T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i
Bilgisayar'da fiyatları indirdik

Y A Z A R L A R

Misak-ı İktisadî'yi niçin unuttuk?

Misak-ı Millî Beyannamesi, Meclis-i Mebusan'ın 28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumnda kararlaştırıldı. Beyannamenin son maddesi bizi Misak-ı İktisadî'ye bağlamaktadır: "Türkiye'nin siyasî, adlî ve malî bağımsızlığına hiçbir kayıt getirilemez."

Cumhuriyet tarihimiz iki yeminleşme ile başlar: Misak-ı Millî ve Misak-ı İktisadî. İkincisini unuttuğumuz için, birincisini sürdürebilme şansımız zayıf. Ya bunları kucaklayan yeni bir misak yapacağız, yahut tarihin itip kakılan sıradan bir topluluğu haline geleceğiz.

Misak-ı Millî Beyannamesi, TBMM'nin açılışından üç ay kadar önce, Meclis-i Mebusan'ın 28 Ocak 1920 tarihli gizli oturumnda kararlaştırıldı ve Türkiye'nin kabul edebileceği barış şartları olarak yabancı parlamentolara ve basına bildirildi. Beyannamenin son maddesi bizi Misak-ı İktisadî'ye bağlamaktadır: "Türkiye'nin siyasî, adlî ve malî bağımsızlığına hiçbir kayıt getirilemez."

Misak-ı İktisadî ise cumhuriyetin ilanından sekiz ay kadar önce, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında toplanan İzmir İktisat Kongresi'nde "çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi" gruplarından oluşan 1135 kişi tarafından kararlaştırıldı. Misakın 12 maddesinden üç tanesi şunlardı:

Madde 4: Türk halkı sarfettiği eşyayı mümkün mertebe kendi imal eder. Çok çalışır. Vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçar.

Madde 9: Türk halkı ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak, kendi yurdunda kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz.

Madde 10: Türk halkı açık alın ile serbestçe çalışmayı sever, işlerde inhisar (tekel) istemez.

Bu misakın ruhuna uyulmadığı içindir ki, 78 yıl sonra devlet yetkilileri ekonomiyi sözümona 'düzeltebilmek' için dünya başkentlerini kapı kapı dolaşıp para dilenmektedirler.

Cumhuriyet döneminin iktisadi kalkınma arayışlarını üç döneme ayırmak mümkündür: 1923-50 arası 'kapitalist sisteme devletçi intibak' dönemi. 1950-80 arası 'planlı liberalleşme' dönemi. Ve 1980-2000 arası 'teknolojisiz modernleşme' dönemi.

Kapitalizme devletçi uyum

Cumhuriyetin ilk yıllarında liberal bir iktisat politikasının benimseneceğine dair bir izlenim uyansa da, 1929 Bunalımı ile devletçi bir ekonomi politiğin gündeme geldiğini biliyoruz. Yeni Türk devleti, temel sanayi alanlarına bizzat girmekte, doğrudan girişimci rolünü oynamaktadır. (Bu sanayileşme çabası aynı zamanda bir 'ulus' oluşturma hedefiyle beraber ilerlediği için, kurulan şirketlere Etibank, Sümerbank gibi antik isimler verildi. Bugün her iki kurumun da batmış olması, ulus kurma fantazisinin sona ermesi olarak da yorumlanabilir!) Bu arada, devletin kanatları altında, genellikle ithalat, taahhüt ve komisyonculuk işleriyle uğraşan bir tür 'kapıkulu işadamı' ortaya çıkmaktadır. Sanayicilik ağır ve riskli bir meşgale olduğundan, bu işadamları çoğunlukla ticaret ve finans alanlarında kalmayı tercih etmektedirler.

Planlı liberalleşme dönemi, kapıkulu işadamlarının bir kısmının sanayi yatırımlarına giriştiği ve bu girişimlerin devlet planlaması doğrultusunda teşvik edilip korundukları bir dönem oldu. Uluslararası konjonktür, ulusal ekonomilerin büyüme ve gelişmeleri için son derece elverişliydi (1950-75 dönemi, modern kapitalizmin 500 yıllık tarihindeki en büyük genişleme dönemi sayılıyor!). Ne var ki, bu genişlemeden pay almanın en temel şartı, yeni sanayi işletmelerini global pazardan pay alabilecek ölçek ve kapasitede kurmak idi. Uygun ölçeği tutturamayanlar olsa olsa kendi ulusal pazarları içinde korunarak ayakta kalabilirlerdi. Türkiye'nin planlı-liberal iktisadi modernleşme çabası bir dizi içe dönük, teknoloji ve marka geliştirmeyen, dolayısıyla döviz üretmeyen sanayi işletmesine sahip olmakla sonuçlandı.

Yakın iktisat tarihimizde güya bir milat gibi gösterilen 24 Ocak 1980 kararları, teknoloji üretmeyen ekonomiyi birtakım malî oyun ve teşviklerle küresel pazara açtı. Fakat bir önceki dönemde içe dönük olarak kurulan sanayi işletmelerini dışa açmak mümkün olmadı. Eğer globalleşmeyi modernleşmenin devamı sayarsak, dolayısıyla global pazara açılma modernleşmenin ölçüsü ise, bugün Türkiye'de modernleşmeye ayak uydurabilmiş sanayi işletmesi göstermek son derece zordur. Nitekim, bunun farkında olan büyük sanayi işletmeleri, 1990 yılından itibaren sistemli biçimde imalattan kopmuş ve devlete yüksek reel faizlerle borç vermek suretiyle yaşamaya çalışmışlardır. Bugün, ülkenin 500 büyük şirketinin faaliyet gelirlerinin onda dokuzu faiz gelirlerinden oluşmaktadır. Sanayici, tefeci olup çıkıvermiştir.

Teknolojisiz sanayileşme

Bugün Türkiye'nin en önde gelen sanayi şirketlerinden onda dokuzunun yaşı 40'ın altındadır; yani esas olarak planlı-liberal dönemin ürünüdürler. Misak-ı İktisadî'nin 10. maddesi hilafına, birçoğu "açık alınla çalışmaktansa inhisarı tercih" etmektedir. Dördüncü maddesi hilafına, hiçbiri sattığı eşyanın teknolojisini geliştirmemekte, boyuna lisansla üretim yapmaktadır. Sanayi yatırımları temelde İstanbul ve çevresinde yoğunlaşmıştır.

Yine Misak-ı İktisadî'nin diliyle, "bu vatanda bütün Türkler'in saadeti için kâfi iş bulunabileceğini" ispat eden 'Anadolu Kaplanları' gelişme yoluna girmekle beraber, henüz İstanbul ile aynı kefeye konacak seviyede değildirler. Ancak, İstanbul'un ihtiyaç duyduğu finansmanın bir kısmı Anadolu'dan gelmektedir; Anadolu fazla sermayesini kendisi kullanabilecek seviyeye geldiğinde, durum değişebilir. Bunun farkında olan metropol sermayesi daha ziyade finans alanına kaymakta ve devleti bu yeni stratejinin muhafızı haline getirmektedir.

Planlı-liberal ekonomi ithal ikamesine dayanıyordu. Yukarıda ifade edildiği üzere, yerli sanayiciler yüksek gümrük duvarlarıyla korunuyor, sanayi şirketleri vergi muafiyetleri ve ucuz faizli kredilerle teşvik ediliyordu.

Ne var ki, 40-50 yıllık korumaya rağmen, hemen hemen hiçbir alanda yabancı rakipleriyle desteksiz rekabet edebilecek nitelikte sanayi şirketlerine sahip olmuş değiliz. Otomotiv, elektronik, makine ve kimya sanayilerinde "Türk" imzası taşıyan önemli bir teknoloji geliştirebilmiş değiliz. En büyük sanayi şirketlerimizin büyük çoğunluğu hâlâ yabancı lisans ile üretim yapmakta ve üretimlerinin büyük kısmını iç pazara satmaktadırlar.

Küresel pazara açılmamaları yüzünden, sanayi şirketlerimiz küresel ölçülere göre güdük kalmakta, dünyanın en büyük şirketleri sıralamasında dereceye girememektedirler. (İlk 500 firmanın yıllık üretimi 70 milyar dolar düzeyindedir: Ortaboy bir Amerikan veya Japon şirketi kadar!)

Anadolu'da yeni burjuvazi doğdu

Son onbeş yılda Gazi Antep, Denizli, Konya, Çorum, Kayseri, Yozgat, Kahraman Maraş ve daha birçok ilimizde, kapıkulu yerine müstakil olma vasfı ağır basan yeni bir "burjuvazi" boy vermiştir. İmalat ve ona bağlı ticaret faaliyetiyle temayüz eden bu genç işadamları yeni bir dinamizmin müjdecisidirler. Cumhuriyet yönetimi, büyük ama gayr-ı müstakil işadamları yetiştirmeye çalışırken, küçük ama müstakil esnafa hiçbir zaman iyi gözle bakmamıştır. Cumhuriyet bir tür 'memurlar' demokrasisidir. Atina'nın demosu nasıl (nüfusun sadece yüzde 14'ünü oluşturan) hür Atina yurttaşları idiyse, Cumhuriyetin demosu da cumhur (halk çoğunluğu) değil, memurlardır. Cumhuriyet yönetimlerinin memurlara ve birer memur gözüyle baktıkları büyük işadamlarına öncelik verirken, gerçek girişimcileri ihmal etmeleri, çınar yerine akasya dikmeye benzer. Tarık Buğra, romanlarından birinde Osmanlıların çınar, Cumhuriyetçilerinse akasya diktiklerine dikkat çekiyordu. Fasulye sırığı gibi akasyalar! "Neye çınar değel de akasya dikerler? Çabuk böyür de ondan... görüversinler böyüdüğünü kendileri. Dedelerimiz yol kıyılarına, meydanlara, mesire yerlerine bizim için çınarlar, kestaneler, ardıçlar, gürgenler dikmiş; biz de parklara kendimiz için akasyalar dikiyoruz." Çınar yerine akasya diktiren bir devlet, günlerinin sayılı olduğunu kabul etmiş olmuyor mu?


18 Kasım 2001
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika| Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED