|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Nikah konusu tartışılıyor. Tartışanlar bir âlem; kendi dâvasını veya ideolojisini ortaya sürmek, propagandasını yapmak için gelenler var, eğlenip hoşça vakit geçirmek için gelenler var, figüranlar, alkışçılar, dem tutanlar var, birkaç tane de işten anlayan ve iyi niyetli kimse var, ama şansları yok, bu kadar gürültü arasında kimseye laf yetiştirmek, meramını anlatmak mümkün değil. Bizim Resul Tosun boşuna nefes tüketiyor; elbette doğru şeyler söylüyor, düzgün söylüyor, soğukkanlılığını koruyor ama beyhude. Peşin hükümlü, şartlanmış, bağnaz ideoloji tutsakları anlamak için değil, reddetmek için, münasebet düşmüşken farklı inanan ve düşünenlere kinlerini kusmak için gelmişler, bunun için dinliyor veya dinler gibi görünüyorlar. Kelimeler ve kavramlar havada uçuşuyor, önce bunların üzerinde bir anlaşalım diyen yok, tartışmayı yönetenin de böyle bir derdi yok. İmam nikahı dini nikah nedir, var mıdır yok mudur? Kimi yok diyor kimi var. Önce kavram üzerinde anlaşma olmadığı için hüküm de "hem doğru, hem yanlış" oluyor. Dini nikaha, "İslam'a göre geçerli evlenme akdi" mânası verdiğiniz zaman elbette böyle bir kavram vardır ve bu terkip anlamlıdır. İmam nikahına da sosyal bir vakıa ve örf olarak baktığınızda bu da vardır; insanımız imamlara nikah kıydırdıkları için buna "imam nikahı" demişlerdir, genel olarak da resmi nikah karşıtı olarak kullanılmaktadır. Tartışmada da söylendiği gibi devlet, imama, müftüye, hasılı din görevlisine nikah kıyma, daha doğrusu tarafların yapacağı akdi yönetme ve özel deftere geçirme, imzalarını alma ve gerekli mercilere bilgi verme görevini verse, isteyenlerin belediyede, dileyenlerin de mesela müftülükte nikah yapmalarını serbest bıraksa din özgürlüğü bakımından üzerine düşeni yapmış olur. Belediyede yapılan evlenme akitlerine güvenmeyen veya bunları muteber saymayan dindarlar gider nikahlarını müftülükte yaptırırlar, bunda sakınca görmeyenler de belediyelerde yaptırırlar. Laikliğin, din ve vicdan özgürlüğünün gereği budur. Gel gör ki, avukat bayan ve destekçileri bütün gayretlerini sarfederek "laiklik elden gidiyor" diye bağırıyor, karşı tarafa hakaret ediyor, hatta onları "böyle yapmak istiyorsanız Türkiye'den çıkıp filan yere gidin" diyerek ülkeden kovuyorlar. Kendileri geri zekalı mıdır nedir, "resmi nikahtan önce dini merasim yapmanın suç olduğunu" üç kere kanun maddesini okuyor, teklifin de laiklik ve Atatürkçülüğe aykırı olduğunu ileri sürüyorlar. Halbuki teklif, kanunda değişiklik yapılması ile ilgili; yani karşı taraf "bu, mevcut kanunlara uygundur" demiyor, "kanun böyle yapılmalıdır" diyor. Laiklik de bunu gerektiriyor. Atatürkçülüğe gelince, herhalde bundan, onun zamanında yapılan devrimleri kastediyorlar. Bu devrimlerden biri olan laikliğin dünyada çeşitli uygulamaları var ve bunlardan bir kısmına göre, devletin, kanun yaparken hem inanmayanların hem de dindarların hak ve özgürlüklerini gözetmek, din özgürlüğünü kısıtlamış olmamak için gerekli tedbirleri alması, kanunu buna göre yapması laikliğe aykırı olmak şöyle dursun onun gereğidir. "Dini kaynak alan kanunların kaldırılıp yerine Batı kaynaklı kanunların getirilmesi" devrimine gelince, teklif buna da aykırı değil; çünkü Batı'da bu uygulama vardır; dileyen evlenme akdini kilisede, papazın yönetiminde yapar, dileyen resmi makamlarda yapar ve devlet bunların ikisini de hukuk bakımından geçerli olarak değerlendirir. Ben burada "belediyelerde kıyılan nikahın dinî bakımdan geçerli olup olmadığını" tartışmıyorum; bu konuda gerekenleri başka zamanlarda söyledik ve yazdık. Burada altını çizmek istediğim husus, laik hukuk devletinin din özgürlüğünü kısıtlama, belli bir dine inanan ve bu dinin gereklerini yerine getirmek isteyen kimselere engel olma hakkının bulunmadığıdır. Laik devleti, inancın muteber veya alternatifli (farklı yorumlara tâbi) olup olmadığı da ilgilendirmez. Dindar kişi böyle inanıyorsa, belli bir yorumu tercih etmişse, inancını yaşamasının başkalarına zararı yoksa devlet ona bu imkanı vermekle yükümlüdür. Milleti oluşturan fertler ve kesimler birbirine inanç veya inançsızlık dayatıyor, kendileri gibi inanmak ve yaşamak istemeyenleri ülkeden kovmaya kalkışıyorlarsa önce bu konunun tartışılması ve "o kafa"nın değiştirilmesi gerekir. O kafa değişmedikçe diğer ihtilaf konularını, o kafalarla tartışmanın yararı yoktur.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |