|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çanakkale içinde uzun-beyaz yolculuk
Buket Uzuner, Çanakkale Savaşı'ndan yola çıkarak, beş yılda yazdığı romanı "Gelibolu"da gözü kapalı milliyetçiliği eleştiriyor. Bugüne kadarki faaliyetlerini referans aldığımızda 'Türkiye'nin sıra dışı kadın yazarlarından biri' diye tanımlayabileceğimiz Buket Uzuner, son romanı 'Uzun-Beyaz-Bulut / Gelibolu'da, tarihin en dramatik savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşları'ndan yola çıkarak, gözü kapalı bir milliyetçilik anlayışını eleştiriyor ve okuyucuya barışın ve sevginin de en az savaş kadar evrensel bir kavram olduğunu anımsatıyor. Kitabında aynı anda iki ülkede savaş kahramanı olan gizemli bir karakterin öyküsünü kaleme alan Uzuner'le, piyasaya çıkar çıkmaz geniş bir okuyucu kitlesine ulaşan romanı ve yazma eylemi üzerine konuştuk. Tarihi fonda Çanakkkale Savaşı'nı ele alan güncel bir konuyu işlemek nereden aklınıza geldi? Yazarların ve sanatçıların meseleleri, sorunları, hatta takıntıları vardır. Bunlara bir takıldılar mı, artık o konuda kendilerini bitap düşürecek bir çalışma yapmadan kurtulamazlar. Gelibolu romanına neden olan meselem, slogan milliyetçiliği ile verimli yurtseverlik arasındaki farktı. Kimlerle gurur duyduğumuz konusundan tutun da yurtseverlikle-yeryüzü severlik arasındaki ilişkiye kadar paylaşmak istediğim bir dizi sorum vardı. Yurtsever insan aynı zamanda yeryüzünü sever, dolayısıyla barış ve refahı savaş ve yıkım/terörden daha çok önemser. İşte böyle hassas bir konuyu ancak bir savaş ortamında ikiyüzlülükten uzak inceleyebilirsiniz. Çanakkale Savaşları pekçok bakımdan özeldir. Dünya tarihini değiştirmiş, sonucunda üç ulus-devlet kurulmuş, ayrıca "kahraman düşmanım" diye bir kavramı yaratmış ender savaşlardandır. Yani benim sorularımı sormam için Çanakkale en ideal savaş ortamıydı. Sonrası kendiliğinden geldi. Tam beş yıl bu roman için araştırdım, okudum ve Çanakkale'de aralıklarla yaşadım. Roman Yeni Zelanda'da da yayımlanacak mı? Gelibolu, Mart 2002'de İngilizce olarak yayımlanacak. Ancak o zaman Yeni Zelanda'da yayımlanması için harekete geçilecek. Aynı adamın aynı savaşta iki düşman ülkede kahraman olma fikri Yeni Zelanda'da nasıl karşılanacak, merak ediyorum tabii. Ayrıca İtalya ve Yunanistan'dan da teklif geldi. Fotoğrafçı Süha Derbent'le bir albüm projesine başladım. Bir fotoğraf albümü için çalışıyoruz. Adı ' Gelibolu- Yeni Zelanda: Ayakizleri...' olacak. Albümün Yeni Zelanda-Türkiye'de yayımlanması düşünülüyor. Roman kahramanlarıyla kurduğunuz arkadaşlık romandan sonra da devam ediyor mu? Yazarlar her roman yazımında, kendi roman karakterleriyle yakınlıklar yaşarlar. Roman uzun soluklu bir çalışma olduğu için; örneğin Gelibolu benim hayatımın beş yılıdır, bu kurgu karakterler beş yıl boyunca yazarla yaşamış, gece rüyalarından, gündüz düşlerine kadar her yere onunla taşınmışlardır. En yalnız özel anlardan, en kalabalık zamanlara kadar onlarla sürekli bir konuşma, tartışma, anlaşma veya kavga halindedir yazar. İşte 5 Temmuz 2001 sabahı, romanın dördüncü yazımı bittiğinde o yıllardır benimle hiçbir yakınımın yaşayamayacağı kadar yakın yaşayan roman kişileri bavullarını toplayıp gittiler. Onlar artık okurların arkadaşı, yakını veya sorunu olacaklardı. Titanic ve Matrix filmlerinin görsel efekt yönetmeninden romanın beyaz perdeye uyarlanması için teklif geldiğini duyduk. Bu doğru mu? İnşaallah! Bunu ben de arzu ediyorum. Çanakkale'yi bizim gözümüzden anlatan bir film yapılmadı. Henüz Matt Ferro ile birbir görüşmedim ama hikayeyi sevdiğini ve filmi çekmek istediğini bana ilettiler. Remzi Kitabevi / Tel : 0 212 513 94 24) Gelin olmak yerine astronot olmayı düşledim
Yazmak kadar gezmeyi de çok seven Uzuner, "Bilgi kuru ve deneyimsiz olunca insan yürüyen bir kitaptan farklı olmuyor. Oysa insanın bütün öbür canlılardan farkı hikaye edebilmesidir. Ben hikayenin içine katılan kişisel deneyimleri seven yazarlardanım. Bu nedenle gezmeye ve okumaya devam diyorum" diyerek gezi ve yazı arasındaki ilişkiyi betimliyor. Genç bir kızken astronot, denizaltı kaptanı ve dedektif olmayı hayal eden yazar, kadınların çok az varlık gösterdiği sıra dışı mesleklere ilgi göstermesini ise şöyle açıklıyor: "Engeller, insanları tahrik eder, bu doğrudur. Bana da etkisi olmuştur ama insan içinden gelmeyen, yapmazsam çıldırırım diye kafasına takmadığı işler için kendinde mücadele ve direnme gücünü bulamaz. Bu nedenle bilim ve edebiyat gibi kadınlar için gerçekten entelektüel barikatların çok sert olduğu alanlarda yıllardır çalışmış olmam, arkadaşlarım gelin olmayı düşlerken benim astronot, dedektif ve denzialtı kaptanı olmayı isteyişim daha çok benim karakterimle ilgili diye düşünüyorum. Bunda anne-babamın da rolü var elbette."
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon| Ramazan| Arşiv Bilişim| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
|
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz. © ALL RIGHTS RESERVED |