T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
İsviçre Türkiye'ye bakıyor

CENEVRE- İngilizce kitapların da satıldığı kitapçı raflarında, konusu İsviçre'de geçen Paul Erdman (Set up: Tezgâh), Robert Reich (Numbered Account: Sırdaş Hesap) ve Robert Ludlum (The Sigma Protocol: Sigma Protokolü) gibi yazarların romanları Friedrich Dürrenmatt ve öteki İsviçreli yazarların eserleri kadar yer tutuyor. İsviçreliler romancıların ülkeye ilgisinden fazla mutlu değiller; çünkü konusu İsviçre'de geçen romanların merkezinde bu ülkenin 'gizliliği' ön planda tutan bankacılık sisteminin kanundışı tiplere sağladığı kolaylıklar bulunuyor...

İsviçre 'dünyanın bankeri' sayılmaktan elbette rahatsız değil; küçüklüğüne rağmen bu denli güçlü olmasının bir sebebi de bankaları... 'Gizlilik' ilkesini ortadan kaldırmayı da düşünmüyor İsviçre, ancak, sistemin yasadışı işlere yaraması, kanundışı tipler tarafından istismar edilmesi konularında 'daha duyarlı' davranmaya niyetli. 1970'lerde Mafya irtibatı, yakınlarda Marcos ve Noriega gibilerin paralarını gizleme fırsatı sebebiyle gündeme geldi İsviçre bankaları; Nazi altınları ve Holocaust mağdurlarının hesapları da baş ağrıttı. Şimdilerde, benzer gürültülerin kopmasını önleyecek tedbirler almakla meşguller...

Kendi haline bırakılsa düzeni bozacak girişimlerden uzak durmayı herhalde tercih ederdi İsviçre; ancak 'küreselleşme', dünyanın en kendi içine dönük ülkesini de etkiliyor. Cenevre'de çıkan Le Temps gazetesinden bir meslektaş, "Bizde insanlar, komşularının, mahalle halkının ne yaptığını gazetesinden öğrenme merakındadır; bu sebeple yerel basın güçlü" derken bu içe dönüklüğün basın yüzüne işaret etmiş oluyordu. Geneli yansıtan televizyonlar, aynı sebeple, yerel ağırlıklı gazeteler karşısında fazla güçlü değil İsviçre'de... 70 milyonluk Türkiye'de gazete satışları üç milyonun üstüne bir türlü çıkmazken, yedi milyon nüfuslu İsviçre'de dört milyon gazete satılıyor.

İçine dönüklük bile gerçeği değiştirmiyor: 'Küreselleşme' İsviçre'nin kapılarını da zorlamaya başladı. 11 Eylül sonrası ABD öncülüğünde başlayan 'terörle mücadele savaşı' içerisinde İsviçre de yer alıyor. Kendisine verilen 'terörle irtibatlı' iddialı hesapları dondurmakta tereddüt etmedi İsviçre; bankalar da yatırılan paraların terörle veya politik karanlık ilişkilerle irtibatlı olup olmadığını incelemekle yükümlü. Peru istihbarat örgütü şefinin zoralım ve rüşvet yoluyla biriktirdiklerinden oluşan banka hesabı geçtiğimiz günlerde donduruldu ve paraları sorgulamadan kabul eden banka müdürü görevinden ayrılmak zorunda bırakıldı.

Washington'un gönderdiği '3. terör listesi' ise sorun teşkil ediyor. Sebep, yetkililerin, sebebini "Geleneklere dayalı ilkeler" diye açıkladıkları 'terör' konusuna farklı yaklaşım... Kendi toprakları üzerinde şiddete bulaşmayanları, başkaları "Terörist" diye yaftalasalar bile, İsviçre kapısından çevirmiyor. PKK'yı 'terörist örgüt' olarak görmeyen nâdir ülkelerden biri İsviçre ve "Türkiye'de tehdit altındayım" deyip sığınma isteyenleri kabul ediyor. Türkiye'deki gelişmeler sığınma isteyenlerden başvurusuna olumlu cevap verilenlerin oranını bu yıl düşürse bile, İsviçre istikametine doğru 'siyasi göç' devam ediyor. '3. terör listesi' içerisinde adı geçen PKK'ya karşı tavır için, bir yetkili, "Avrupa'nın vereceği karara biz de uyacağız" demekle yetindi.

Bu da, İsviçre'nin 'küreselleşme' rüzgârından etkilenmeye açık olduğunun bir başka yolla ilânı aslında.

Rolex saatten Nestle çikolatasına kadar en az 30 dünya markasının sahibi İsviçre ve bu markaların dışa yansıttığı fikir de belli: 'Kalite'... Dünyadaki ekonomik gücünü sağlayan da sunduğu hizmetlerin kalitesi... Ancak, AB ve NATO dışı bir ülke oluşu, bir çok kuruluşuna bina sağlayarak topraklarında konuk ettiği BM üyeliğinden bile uzak duruşu, her geçen gün İsviçre'yi biraz daha olumsuz etkiliyor. Önümüzdeki mart ayında, İsviçre halkı, daha önce reddettiği BM üyeliği ile ilgili olarak yeniden sandık başına gidip görüş açıklayacak. "Hayır" diyenler yüzde 10 ileride görünüyorlar. Bir İsviçreli yetkili, "Siz, neredeyse bütün uluslararası kuruluşlarda üyesiniz veya üyelik yolundasınız; halkınızı işbirliğine nasıl ikna ettiğinizi anlatsanız da aynı argümanları biz de kullansak" dedi; bizde bütün temel sorunların halka sorulmadan çözüme bağlandığını bilmediği için...

Bu geziden, İsviçre'nin Türkiye'ye önem verdiği izlenimiyle dönüyorum; 100 bin vatandaşının da yaşadığı bu ülkeye, yakın işbirliği çıkarlarına uygun düşeceği için, Türkiye de önem vermeli...


24 Kasım 2001
Cumartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED