|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Modern tarihin en büyük savaşlarına, katliamlarına, zulümlerine, soykırımlarına, insan hakları ihlallerine, bireysel ve devlet terörizmine, askeri darbelerine, iç savaşlarına, etnik temizliklerine imza atanların, her türlü kimyasal, biyolojik ve nükleer silahları üreten ve bir çoğunu deneyip yüzbinlerce insanı öldürenlerin, besledikleri sayısız diktatörlerle ülkeleri kaosa sürükleyenlerin, etnik ve dini nefreti körükleyenlerin insan hakları ve özgürlük kavramlarının arkasına gizledikleri kirli amaçları için başlattıkları yeni küresel savaş, hiç bir şekilde, 11 Eylül'de New York ve Washington'da meydana gelen saldırılara yönelik bir misilleme değil. 11 Eylül'de Amerika'da başlayan terör bugün Afganistan'da devam ediyor, yarın Doğu Türkistan'da, Keşmir'de, Çeçenistan'da, Mindanao'da, Ortadoğu'da, Orta Afrika'da ve daha bir çok Müslüman beldede devam edecek. Afganistan'daki Amerikalı, İngiliz, Rus, Hintli, Kanadalı, Avustralyalı ve daha bir çok ülkeden askerlerden oluşan "Küresel İşgal Güçleri", burada işleri bittikten sonra Keşmir'e, Filipinler'e, Endonezya'ya, Lübnan'a, Somali'ye veya bir başka bölgeye gidecek ve "terörle küresel mücadele" çerçevesinde Müslüman toplumlara yönelik savaşta yerlerini alacaklar. Bir kaç hafta önce Filipinler'e gönderilen Amerikalı subaylar ülkenin güneyindeki Müslüman Mindanao'da beş yıldır devam eden ateşkesi bozdurdular ve bölgedeki Müslüman gruplara karşı yeni bir savaşı ateşlediler. Özgülükleri için destansı bir mücedele geleneğine sahip Moro Müslümanları bir anda yeni küresel koalisyonun hedefi haline geldi. Filipin hava kuvvetlerine bağlı savaş uçakları Amerikalı subayların danışmanlığı altında Müslümanlar'a ait bölgeleri bombalıyor. Daha şimdiden yüzlerce Müslüman hayatını kaybetti. İki günlük ziyaret için Rusya'ya giden ve Rusya lideri Vladimir Putin'le görüşen NATO Genel Sekreteri George Robertson'ın "yeni konjonktüre göre Çeçenistan'a bakışımız değişti" şeklindeki açıklamasıyla aynı anda Moskova'nın Afganistan'a ne kadar asker ve silah göndereceği de kesinleşti. Bugüne kadar Hindistan'ı, Çin'i, Türk cumhuriyetlerini Taliban'ı devirmek için harekete geçiren Moskova, Talibanla birlikte Özbekistan İslami Hareketi'nin de ezilmesi ve Çeçenistan'a karşı aldığı destekle Kuzey İttifakı'na 182 zırhlı araç, 36 savaş helikopteri, 100 tank, 82 nakliye aracı ve 10 bin Kaleşnikof verme kararı aldı. Yarın aynı tür anlaşmaların Keşmir'e karşı Hindistan'la, Doğu Türkistan'a karşı Çin'le de yapılacağına kimsenin kuşkusu olmasın. Endonezya'da yükselen yeni İslami dalganın kırılması için Avustralya'nın askeri açıdan büyük bir güç olarak öne çıkarılacağını göreceğiz. Afganistan'da başlayan savaş bir taraftan Güneydoğu Asya'nın Müslüman toplumlarına yönelirken diğer taraftan Irak, Libya, Suriye, Lübnan belki de İran üzerinde yoğunlaşacak, oradan da Kuzey ve Orta Afrika'ya kadar uzanacak. Taliban'ın devrilmesi bir zafer değil
Küresel işgal güçleri hedef aldıkları her bölede, Afganistan gibi, arkalarında birer enkaz yığını bırakacak. Yaklaşık elli gündür bombalanan Afganistan'da Taliban'ın devrilmesi bir sonuç veya zafer değil. Bundan sonra Afganistan'da etnik yapılar arasındaki nefret ve iktidar çatışmalarıyla "işgal güçleri"ni oluşturan ve bu güçler arasına girmeye can atan ülkelerin "etkinlik savaşı"nı izleyeceğiz. Daha şimdiden Amerika, İngiltere ve Pakistan ile Rusya, Hindistan ve İran arasında gizli bir rekabet ortaya çıkmış durumda. Kuzey İttifakı'nın ana gövdesini oluşturan Tacikler Rusya-İran ve Hindistan'dan yana tavırlarını açıkça ortaya koydular. Tacikler'in İngiliz askerlerinin geri çekilmesini istemeleri ve "Afganistan'da yabancı güç istemiyoruz" açıklamaları, Amerika ve İngiltere'nin bu ülkede hiç de hoş karşılanmadığını, bu güçlerin yarın ABD ve İnglitere aleyhine de dönebileceklerinin işaretlerini veriyor. Bundan dolayı ABD, Tacik lider Burhaneddin Rabbani'yi Afganistan'ın geleceğine ilişkin pazarlıklardan uzak tutmaya çalışıyor. Öyle görünüyor ki, yeni Afganistan yönetiminde İslami öncelikleri olan geleneksel liderlere yer verilmeyecek. Rabbani'ye kendi hareketi içinden de karşı çıkışlar olduğu, artık geri çekilmesi ve yerini gençlere bırakması istendiği şeklinde işaretler var. ABD'nin elinde eski Kral Zahir Şah'tan başka Peştun'ları temsil edecek bir isim şimdilik yok. Bu durum Almanya'da başlayacak Afganistan Konferansı'nda ve bundan sonra ülkedeki etnik grupları temsil edecek yeni bir yönetimin oluşturulması çalışmalarını zora sokuyor. Nefretin bu derece körüklenmesinden sonra Tacikler ile Peştunlar'ın Afganistan'ın geleceği için ortak bir yönetimde uzlaşmaları çok zor artık. Mezar-ı Şerif'ı kontrol eden Raşid Dostum güçleri ise Türkiye ve Özbekistan'dan başka hiç bir ülkeye güven vermiyor. Rabbani'nin Ankara'ya soğuk mesajlar göndermesinden sonra Türkiye'nin bögedeki tek dayanağı Dostum. Ancak Dostum'un daha önce Taliban'la anlaşmış olması, Rusya ve İran'la anlaşmalar yaparak Türkiye'yi satması hala unutulmadı. İnsan hakları sicili oldukça kabarık olan Dostum'un Kunduz'daki direnişin kırılmasından sonra Tacikler ile yolunu ayırması bekleniyor. Kunduz'da direnenler Arap değil, Özbek
Taliban hiç savaşmadan Kandahar'a kadar çekilirken Kunduz'da direnenmeye karar verenlerin aslında Taliban'la bir ilgisi yok. Dünyaya duyurulduğu gibi Kunduz'da Usame Bin Ladin'in El Kaide grubu üyeleri de direnmiyor. Kunduz'da direnenler Özbekistan İslami Hareketi'ne mensup Özbek gençler. Aralarında az sayıda Çeçen ve belli miktarda Doğu Türkistan'ın bağımsızlığı için mücadele eden Uygur Müslümanlar da var. Bu insanları Kunduz'da yok etmeye çalışanların içinde Amerikan ve İngiliz komandolarının yanında Özbekistan askerleri de var. Özbekistan'ın kanlı diktatörü ve bugünlerde Amerika'nın en yakın müttefiki olan İslam Kerimov'a karşı mücadele eden Özbekistan İslami Hareketi'ne mensup savaşçılar, Taliban çekildikten sonra bölgedeki üslerini terketmediler. Onların Kandahar'a, Peştun bölgelerine gitmesi de mümkün değil. Kunduz'daki Özbeklerin teslim olması veya direnmeleri halinde toplu şekilde katledilmesi gelecekte Özbekistan'da çok ciddi sıkıntılara neden olacak. Kerimov'a karşı Özbek halkının belli ölçüde sempatisini kazanan bu insanların yok edilmesi hem Dostum'un geleceğini karartacak hem de Özbek halkının Kerimov'a yönelik öfke ve nefretini büyük ölçüde artıracak. Kunduz direnişi Kuzey İttifakı'nda da anlaşmazlıklara neden olacak. Tamamen kuşatılmış olan Kunduz'dakiler teslim olmazlar ve bölgede bir katliama girişilirse, teslim olması için güvenlik garantisi vermeyen Birleşmiş Milletler büyük bir insanlık suçuna iştirak etmiş olacak. Teslim olur yine de katledilirlerse dünya, yakın tarihin en büyük insanlık suçlarından birine tanıklık edecek. Zira onların ne 11 Eylül saldırılarıyla, ne Bin Ladin'le, ne de Taliban'la aynı kefeye konulması mümkün.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |