Herhalde artık sizlerin de dikkatinizi çekmiştir: Türkiye alev alev yanıyor, ama itfaiyeci bir türlü yangının üzerine su sıkmıyor... Kameraların karşısına günde bir kaç kez geçip yangın konusunda bilgi veriyor itfaiyeci, tahribatın sonuçları hakkında bizleri bilgilendiriyor, hepimizden özveri beklediğini duyuruyor, ama o kadar; maharetli olduğunu artık öğrendiğimiz itfaiyeci yangını söndürme konusunda nedense acele etmiyor...

Oysa, ülkenin şu anda ihtiyacı olan, yangın, boyutları ve tahribatı konusunda bilgilenmek değil, bacayı sarmış olan ateşin bir an önce söndürülmesidir.

"Washington'dan gelen kurtarıcı" gerçekten güven telkin ediyor. Dahası, kendi kendisinin 'halkla ilişkiler danışmanı' gibi davranıyor. İlk günden bütün muhabirlerin gönlünü fethetmeyi, yazarlar ve yorumcuları etkilemeyi başardı. Biz sadece 'ABD destekli' biliyorduk; oysa Avrupa'nın öndegelen ülkelerinin de onun yanında saf tuttukları yeni yeni anlaşılıyor. Her ülkeye lâzım o karizmatik şahsiyetlerden biriyle karşı karşıya olduğumuz belli...

Ancak 'karizmatik şahsiyet', gücünü, 'yangında ilk kurtarılacaklar listesi' için bile kullanmıyor. Sağlığını yeniden elde edebilme umuduyla soğuk neşterin acısına katlanmaya kendini hazırlamış halka, kendisinden derhal ameliyat masası kurması beklenen doktorun, şimdilik sadece 'narkoz'la yetinilmesinden öte bir tavsiyesi olmuyor...

Henüz çatısını çatmadığı programına 'milli mutabakat' görüntüsü verecek bir destek arayışında; bu amaçla sendikaları, işveren örgütlerini ziyaret ediyor, cumhurbaşkanı ve kanaat önderleriyle biraraya geliyor... Etkileme gücü yüksek. Kiminin elini kuvvetle sıkarak, kiminin omuzuna dokunarak, kimiyle sınırlı bir samimiyet içinde tartışarak, bazen espri yapıp çoğu kez esprilere açık olduğu hissini vererek, hayranlarının sayısını her geçen gün artırıyor. 'Sihirbaz', her görüştüğüne şapkasının içinde tavşan bulunduğunu hissettiriyor; şapkasının hacminden ve içinden gelen seslerden birden fazla semiz tavşanın cirit attığı kanaati alınıyor da. Ama o kadar...

Henüz ortalıkta tek bir tavşan bile göründüğü yok. Bu sebeple, "Ne müthiş sihirbaz" seslerinin ayyuka çıktığı bir ortamda, 'sihir' sihirbazın hiç göstermediği maharetine inandırma gücüyle sınırlı.

Böyle ortamlarda ilk yapılması gerekenler yapılmıyor, yangını söndürmek, ortalığı yatıştırmak, neşter vurmak, şapkadan tavşan çıkarmak için fazla bir çaba görülmüyor. Bu garip. Yangının sorumluluğu artan biçimde belli kişilerin üzerine yıkılmış durumda; onlar her hareketleriyle biraz daha suçlu duruma düşüyorlar. 'Kurtarıcı', isterse önleyebileceği ayak oyunları ve çelmelere aldırmıyor; kendisini çağıranların suyundan giderek 'çalışılabilir' biri olduğunu kayıtlara geçirmekle yetiniyor. Çelme takanlar, önüne engeller çıkartanlar, kilit noktalara adamlarını yerleştirirken en ufak bir itirazla karşılaşmayanlar da bu edilgenlikten şaşkınlar...

Oysa, 'kurtarıcı', kendi olağanüstü gücünü bilebilecek biri, buna hiç kuşku yok. "Benim çalışma şartlarım şu, programım bu, yanımda görmek istediğim kişiler de işte" dese, kimsenin kendisine itiraz edemeyeceğini mutlaka biliyor; ancak o, sanki gücünün farkında değilmiş gibi davranmayı ve etraftakilerin gözü dönmüşlüğünü açığa çıkartmayı yeğliyor...

Neden? Neden? Neden?

Şahsına atfedilen değer ve gücü hak eden biri olduğu anlaşılan Kemal Derviş, kendinden beklendiği gibi davranmıyorsa, bunun, henüz göze çarpmayan, kendini kolayca ele vermeyen, fazla uzak olmayan bir vâdede anlaşılabilecek bir sebebi mutlaka vardır. Ya, kendisi suları test ederek en uygun konumu için hazırlık yapıyor, ya da daha etkin olabileceği bir ortamın şartları onun için hazırlanıyor...

Bu ihtimallerden birisi, ama hangisi? Yoksa, bir başka ihtimal daha mı var?

FEHMİ KORU

Künye

Temsilcilikler

ReklamTarifesi

AboneFormu

MesajFormu