T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
32 yılda daha da kötüye gittiler

Bu gün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Şöyle bir çevrenize bakınız halinden memnun bir tek öğretmen var mı? Bırakın memnun olmayı karnını doğru dürüst doyuran, çocuklarımızı daha iyi eğitebilmek için kitap okuma şansı bulan bir tek öğretmen var mı? Hepsi "ağır geçim sıkıntısı" içersinde, yüzleri asık, geleceğin kuşaklarını yetiştirmeye çalışıyorlar.

Her 24 Kasım geldiğinde 32 yıl öncesini hatırlarım. Bundan tama 32 yıl önce Haldun Simavi'nin sahibi olduğu Günaydın Gazetesi'nde muhabirdim. Genel Yayın Yönetmenimiz Necati Zincirkıran idi. 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle bir röportaj yapmayı planlıyordum.

Şimdi Adana'da avukatlık yapan, o yıl, yani 1969'da Günaydın'da sayfa sekreteri olan Volkan Yarman, "Can sana bomba gibi bir haber. Çubuklu'da bir ilkokulda müdürlük yapan X, eşini okula "hademe" olarak almak istemiş ama Milli Eğitim izin vermemiş" dedi.

Gerçekten de o yıllarda "bomba" gibi bir haberdi. Hemen atlayıp öğretmeni buldum. Evini, eşini, mutfağını, dolabını, odasını fotoğrafladım. Röportajımı yaptım.

Hiç unutmam röportaja başlarken; Adı: X. Yaşı: 29. Mesleği: Öğretmenlik. Derdi: Kahrolası geçim sıkıntısı diye yazmıştım.

Röportajın çıktığı gün, gazetede yapılan haber toplantısında Necati Zincirkıran, röportajımı çok beğendiğini söyleyerek beni onurlandırmış, ben de çok gururlanmıştım.

Yine hiç unutmam, o zaman Necati Bey, "Böyle olaylar zor bulunur. Can'ı böyle bir durumu ortaya çıkardığı için kutluyorum" şeklinde konuşmuştu.

Gerçekten o zaman "öğretmenlerin durumu" kötüydü ama, bugünkünden "çok daha iyi" durumdaydı. Onun için "ikinci iş" arayan, eşini okulda "hademe" olarak çalıştırmak isteyen öğretmenlere çok nadir rastlanıyordu.

Bugün durumları çok kötü. Halinden memnun bir tek öğretmen bulmak imkansız. 32 yıl önce, "hali perişan" öğretmen bulmak ne kadar zorsa, bugün de "iyi durumda öğretmen" bulmak çok daha zor.

Demek ki, 32 yıl içersinde, "gelecek nesilleri emanet ettiğimiz" öğretmenlerimizi, çok daha berbat durumlara düşürmüşüz.

Geçenlerde şimdi tam hatırlayamadığım bir dergi ya da gazetede bir karikatüre rastladım. Bir sınıfta öğrenci tahtaya kalkmış, kürsünün yanındaki öğretmen öğrenciye "Kemal, oğlum, senin tezgahı bir daha benimkinin yanında görmeyeyim. Vallahi basarım sıfırı" diyor, süklüm püklüm durumdaki öğrenci de "İyi ama öğretmenin orayı ben daha önce buldum" diye cevap veriyordu.

İşte 32 yılda öğretmenleri getirdiğimiz nokta bu nokta. Bizi hayata hazırlayan öğretmenlerimize "Affet bizi. Biz seni layık olduğun yere getiremedik" demek zorundayız.

Çünkü onlar "kutsal mesleklerini" gereğince yerine getiremiyorlar. Her birinin mutlaka bir "ikinci iş" isteği var. Kimi o işi buluyor ama çoğu da hala arayıştalar. Yoksa aldıkları bu maaşlarla, bu kriz ortamında, geçinmeleri, giyinmeleri, çocuk yetiştirmeleri, insanca yaşamaları mümkün değil.

Gelecek nesilleri yetiştirmekle görevli öğretmenlerimizi "açlık" ve "sefaletle" baş başa bırakmış durumdayız.

Öğretmenlerimiz ister istemez "asli görevlerinin" dışında bir "ek iş" peşindeler. Şanslıları "dershanelerde öğretmenlik" yaparken, kimi "özel öğretmenlik", kimi karikatürde anlatıldığı gibi "limon satıcılığı", kimi "pazarlamacılık" yapıyor. Kimi de "gece kulüplerinde piyano çalarak" zaman zaman "öğrencilerinin verdiği bahşişi" almak zorunda bırakılıyor.

Çünkü aldıkları para onların "insanca" yaşamalarına ve bütün dikkatlerini "asıl mesleğine" vermelerine yetmiyor.

Onlar geçim sıkıntısı çekiyorlar. Bu sıkıntıyı daha az çekebilmek için, kafalarını "ek işe", "ikinci iş"e takıyorlar.

Devleti yönetenler ve politikacılar da 32 yıl önce olduğu gibi bugün de aynı "nutku" atıyorlar. "Öğretmenlerimizin, Başöğretmen Atatürk'ten devraldıkları meşaleyi eksiksiz olarak bugünlere taşımış olmaları ulusumuz için büyük kazanç olmuştur.

Öğretmenlerin sorunlarını biliyor, bu sıkıntıları ortadan kaldıracak önlemleri almak. Ekonomik sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılamak ihmal edilmeye tahammülü olmayan görev ve sorumluluklarımızdır" diyorlar.

Öğretmenler, taşıdıkları meşalenin alevinden ateş almış yanıyorlar, politikacılar 32 yıldır aynı masalı okuyor.

Yazık bu insanlara. Yazık bu ülkeye. Yazık öğretmenleri bu hale düşürenlere.


24 Kasım 2001
Cumartesi
 
CAN AKSIN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED