|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çok uzun yıllar önce, Batman'a gitmiştim. Ya 1962, ya da 1963'tü.. O bölgede petrol çalışmaları yapan MTA mühendislerinden biri, gülerek anlatmıştı başından geçenleri.. Kamyonla, bir açık alana gidiyorlarmış.. Çamura saplanmışlar.. Kamyonun kasasındaki işçilere, camı açıp seslenmiş mühendis. -Çamura battık.. Kamyonu itin, demiş.. Birinci viteste, gaza ağır ağır basarken, arkadan, "hayda, hayda" diye bağırmalar geliyormuş.. Ama kamyon da, yerinden hiç kıpırdamıyormuş.. Kapıyı açıp, çamura atlamış.. Arka tarafa geçmiş.. Bir de bakmış ki, arkadaki işçiler, kamyonun kasası üzerinde, bütün güçleri ile şoför kabinini itiyorlar. O "hayda, hayda" ağırmaları, kabini iterken çıkartılıyormuş.. Aradan 40 yıl geçtikten sonra, bu olayı neden anlattım derseniz.. Şoför mahallinde, şimdi Kemal Derviş var.. "Bülent Ecevit-Hüsamettin Özkan-Mesut Yılmaz-Devlet Bahçeli'den oluşan siyasi ekip de, kamyon kasasının üzerinde, şoför kabinini itiyorlar.. Hortumcu medya da, gırtlağa kadar çamura batmış durumda, "siyasi destek tam" veya "memura müjde" diye manşetler atıyor.. Vallahi de, billahi de, durum hem acıklı, hem komik.. Dün "Radikal"de Murat Yetkin yazıyordu.. Alman Büyükelçisi'nin davetinde, Amerikan Büyükelçisi Pearson ile Devlet Bakanı Yücelen sohbet ederlerken, çevirmenliği gazeteci Yetkin yapmış.. Amerikan Büyükelçisi, "Biz Türkiye'yi destekliyoruz" demiş.. Bakan Yücelen ise, "Biz de Derviş'i destekliyoruz" demiş.. Acaba Türk halkı kimi destekliyor, kime güven duyuyor? Şu 4'lü koalisyonun "sözde liderler"i, kamyonun kasasından inip, çamura batmış halka bir sorsalar bunu? Bülent Ecevit, esnafın, zanaatkarın, memurun, işçinin, emeklinin arasına bir girse.. -Esenliğe çıkıyoruz.. Dışsatım artıyor.. Takalar geçiyor allı yeşilli, dese.. Halk bu içtenlikli ve ılgıt ılgıt sevgi kokan konuşmaya tepki gösterince, ne olurdu biliyor musunuz? Hüsamettin Özkan, bir türlü doyamadığımız sesi ile, bağırmaya başlardı halka.. -Sizi gidi nankör kediler.. Bizi siz seçtiniz.. Nasıl Sayın Ecevit'e karşı homurdanırsınız?.. Herhalde böyle tablolar görülürdü.. Mesut Yılmaz ise, kamyonun kasasından asla inmez ve oradan, "Sabah" gazetesine demeçler verirdi.. -Türkiye'yi İtalya'ya benzetecekler.. Hedefte ben varım.. Durum tehlikeli!.. "Etibank-Sabah yöneticileri" de bu demeci çok doğru bulup, durumun gerçekten tehlikeli olduğunu evetlerlerdi.. Bu acıklı ve komik durumu, hangi benzetme ile anlatsak ki.. Bir gerçek var.. Türkiye'nin siyasi realitesini ve kokuşmuşluk haritasının ayrıntılarını pek iyi bilmediği anlaşılan Kemal Derviş, çamura batmış kamyonun direksiyonunda.. Derviş, Türk ekonomisini düzlüğe çıkartacağını sanıyor.. Oysa, siyaseten bitmiş kadroları taşıyor kamyonun kasasında.. O kadrolar görüntüde durdukça, ne içeride, ne dışarıda, "güven unsuru" var olamaz.. Hükûmetin istifası şart.. Arkasından Derviş'li veya Derviş'siz bir teknokratlar hükûmeti, parlamento desteği ile kurulur.. Sonra da, bir "erken genel seçim" kararı alınır.. Krizden çıkışın siyasal yöntemi bu.. Bu arada, "terminoloji"de de düzeltmeler yapılması şart.. Bir programa "ulusal program" demek, o ülkenin "global sorumluluk"larını yok etmiyor.. Neticede "iç kaynaklar" da, "dış kaynaklar" da, birer "kaynak"tır.. Sermayenin, paranın, kaynağın kuralları evrenseldir.. "Kazanç" ve "güven", birbirlerine endekslidir.. Kimse Ecevit'in ne tür yeni bir krize sebep olacağını, Hüsamettin Özkan'ın kimleri kolladığını, Mesut Yılmaz'ın kendi geleceğini mi, ülkenin geleceğini mi öncelikle gözettiğini, bilmiyor.. Ve 65 milyon insanın da, 550 milletvekilinin de, "katılım"ı yok bu modelde.. Kimse bu iktidara güvenmiyor ki, onların siyasi destek vermesinin, Kemal Derviş'e duyulması gereken güvene katkısı olsun.. ŞAKA
Haydi Hıncal!..
Hıncal Uluç, "kokain bağımlısı" olduğu iddia edilen Daum'un, Beşiktaş'a direktör olmaması için kampanya açtı.. Bakarsınız, "banka boşaltanlar"ın da medyada direktör olmamaları için bir kampanya açar.. Gerçekten, böyle durumlar, gençliğe "kötü örnek" oluyor. GÜVEN MESELESİ
"Zaman Tüneli" de nafile yolculuk!..
Atatürk'ün ölümü üzerine, "Tek Parti" CHP'nin milletvekilleri, İsmet İnönü'yü Cumhurbaşkanı seçtiler.. Yeni Cumhurbaşkanı İnönü de, kendisine karşı Atatürk'ün sağlığında düşmanca tutumlar sergileyen İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'ın listeden çıkartıldığı, "eskisinin aynı" kabineyi sürdürmesi için, Başbakan Celal Bayar'ı, yeniden görevlendirdi.. Bu yeni hükûmete güvenoyu verileceği gün, Tek Parti CHP'nin milletvekili şair Yahya Kemal Beyatlı'yı, İstanbul'a giden trende görenler sormuş.. -Yahya Kemal Beyefendi.. Siz yeni hükûmete itimat (güven) oyu vermeyecek misiniz? Yahya Kemal, gülerek cevap vermiş.. -Benim hükûmete itimat etmem hiç önemli değil.. Onlar bana itimat etsinler, bu bana yeter!.. Bu olayın geçtiği yıl 1938.. Şimdi yıl 2001.. Ve durum sanki aynı.. "28 Şubat"tan beri girdiğimiz "Zaman Tüneli"nde, gerçekten 1930'ları yaşar gibiyiz sıkça.. Eksik olmasınlar göbekten Ankara'ya bağımlı medya da, uygun dekoru sağlıyor.. Kriz olmuş.. Hükûmete yeni ortak girmiş.. İnsan gider, Meclis'te bir güven tazeler.. 1938'de bile, "Tek Parti" usulen yapmış bunu.. Hay Allah!.. Bunları kime anlatıyoruz ki?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | İzlenim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |