|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amerika'nın 11 Eylül terörist saldırıları üzerine, gidip Afganistan'ı bombalaması, sade İslam Dünyası'nda değil, Batı'da da yeterli eleştiriyi alıyor.. Önce Amerika'da, arkasından da özellikle İngiltere'de ve Avrupa Birliği ülkelerinde gündeme gelen terörle-mücadele yasaları ise, Batı Dünyası'nın seçkinleri tarafından, "Hukukun ve demokrasisinin rafa kaldırılması" olarak nitelenmekte.. ABD Başkanı Bush'a "Askeri Mahkemeler" kurma yetkisinin verilmesi, "Gizli Dinleme"nin kuralsız hale getirilmesi, derin eleştiriler almakta.. İngiltere'de yabancıların süresiz gözaltına alınmasını öngören tasarı, "Haklar ve Özgürlükler"i belirleyen temel metinlerin çiğnenmesi anlamına gelmekte.. Bütün bu tartışmalar, Chomsky'nin, Fisk'in eleştirileri, bizim medyaya da yansıdı.. Zaten bizde de, "Savaşın Haksızlığı" konusunda sayısız görüş sahibi var.. Ayrıca bu konu, "Liberallerle Mukaddesatçıların yol ayırımı" gibi tartışmalar dolayısıyla da, gündemin öncelikli maddeleri arasına girdi.. Bizde eksik olan, "İslam Dünyası İçindeki" tartışmaların, Türk medyasına ve konuya yakın kamuoyuna, az yansıtılmasıdır.. Oysa 11 Eylül ve sonrası, sadece Batı ile Doğu'yu (veya İslam Dünyası'nı) karşı karşıya getirmedi.. İslam Dünyası da, Bin Ladin ve Taliban dolayısıyla, kendi içinde ikiye bölündü.. Örneğin Mısır'ın "El Ahram"ında yazan bir ceza hukuku profesörü (Nebil Luka Bibavi), şöyle demiş önceki günkü makalesinde.. - Sionizm milyarlarca dolar harcayarak İslam İmajı'nı karalamaya kalksaydı, Bin Ladin ve Taliban'ın bu konuda başardıklarının onda birini başaramazdı.. Suudi'lerin "Arab News"unun editörü Cemal Kaşşugi de, Bin Ladin'in "Nerede Amerika'lı ve İsrail'li görülürse öldürülmeli" içerikli "Fetva"sını (1998) alarak, şu eleştiriyi seslendirmiş.. - Bin Ladin, İslam ulemasının bir üyesi midir? Bir şeriat mahkemesinin yargıcı mıdır? Hangi yetkiyle ve dini bilgiyle, fetva verebiliyor? Bu tür bir fantazilere dayalı terör dünyasını, nasıl İslam'a dayayabilir? Eğer interneti kullanarak Doğu'yu ve Batı'yı dolaşırsanız, böyle sayısız eleştiri ve öz-eleştiri çıkar karşınıza.. Selefiliğin, Vahhabiliğin tartışıldığını, Suudilerin konumunun irdelendiğini, Pakistan medreselerindeki öğretilerin içeriğini falan, enine-boyuna görürsünüz.. Türkiye'de eksik olan, galiba bu öz-eleştiri mekanizmalarının eksikli işlemesi.. Türkiye, bir NATO üyesi ve bir Amerikan müttefiki olarak, Washington'dan kaynaklanan her kararı onayladı.. Bunun karşılığında da, şimdiye kadar çok ince eleyip, sık dokuyan İMF'nin para kaynakları açılıverdi.. Ve şimdi Türkiye, bu rüzgara yelkenini açmış durumda, Avrupa Birliği'ne karşı "Kıbrıs Kartı"nı zorlamaya çalışıyor.. Ve bu tablo içinde, mevcut "3'lü Koalisyon"un sebep olduğu krizler ve kötü yönetim, adeta gündem dışı kaldı.. Bir anlamda, 11 Eylül, en fazla Ecevit ve arkadaşlarına yaradı denilebilir. Bu tabloyu, kendilerini "laikçi" olarak gören kesim, cesaretle tartışamıyor.. "Siyasal İslam"ın sözcülüğünü üstlenenler ise, Amerika'nın haksızlığını vurgulamaktan, Bin Ladin ve Taliban'ın İslam İmajına verdiği zararı ele alamadılar.. Yine Müslümanlardan oluşan "Kuzey İttifakı"nın ilerlemesi konusuna, pek girilemedi.. Zamanında Taliban'ın ve Usame Bin Ladin'in de, Amerikan desteği aldıklarından pek farklı bir durum yok bugün Afganistan'da.. ŞAKA
Azınlığın efendiliği!.
Sayın okurumuz Herkül Millas, "şakacı bir soru" yöneltmiş Bülent Ecevit'in "Köylü efendimizdir" söylemini yinelemesi üzerine.. Şöyle diyor.. - Şu anda Türkiye'de köylü kesimi azınlıkta.. Bir ülkede, azınlığın çoğunluğa efendi olmasını öngören siyasi tutum, Anayasa suçu işlemiyor mu? Hani bir sınıfın, diğer sınıflar üzerinde egemenlik kurması yanlıştı? KÖŞE YAZARI
Rauf Tamer'ler hiç susmamalı!.
Rauf Tamer'in "Star"daki ilk yazısını okurken heyecanlandım.. "Köşe yazarı", bizim mesleğin önemli dallarından biri.. Kuşakları aşan yazarlar var.. Rauf Tamer de onlardan biri.. Her sabah "Rauf Tamer ne yazmış" diye kimbilir kaçyüzbin okuyucu, "Tercüman"ın, "Hürriyet"in, "Sabah"ın sayfalarını açmıştır? Şimdi de, Star'ın sayfalarına sarılacaklar.. 1980'lerin başında "Milliyet"te anlaşmazlığım oldu.. Yazılarıma iki ay ara verdim.. Rahmetli Burhan Felek beni evine çağırdı.. - Bak.. Evladım Mehmet... Burhan Felek, hiç aksatmadan yazı yazabilsin ve başı hep dik dursun diye, Felek ailesi 40 yıldır nesi var, nesi yok satıp, bana destek oldu.. Bu meslek böyle birşey.. Yazı yazmayı kesme sakın, dedi.. Birkaç ay sonra da öldü bu usta büyüğümüz.. Rauf Tamer'ler sonuna kadar yazmalı.. Hasan Pulur'lar da, Yılmaz Çetiner'ler de, Fehmi Koru'lar da, Bekir Coşkun'lar da, Engin Ardıç'lar da, Cengiz Çandar'lar da, Çetin Altan'lar, İlhan Selçuk'lar, Şakir Süter'ler, Umur Talu'lar ve isimlerini saymaya yerimin izin vermeyeceği diğer köşe yazarları da, hiç susmamalı.. Köşe yazarı, yazdıkça var olur.. Rauf Tamer yazmalı ki, Nihavent'in melodisi yine köşesine yansısın.. Yazmalı ki, Hüzzam denilince, aklımıza "Reh-i Aşkınla" gelsin hergün..
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |