfez Harbi ve ardından da çok açık bir biçimde Afganistan saldırısı ortaya koydu ki bu sürecin tek merkezli olarak yönlendirilmesi tehlikeye girdiğinde ve ortaya başka merkezlerin çıkması ihtimali belirdiğinde pekala bu ihtimal, bahaneler icad edilip zor kullanılarak bertaraf edilebilmekte ve süreç tekrar tek merkezli mecrasına döndürülmektedir. Küreselleşme sürecinde ulus-devletlerin veya genel olarak devletlerin önemi azalmakta onun yerini Birleşmiş Milletler, Dünya Bankası, IMF, UNESCO, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Sağlık Örgütü, AB, NAFTA, EFTA, AGİK gibi uluslarüstü örgütler ve oluşumlar almakta, dünyaya bunlar nizamat vermekteler. Ancak yakından bakıldığında bunların işleyişinde Batı'nın ve daha belirgin olarak Amerika'nın hakim rolü hemen farkedilir ve bu yapı çoğu kere değiştirilemez bir şekilde kurulmuştur. Başka oluşumlar da ustalıkla engellenmektedir. Dolayısıyla küreselleşmede bir etkin aktörler var, bir de ikinci derecede rollerle yetinmek zorunda olanlar. Ve kurulan sistem sayesinde bu rol dağılımı hiç değişmeyecek bir görüntü vermektedir. Bunun Türkiye'nin de içinde bulunduğu geniş milletler topluluğu için hiç iç açıcı bir durum olmadığı aşikar. Bu güdümlü işleyişini görmezseniz küreselleşme hakikaten göz kamaştırıcı bir süreçtir ve siz kendinizi de küreselleşmenin faal aktörleri arasında yer alacak şekilde hayal edebilirsiniz. Ama bu hayalin çok uzun süreceğini göze almak şartıyla...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |