T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Hocasına tuzak kuran fakülte...

Ahmet Çiğdem, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi... Parlak bir meslekî geçmişi var.

Üstelik, genç bir bilim adamı.

Bilimin mutlaklaştırılması/dogmalaştırılmasını merkeze alan "bilimsellik" iddiasına ilişkin son derece önemli makaleleri yayımlandı. "Birikim" dergisinde yazıyor...

Bu ülkenin gururu olacak üç-beş isimden biri.

YÖK ve Gazi Üniversitesi Rektörü Rıza Ayhan izin verirse, Feyerabend gibi, İllich gibi, Habermas gibi, belki de bir Ahmet Çiğdem yordamından sözedecek bilim dünyası; ihtimal...

Çünkü, Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim Kurulu, Ahmet Çiğdem'i Türkiye Bilimler Akademisi tarafından verilen bir bursu kullanmak üzere Almanya'ya gittiği için mustafi (istifa etmiş) sayıyor.

Üniversiteden atmanın kibarcası...

Olayın gelişimi şöyle:

Ahmet Çiğdem, sözkonu bursu kullanmak için fakülte yönetimine dört ay önceden müracaat ediyor.

Fakülte yönetimi, hiçbir gerekçe göstermeden ve özellikle dekanın kişisel ve belki de siyasal tasarruflarıyla bu müracaatı dikkate almıyor.

Çiğdem bunun üzerine rektör yardımcısı Ahmet Aksoy'la bir görüşme yapıyor. Bu görüşme üzerine dekan tavrını değiştiriyor ve fakülte yönetim kurulu 15 Haziran 2001 tarihi itibariyle Çiğdem'i beş ay "izinli" sayıyor.

Çiğdem, bu kararın rektörlük tarafından da onaylanacağı düşüncesiyle (çünkü bu tür durumlarda teamül hep bu yönde işlemiştir), 15 Haziran 2001 tarihinde Almanya'ya (Bielefeld Üniversitesi'ne) gidiyor.

Daha sonra rektörlüğün fakültenin verdiği izni onaylamadığı ve mustafi sayılacağına ilişkin duyumların olduğu fakültedeki arkadaşları tarafından kendisine iletiliyor.

O da bunun üzerine "apar topar" Türkiye'ye dönüyor ve durumu fakülte yönetimine bildiriyor.

Fakülte yönetimi de 5 Ekim 2001 tarihinde aldığı bir kararla, yirmi günü aşan bir süre "izinsiz" olarak yurtdışına çıktığı gerekçesiyle Çiğdem'i "görevden çekilmiş" sayıyor.

Resmen tuzak...

O zaman soralım:

Fakülte yönetimi Çiğdem'in müracaatına neden kanuni sürede cevap vermemiştir?

Neden sözkonusu kişinin görüşme istekleri "ısrarla" geri çevrilmiş ve bursu kullandırmamak için her yola başvurulmuştur?

Sözkonusu izin isteği neden bursu kullanmak için limit olarak belirlenen 15 Haziran 2001 tarihine kadar bekletilmiştir?

Fakülte yönetimi, adayın "kabul belgesi" olmadığını ve geçmişe yönelik izin kullanılamayacağını gerekçe gösteriyor; peki, gerekli müracaatın her halükarda "yeterli" olabilecek bir süre içinde (dört ay önce) yapıldığı niçin dikkate alınmıyor?

Kaldı ki, Türkiye Bilimler Akademisi, "kabul belgesi" olmadan hiçbir burs talebini değerlendirmiyor.

Reva mıdır yani bütün bunlar?

Çiğdem'in Almanya'ya tamamen "bilimsel" amaçlarla ve "akademik araştırma" yapmak üzere gittiği, Türkiye Bilimler Akadremisi'nin de yalnızca somut projelere destek verdiği "apaçık" ortadayken üstelik...

Bütün bunlar ortadayken, genç bir bilimadamını kişisel nefretlere ve fakülte yönetiminin keyfi kararlarına kurban vermek...

Akıl alır gibi değil.

Ahmet Çiğdem'i "yazıları" dışında tanımıyorum.

Hangi ideolojik gettoya mensup olduğunu bile bilmiyorum.

Zaten ona yapılanlardan da Birikim dergisi ve Ruşen Çakır vasıtasıyla haberdar oldum.

Fakülte yönetiminin aldığı karar yürürlüğe girerse Ahmet Çiğdem hem işinden olacak, hem de Türkiye Bilimler Akademisi'nin sağladığı bursu iade ederek büyük bir maddi yükümlülüğün altına girecek. Gerçekten akıl alır gibi değil.


13 Kasım 2001
Salı
 
MEHMET E. YAVUZ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED