|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
"Namazda gözü olmayanın, ezanda kulağı olmaz" sözünü boşuna söylememişler... Süpermarketlerde, ayakta tıkınılan dükkânlarda, benzincilerde bedava dağıtılarak 'çok satan' unvanlarını patron kesesinden sürdürmeyi başaran gazeteleri çıkartanlar, kurban kesenler sınıfından olmadıkları için, farkında değiller... O halde, gerçeği onların kulaklarına ben fısıldayayım: Bu yıl kentlerde kurban kesenlerin neredeyse bütünü, ibadetlerini, gazetelerin birinci sayfalarında teşhir edilen biçimde yerine getirdi... Yok, öyle dananın peşinden deliler gibi koşup kafasına balta fırlatan, ya da hayvanı sâkinleştiremeyince bacaklarını keserle kırarak işe başlayan vahşileri kast etmiyorum. 'Vahşet', bizim ülkede, her an başını kaldırmaya hazır bekleşip duruyor; gazetelerin üçüncü sayfalarından âşina olduğumuz öyküler, ilgi insandan hayvana değişince, bayramda birinci sayfalara taşınıverdi sadece. Yoksa, en ufak bir kuşkuyla en yakınlarını boğazlayan el ile kurbanlık hayvana zulmeden el arasında vahşilik yönünden bir fark yok... Benim kast ettiğim, kurban kesim yeri olarak bize piknik alanları dışında mekân bırakılmaması... Bayramı İzmir'de geçirdim ve kurbanı Kemalpaşa'da kesmek zorunda kaldım. Her yıl, bizim sitenin bu işe uygun bir köşesi kullanılırdı kesim için; bu yıl meskûn mahallerde kurban kesimi valilik tarafından yasaklanmış, yasağın ciddi biçimde uygulanacağı da site yönetimine bildirilmiş... Herkes kendi başının çaresine baktı. Biz soluğu 30 km ötede Kemalpaşa'da aldık; bir yakınım tam 70 km katederek Foça'ya gitti kurban kesimi için... Bir başka yakınımız reklâmlara kanıp Karşıyaka'daki Carrefour mağazasını tercih etti. Hepimiz, içimizde bir suçluluk duygusu, evimize döndük... Yasakçıları kınıyor değilim; ancak her iki aileden birinin kurban ibadetini yerine getirdiği bir ülkede, kesim için sınırlayıcı kararlar alanların, ibadeti kolaylaştıracak düzenlemeleri akıllarına getirmemeleri anlaşılır gibi değil. İnsanlar evlerinin önünde, sitelerde kesmesinler kurbanlarını, bu tamam, ama nerede kessinler? Belediyelerin mevcut kesim tesisleri yeterli olmadığına göre 'piknikli kurban' dışında bir alternatif kalmıyor... Eh, o tür kesimi de, patron kesesinden çok satmayı başaran gazeteleri hazırlayanlar beğenmiyor... Bir dostum dikkatimi bir başka ayrıntıya çekti: Bu yıla kadar, sadece yaşanılan mekânlar değil, bazı İslâmî grup ve cemaatlerin kuruluşları da kurban kesimi için yaygın biçimde devredeydiler. Yurtların, ekonomik kuruluşların yakınlarında sıhhi bakımdan tedbirler alınıyor, oraya getirilen hayvanlar kimseyi rencide etmeyecek biçimde kesiliyordu. Yasaklar o kuruluşları da kapsadığı ve pek çok dinî örgüt kurbanla ilgilenmeyi bıraktığı için, ortada fazla bir seçenek kalmadı. Patron kesesinden çok satan gazetelerin yöneticilerinin hoşlanmadıklarını biliyorum; doğrusu ben de ilk elde piknikte kurban kesimini içime sindirebildiğimi söyleyemem. İbadetin o mahrem sevinci, iş meydana döküldüğünde, yerini eğlenceye bırakıyor. Nitekim, piknik alanında gerçekleştirilen bu yılın kurban bayramı, pek çok aile için, bahar bayramına dönüştü. Bereket yurdun bir çok ilinde hava açık ve güneşliydi de, kurban kesimi için zorunlu çıkılan piknik yolculuğu, çoluk-çocuk tarafından eğlenceye dönüştürülebildi... Benim anlayamadığım, o kadar zorlamaya, polisiye tedbirlere ve baskınlara rağmen, Türk Hava Kurumu tarafından toplanan derilerin gülünç bir rakamdan ibaret kalması. THK'ya büyük darbeyi, galiba, yönetimlerin zorlamasıyla bu yıl başlayan 'piknikte kurban' uygulaması vurdu. Piknikte kurban kesenler, kentlerin o baskıcı havasından uzakta bulunmanın güvencesiyle, hayvanın derisini gönüllerinin çektiği kişi ve kuruluşlara vermekte fazla zorlanmadılar. Yoksa, bu kadar baskı ve tehditle, THK'nın, en az beş milyon deri toplaması gerekirdi. Hepimiz, alınan tedbirler sebebiyle, kurban kesimini piknikte gerçekleştirdiğimiz için, gazetelerin bunu garipseyen manşetlerine onların bekledikleri tepkiyi göstermedik. Patron kesesinden başarılı olmaya alışkın meslektaşlar, kentlerde hemen herkesin piknikte kurban kestiğini bilmedikleri için, etrafı suçladılar. Süpermarketlerde bedava dağıtılan gazeteler, "Dinci basın eleştirilere aldırmadı" türü kınayıcı manşetlerle çıktı bayramda. 'Dinci basın'dan kasıtları, "Dine saygılı, bazısı ibadetini yerine getiren gazetecilerin çalıştığı basın-yayın kuruluşları" olmalı; iyi de kast ettileri kişiler olarak, bizler de o piknik manzaraları içinde yerine getirebildik ibadetimizi. Kendi kendimizi nasıl kınayalım? Galiba, bu yıl, FP milletvekilleri yasağı delmeyi ve kurbanı istedikleri yerde kesmeyi başardılar. Bu kanaata varmamın sebebi, mikrofonların uzatıldığı her FP milletvekilinin, "Öyle şey olur mu?" tepkisini vermekte zorlanmaması. Öyle şey olur, maalesef bu yıl hemen bütün kentlerde kurban kesimi kırda, piknik biçiminde gerçekleşti. Gelecek yıl? Bu yıl, meskûn mahallerde kurban kesme yasağını başarıyla uygulayanlar, gelecek yıl piknik alanlarını da kesime kapatacaklardır. "Avrupa'daki Türk işçileri kurbanlarını evlerinin banyosunda kesiyor" diye duyar gülerdik; "Gülme komşuna" diye boşuna mı demişler?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |