T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Ecevit'i dinliyorum gözlerim yaşlı!..

Siz, gerçekten Bülent Ecevit ve ona yatkın kadroların, Türkiye'yi, 21'inci yüzyılın inanılmaz rekabet ortamına hazırlayabileceğini düşünüyor musunuz?

Siz, DSP'li milletvekilleri!..

Sizleri, DSP'nin grup toplantılarında Bülent Ecevit'i gözyaşları içinde dinleyip, ağlar ve alkışlarken görüyorum..

Siz hiç Ecevit'in, bir otomobilin direksiyonunda, "acaba bu aracın neden bilgisayarı yok" diye soruşturduğunu gördünüz mü?

Hiç Bülent Ecevit'i, internet'te surf yaparken düşünebiliyor musunuz?

Ecevit'i ağlayarak dinlerken hiç düşündünüz mü? Başbakanınız ve lideriniz, bir GSM telefonundan, herhangi bir kimseye mesaj gönderebilir mi?

Bırakın bunları.. Ecevit, acaba bir video-playeri, programlayabilir mi?

Lideriniz play-stationda bir çocuğu oyun oynarken görünce, içinden "şununla biraz ben de oynasam" diye geçirir mi?

Üretmek ve yaratmaktan söz etmiyorum.. Bütün bu saydıklarım, "tüketim"e dönük, günlük hayatın parçaları..

Bunlara bile yabancı olan bir siyasetçi, Türkiye'nin genç nüfusunu, 21'inci yüzyılın global rekabet ortamına taşıyamaz ki...

Onun hayalinde, fiber-optik kablolarla herşeyin birbirine ve dünyaya bağlandığı "Bilgi ve iletişim kentleri" kurmak olamaz ki.. O sadece, "köy-kent"leri hayal edebilir.. Köy-kentleri de 30-40 yıl hayal edip, kuramaz bile..

Sonuçta, Ecevit ve yandaşlarının yönetiminde Türkiye küçülüyor işte..

Sadece banka hortum rakamları, kamu harcamaları ve iç-dış borçlar büyüyor..

Ama Türkiye, dünyanın ölçeklerinden, rakamlarından, grafiklerinden kopuyor.

Ecevit yönetiminde Türkiye'nin dünya rakamlarını yakalayabildiği tek alan, İMF ve Dünya Bankası'ndan alınan yeni borçlara ilişkin..

Yetmez mi artık bu "Duraklama ve İniş Dönemi"?

Cuma günü "Volkswagen" şirketi, geleceğe dönük projelerini açıkladı. Volkswagen'in yeni yöneticisi Bernd Pischetsrieder, şirketin ürettiği otomobil markalarının dünya rekabetinde ayakta kalabilmesi için, 2002-2006 yılları arasında 27,2 milyar dolar, araştırma-geliştirme yatırımı yapılacağını açıkladı..

Bu bir ülke değil.. Dünyadaki otomotiv şirketlerinden sadece bir tanesi Volkswagen..

Ve modellerini geliştirmek için yapacağı yatırım 31 milyar Euro.. Yani 27,2 milyar dolar..

Ecevit'in yönetimindeki Türkiye, eğitim için mi, sağlık için mi, teknoloji için mi böyle bir kaynak ayırıp, yatıracak koca bir ülkeye?

Aynı Ecevit ve kadroları, hiç sıkılmadan "Gümrük Birliği, Türkiye için iyi olmadı" diyebiliyor..

Aynı Ecevit ve kadroları, Kıbrıs'a, uluslararası ve her tarafın kabul edebileceği bir çözüm üretmek yerine, "Gerekirse Kıbrıs yüzünden Batı'yla bütün köprülerimizi atabiliriz" mesajları veriyorlar..

Hâlâ akılları "Köylü efendimizdir" sloganında..

Ama köylü de, kentli de, onları istemiyor..

Herkes yaşayarak gördü.. Bu anlayış, Türkiye'yi 1980 öncesinde de iflas ettirmiş ve bunalımlara sokmuştu..

Şimdi 2000 sonrasında, aynı senaryo yine sahnelenmekte..

Farkında değil misiniz? Bundan 8 yıl önce ölmüş Turgut Özal, bugün yaşayan Ecevit'ten en az 80 yıl ileride..

ŞAKA

Konuşmak ve söylemek...

Yeni Medeni Kanun boşanmayı kolaylaştırdı ümidiyle mahkemeye başvuran koca, hakim karşısına çıktı..

-Ayrılmak istiyorum Hakim Bey.. Artık dayanamıyorum, dedi..
Hakim sordu..
-Neden dayanamıyorsunuz?
Adam izah etti..
-Karım hiç durmadan konuşuyor, konuşuyor, konuşuyor..
Hakim yine sordu..
-Ne söylüyor peki karınız?
Adam perişan,
-Hiçbir şey söylemiyor.. Sadece konuşuyor.. Sanki Hükümet Sözcüsü var evimizde, diye cevap verdi.

POLİTİKASIZLIK

"Beyin Durgunluğu" had safhada

Koca bir ulusun ve gerçekten çok önemli bir devletin, hemen her konuda "Düşünce Üretimi"ne son vermesi, değişik durumlara göre "Alternatif Çözümler" hazırlamaması, düşünülebilir mi?

Ama şu anda durum böyle..

Bu "Beyin Durgunluğu"nu, önce ekonomide gördük.. Sabit veya çıpalı kura bağlı bir ekonomik program uyguladı İMF güdümündeki Türkiye..

"Bu model başarısız olursa" diye hiç tartışılmadı.. Ve inanılmaz bir kriz patladı.. Şimdi yine bir İMF programı ile, "alternatif tartışılmadan" olay gelişiyor..

Dış politikada da durum aynı..

Kıbrıs Avrupa Birliği'ne girerse, Türkiye Ada'nın Kuzeyi'ni ilhak mı edecek? Yunanistan ve Avrupa Birliği ile ilişkileri mi kopartacağız..

"Avrupa Birliği üyesi Kıbrıs"a göre, başka bir planımız yok mu?

Amerika Saddam'a müdahale ederse, Amerika'ya savaş mı ilan edeceğiz?

Bu duruma göre, alternatif politikamız ne?

Herhalde alternatifler de vardır..

Ama medya ve kamuoyu öylesine şartlandırılıyor ki, eskisi gibi, "Ya Kıbrıs ya ölüm"den, "Ya Taksim ya ölüm"e viraj almak gerekebilecek.


25 Kasım 2001
Pazar
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED